“Yeniden o ruhu kuşanalım yeter…” diye başlık attığı yazısında Abdülaziz Kıranşal, “o ruh”un neden olması gerektiğinden ziyade nasıl olması gerektiğine örneklerle işaret etti… İşte, yazısı
:
Müslümanlar olarak her şeyimiz var hamdolsun.
Ne istediysek vermiş Rabbimiz.
Makamlarımız, koltuklarımız, medyamız, gazetelerimiz, yazarlarımız, evlerimiz, arabalarımız…
Bize bir ruh lazım sadece, bir deve, bir köle, bir de Halife, elbisesinde on dört yamayla, Kudüs’ün anahtarlarını teslim alan Hazreti Ömer’in (r.a.), o izzetli ve mütevazı ruhunu kuşanalım yeter…
***
Zaferlerimiz de var, başarılarımız da, aştığımız engeller, yıktığımız bentler, tarihe gömdüğümüz yasaklar da var elbet…
Bize bir ruh lazım sadece, savaş esnasında, “Efendim! Kale düştü düşecek, namazı biraz geciktirelim” diyen komutana: “Uğruna savaştığımız değerleri ihmal ederek zafer kazanmanın hiçbir anlamı yoktur komutan!” diyen, Hazreti Ali’nin (r.a.), asıl hedefe kilitlenmiş, o muhteşem ruhunu kuşanalım yeter…
***
Kadrolarımız da var, bürokratlarımız da, alnı secdeli emniyet müdürlerimiz, başhekimlerimiz, milli eğitim müdürlerimiz, müsteşarlarımız, müşavirlerimiz de var çok şükür…
Bize bir ruh lazım sadece, sohbet için makamında kendisini ziyarete gelen dostuna, devletin mumu yanarken “ve aleyküm selam” bile demeyen Hazreti Ömer’in (r.a.), kamu malı deyince titreyen, kul hakkı ve yetim hakkı deyince benzi solan, sorumluluk, bilinç ve şuurda zirve, o aziz ve mübarek ruhunu kuşanalım yeter.
***
Allah’tan korkan hâkimlerimiz de var, savcılarımız da hamdolsun!
Bize bir ruh lazım sadece, bir sahabi ile arasındaki anlaşmazlıkta hakemlik yapması için gittiği Zeyd bin Sabit, Halife olduğu için onu yanına oturtup, yeminden de muaf tutmak isteyince: “Sıradan bir Müslüman ile halife arasında eşit muamele yapmadıkça Zeyd’e bir daha kimse dava götürmesin!” diyen, kıtlık zamanında aç bıraktığı işçisinin çaldığı yemekten dolayı elinin kesilmesini isteyen patrona: “Eğer bir el kesilecekse, aç bırakarak hırsızlığa mecbur ve mahkûm eden eller kesilmeli” diyen Hazreti Ömer’in (r.a.), o adalet ve merhamet yüklü ruhunu kuşanalım yeter…
***
İmam hatiplerimiz de var, ilahiyatlarımız da…
Akademisyenlerimiz, âlimlerimiz, hoca efendilerimiz de var Elhamdülillah…
Bize bir ruh lazım sadece, kendisine baş kadılık teklif eden halifeye: “Bu görev için sadece ilim yetmez, âlimlik yetmez ey halife! Bu göreve gelecek kimse, senin aleyhine, oğlunun aleyhine, kumandanlarının aleyhine, rütbe ve makam sahiplerinin aleyhine de hüküm verebilecek cesarette biri olmalıdır.” diyen, İmam-ı Âzam Ebu Hanife’nin, o cesur ve gözü pek ruhunu kuşanalım yeter…
***
Neyimiz eksik ki?
Meydanları dolduran kalabalığımız da var, sayımız da…
Gerektiğinde tankların bile önüne yatan inanmış gençler de bizim…
Bize bir ruh lazım sadece, “Haktan ve adaletten ayrılırsam ne yaparsınız?” diyen yöneticilerine: “Seni kılıçlarımızla düzeltiriz ey halife!” diyen, o cesur ve gözü kara halkın, zerrece haktan ayrılmayan, o vakarlı ruhunu kuşanalım yeter…
***
Başörtümüz de özgür, tesettürümüz de hamdolsun…
Bize bir ruh lazım sadece, vefat etmeden önce hasta yatağında gözyaşı dökerken, “Niye ağlıyorsun?” diye soranlara: “Siz de bilirsiniz ki, bizim tabutların üstü açıktır. Beni defnetmeye götürürken üzerime örtülen örtünün bedenimi belli etmesinden korkarım” diyen Hazreti Fâtıma’nın, ölümünden sonra bile tesettürü dert edinen, o iffet, hayâ ve edep timsali ruhu kuşanalım yeter…
***
Ruhu olmayan her beden, sadece cesetten ibarettir.
Bize koca bir beden verdin Allah’ım!
Bu bedeni taşıyacak o ruhu da esirgeme bizden Allah’ım!
.
Abdülaziz Kıranşal, Milli Gazete -25 Ekim 2018, Perşembe-
:
Yazıda, bazı paragraf atlatma ve siyahlaştırmalar bize aittir; bir de “Hz.”leri “Hazreti” diye yazdık.
dikGAZETE.com