Her derde her dediğin derman…
Tuş üstüne tuş geldi amma sırtımız yere yapışmadı ya hiç; ya Mu’în…
Sultan-ı Enbiya’nın nurundan medet, mevcudatın sultanına münacaat ile bir de bir Allah dostunu dost bilmeye ol murad...
Süregiden yolun olsun bir…
Yol dostun…
Yol üstünde yoldaşın…
Sırdan sırra bir yol ki vaktin ısrarı ile ‘dil’e gelsin o sırrı bayram da…
Hayy esması ile esma-i ilahi sonsuzluğunda nurlar yağsın, tevazu kaplı ol cânâ sultan ihtişamıyle…
Ayinesi elinde-işinde ki kişinin, sayılı günler de geçmede bir bir elbet, geçiş aralığında insan da her an ya…
Geçip giden o günlerden yakalanan o bir an da yeter ya ömre ömür demeye…
Öyledir de ki ya…
İçinde seksen senelik ömrün semeratına kâr getirip de varılan yer de bir nokta ise adı elbet bayramdır…
Sonu bayram getiren gece de en hayırlı huzurlusu ya…
İlahi muhabbetin terbiyesiyle gelen o nur, kendi kendine gelen midir; evvel ahir nasibedilen midir yoksa; eğer dilemeseydi, kapısında durula-na-bilinir miydi hiç…
Rahmeti, umudu ve coşkusu eksilmese de hiç; her bayram gününün hasrete ve hüzne de kesen yangını dinmese de temenniler getiren de o bayramdır ya…
Haraca kesti insanlık varoluş gayesini, kendi kendine eyledi hüsranı da…
“…Lâ ilâhe illâ, ente subhâneke, innî küntû minez zâlimîn… Ya erhamer rahimin…”
O da ki andadır ya…
Değil mi ki bir acı su tadında hayat.
Bayramsa, arada süzülen o iki damla nurdan su hali..
Aranmaya, arınmaya…
.
Yunus Fırat, dikGAZETE.com
adem kılıç 3 yıl önce
Ayşe 3 yıl önce
.... 3 yıl önce
Yusuf ziya ayanoglu. 3 yıl önce
Sevde 3 yıl önce
Mustafa 3 yıl önce