Düştü, düşecek!
Sonu gelmeyen bir ipte yürüyen cambazı izler gibi izliyoruz.
Bazen düşecek gibi olması...
Yürekleri ağıza getirse de düşmüyor olması!
Cambazın belli aralıklarla dikkatleri odaklamaya matuf bu varyasyonları, heyecanın devamlılığını sağladığı gibi adrenaline olan bağımlılığımıza da katkı sunuyor.
Değerli yalnızlığımızın değeri, biraz da bu adrenalin sayesindedir.
“Adrenalin, ‘Rahat batma sendromu’dur” şeklindeki değerlendirmelerin nankörlükten öte anlamı yoktur.
Değerli yalnızlık, istikrarlı bir “ekşın”la hayatı tatlandırır.
Bu bağlamda, acemileşme ustalığını istikrarlı görsele dönüştüren cambazlara ne kadar teşekkür etsek azdır...
Nerede hareket, orada bereket!..
Olmasa canınız sıkılır, yalnızlığın değeri kalmaz.
Kimseyi bulamasanız kendinizi sorgulamaya başlarsınız.
Şefik gibi…
Onu son tıraş ettiğimde, keskin bir eda ile aynadaki siluetine odaklanıp; “Düş yakamdan artık! Sen yokken de ben vardım!..” diyerek tıraşı yarım bırakıp terk etmişti dükkânı.
Şefik’te zuhur eden yalnızlık, “Heyecansız” olması hasebiyle, “Değerini yitirip dip yapmasına” sebep olmuştu.
Her an bir sürprizle karşılaşma olasılığı, bireyleri olduğu kadar toplumu da diri tutar.
Belirsizliğin hüküm sürmesi, dizileri izlenir kıldığı gibi, beklentilerin önceden kurgulanmış bilinmezliği de onlara ayrı bir heyecan katar.
Olanaksızı elde etme beklentisiyle kazılan hendeklerin stratejik derinliğinde ise kafa karıştırmaya devam eden umut yatar.
Hülasa; havada, karada, denizde “Ekşın”...
Hele de zamana yayılmış.
Sürdürülebilir.
Denetlenebilir.
İstendiğinde her an sonlandırılabilir stratejik derinliği olan bir mücadele yöntemi…
Tadından yenmez!
Hadi hadi iyisiniz
Değerli yalnızlıkla, yalnız değilsiniz.
Şefik hiç değilsiniz.
MEDYA BERBERİ
Ahmet Beyaz, dikGAZETE.com için yazdı