USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Hayatın saklı bahçesinden insan manzaraları

Hayatın saklı bahçesinden insan manzaraları
06-03-2023

“Edebiyat, hayatın bizatihi kendisi aslında. Fakat çoğu zaman, görünenle yetinmeyerek onun ardındaki saklı bahçeyi seçiyor kendisine yaşam alanı olarak. Sıradan olmaktan kurtulmak için hayalin büyüsünü kullanıyor. Balkabağını bir arabaya dönüştürebilme gücünü oradan alıyor çünkü.

Bunu bir kandırmaca olarak değil de gerçeği açığa çıkarmak için yapıyor. Çünkü olanı olduğu gibi, görüneni göründüğü gibi aktarmanın derdinde değil edebiyat.

Onun derdi perdenin arkasını, duvarın ardını, görünenin görünmeyen tarafını anlatabilmek, evreni, dünyayı, insanı ve hayatı okuyabilmek. Bu sayede insanın önce kendisini sonra da her şeyin sahibini tanımasına aracılık etmeyi amaçlıyor. İnsanın insan olma sürecinde çok önemli bir vazife üstleniyor.

İnsan ilişkilerinin çok önemli olduğu ve başarılı olmanın daha çok buna bağlı olduğu bir mesleği çok uzun süre başarı ile icra etmemde okumaya ve yazmaya olan özel ilgimin büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Çünkü okumak ve yazmak hayatınızda hangi işi yaparsanız yapın sizin o işte daha iyi olmanıza katkı sağlıyor.

Çocukluğumdan beri edebiyatın, diğer ifade ile hayatın bu saklı bahçesinin hep yakınlarındaydım.

Okumak ve yazmak, hep tuttular elimden hiç bırakmadılar.

Kırklı yaşlarımda bile büyüyünce yazar olacağım diyerek sık sık gülümsettim çevremdeki yüzleri.

Shakespeare’in kırk beşinden sonra yazmaya başladığını öğrenmiştim çünkü. Ve bir gün, topladım cesaretimi ve çaldım bu saklı bahçeye açılan o kapıyı. Fakat öğrendim ki önce çalmam gereken kapı, bir ustanın kapısıymış.

Ondan edebiyatın ve yazarlığın sırlarını öğrenmeliymişim. Talebe olmalıymışım bir süre. Talep eden olmalıymışım. Aşk derecesinde bir bağlılık gerekiyormuş.

Çok çalışmalı ve uykusuz geceleri göze almalıymışım.

Üstelik daha çok okumalıymışım yazmak için. Yeni kelimeler biriktirmeliymişim. Bazı kelimeleri ise çıkartmalıymışım hayatımdan.

Beğenmemeliymişim öyle her yazdığımı. En ağır eleştiriye tahammül edebilmeliymişim. Kelime işçiliği yapmalıymışım, çünkü bir heykeltıraştan farkı yokmuş yazarın.

Fazla kelimeleri atmalı ve o cümle için en doğru kelimeleri bulmalıymışım.

Sabırlı olmalıymışım, yazana zor gelmeyen yazı okuyana zevk vermezmiş.

Oldum’ demek için acele etmemeliymişim. Zaten bu bahçede, ‘oldum’ diyene rastlamak mümkün değilmiş. Burada olmak ile ölmek aynı şeymiş.”

Bu cümleler, Zafer Bilim Sanat ve Kültür Dergisinde yayınlanan öykülerimden oluşan ve bu ay başında yayınlanan kitabım “Hayalin İçinden Öyküler-Hayalbaz”a yazdığım ‘önsöz’den. 

Bu ön söz hayal kurmanın, edebiyatın ve insanın gelişiminde ne kadar büyük bir rol oynadığının altını çizmek istedim.

Takdir edersiniz ki edebiyatın da insanın inşasında büyük etkisi var. Çünkü okumak ve yazmak, edebi ölçülerde olursa, bu inşanın çok daha sağlam olacağı aşikardır.

İnsan bu sayede kendisini doğru tanıyabilecek, hayatı anlamlandırabilecek, evreni ve dünyayı okuyabilecektir. Ayrıca yazar olma hayalleri kuranlar için, nasıl zorlu bir sürecin kendilerini beklediğine ve neleri göze almaları gerektiğine dair ipuçları da var bu satırlarda.

Çalışma hayatım boyunca yüzlerce ekip arkadaşım oldu ve binlerce müşteri ile tanışma fırsatı buldum. Bu durum, benim insanlar ve hikayeler biriktirmeme imkan sağladı. Gelişim yazılarımda da hikayelerimde de bu birikimden çok istifade ettim.

 

Köşe yazılarımda,nasıl daha iyi, daha faydalı ve mutlu bir hayat yaşayabilirizsorusunun peşine düştüm.

Hayal kurma ve fikir üretme becerileri, ‘İnovatif’ - yenilikçi düşünce, ‘inovasyon’ ve teknolojinin insana etkileri konuları, yazılarıma nüfuz edecek kadar ilgilendiğim ve önemsediğim konular.

Aynı zamanda unutulmaya yüz tutmuş insani değerlerimizi hatırlatmayı da bir görev addediyorum.

Öykülerim ise Zafer dergisinde kullandığımız üst başlıkta olduğu gibi: Hayalin İçinden Öyküler. Diğer bir ifade ile, bazen üzerine hayal sosu dökülmüş, bazen gerçekliği arttırılmış ve çoğu zaman da hayatın saklı bahçesinden insan manzaraları seyredebileceğiniz öyküler.

Aslında köşe yazılarımın kitaplaşma çalışması devam ediyor. Fakat ilk kitabım olmak öykülerime nasip oldu ve onları “HAYALBAZ” ismi ile kitaplaştırdık. Ve kitabın mottosu “hayal, gerçeğe ulaştıran bir köprüdür ve bu köprüyü kurmak için bir hayalbaz gerekir.” cümlesi oldu.

Hayalbaz; hayal kuran-hayalci anlamına geliyor. Aynı zamanda gölge oyununda oyunu sahneleyen, tasvirleri konuşturan kişiyi ifade ediyor.

Yahya Kemal Beyatlı bir şiirinde hayal kurmanın önemini şu mısra ile çok güzel ifade etmiş: İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.

Einstein ise, hayal gücünün bilgiden daha önemli olduğunu söylüyor.

Eskiler, hayal gücünü “ruhun gözü” olarak tanımlamış ve hayal gücü olmayan toplumların yarını olmayacağına dair uyarıda bulunmuşlar.

Fatih Sultan Mehmet’teki hayal gücü ona “imkanın sınırlarını görmek için imkansızı denemek gerek” dedirtiyor.

Elbette ki kavli duanın ve hayalin gerçekleşmesi için gereken çabayı göstermek demek olan fiili duanın, olmazsa olmaz olduğunu unutmamak gerek.

HAYALBAZ’daki hayal-kurgu öykülerin her biri, önsözde de değindiğim o zorlu süreçlerden geçtiler: 

Bir öyküde karanlık maddenin karanlığı, bir diğerinde cennet bahçelerinden bir bahçenin aydınlığı, birinde yarım kalan bir hikâyede yazarını bekleyen bir karakter, diğerinde kırmızı kar yağınca diye başlayan sözler veren fakat kırmızı kar yağdığında ortalıktan kaybolan insanlar var.

Bir diğerinde bir ekip halinde çalışarak, insanların başına gelecek ölümcül bir kötülüğü önleyen orman sakinleri, diğer bir öyküde kaderini kendisi yazmaya çalışan birisi,

bir başkasında istediği zaman ölemeyeceğini anlayan biri var.

Bu öykülerde felekten bir gece çalmaya çalışırken yakalanan ya da asansörde karşılaştığı meczubun bir cümlesi ile hayatı değişen karakterlere rastlamak ta mümkün.

Her ne kadar hayal-kurgu öyküler de olsa hepsi insana dair gerçeklere değinen öyküler.

Lise 2. sınıf öğrencisi Ayşe Naz Uçar’ın HAYALBAZ’a olan katkısı, benim için çok değerli. 25 adet öykünün her birine, öykülerle gönül bağı kuran resimler çizdi.

İsterim ki o resimlerle bütünleşen bu öyküler, okuyanların kalplerine dokunmayı başarsınlar.

Ve yine isterim ki, içinden geçtiğimiz ve içimizi acıtan bu zor günlerde, yaralarımızı sarma ve bu yaşadıklarımızı gerçeklere uygun yorumlama çabalarımıza hayali de olsa bir katkıda bulunsunlar.

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Kadir Yüksel
Kadir Yüksel 2 yıl önce
Her şey bir hayalle başlar hayatta.
İlham veren, hayallerimize dair farkındalık oluşturan bu kıymetli eser için yazarımıza teşekkür ediyorum. İlim ve irfan yolunda yürümek isteyen herkese umut olur inş.
Hayallerimizin elimizi bir an bile bırakmaması ümidiyle.
Elinize, kaleminize sağlık..

Süleyman kocapinar
Süleyman kocapinar 2 yıl önce
Yazarımız hikaye temelli bir eser kaleme almış gibi gözüksede aslına bakılırsa içinde hem kişisel gelişim barındıran, hem felsefe barındıran ,hem tasavvuf barındıran çok katmanlı bir çalışma ortaya koymuş.Bu açıdan bakıldığına geniş bir okuyucu kitlesine ulaşacağı aşikar.çok tebrik ediyorum…
Fikret  Güneş
Fikret Güneş 2 yıl önce
Çok güzel bir yazı olmuş bir çırpıda okudum diyemiycem çünkü biraz uzun sürdü neyse çıkardığınız kitabın vatana millete ailenize ve bize hayırlı olmasını dilerim yolunuz açık olsun
Onur
Onur 2 yıl önce
Köşe yazılarınızda değindiğiniz gibi Hayaller insanlık tarihine yön veriyor , aynı hayali paylaşan insanlar arttıkça gerçeğe ulaşması ihtimali artıyor. Hayal kurmanın varolmanın bir parçası olduğunu vurguladınız hikayelerinizi okuma ve bunu bir kitap olarak başucumuzda tutma imkanı verdiğiniz için teşekkür ediyoruz.
İyi ki varsınız , iyi ki hayal kuruyor ve yazıyorsunuz.
Murat Köksal
Murat Köksal 2 yıl önce
İnsanlığın gelişimine katkı sağlayan buluşlar, keşifler,sanat eserleri vb birçok şey önce hayal edilmiş sonra meydana getirilmiştir. Hayattan haz almanında en etkili yollarından biri ve belki en kolayı hayal kurmaktır. Hüseyin Bey’in de uzun yıllar bankacılık yaptıktan sonra hayallerinin peşinden koşmaya devam etmesi ve hayata dair güzel yazılarının yanısıra kitap yazması güzel bir örnek oluşturuyor. Bu da insanın kendini zamanla, yaşıyla, işlerinin çokluğuyla sınırlamadan hayallerini gerçekleştirmek için çabasına devam etmesi gerektiğini gösteriyor. Ömür kısa……
Bülent
Bülent 2 yıl önce
Kaleminze sağlık. …HAYALBAZ…
Mümin
Mümin 2 yıl önce
Tebrikler. Başarılı çalışmalarınızın devamı dileğiyle.
Nazan
Nazan 2 yıl önce
İnsanın yaşı kaç olursa olsun hayallerine ulaşması ne güzel.Siz de genç yaşınızda bu hayalinize ulaşmışsınız.Ayşe Nazı da tebrik ediyorum.Resimleriyle öykülere renk katmış.Başarılarınızın katlanarak artması dileğiyle...
Yıldıray Yıldız
Yıldıray Yıldız 2 yıl önce
Hüseyin Bey öncelikle sabrınız ve azminizden dolayı sizi tebrik ederim emeğinize yüreğinize sağlık devamın gelmesi dileğiyle hoşçakalın
Cumhur Karasu
Cumhur Karasu 2 yıl önce
Hayalinize sağlık Hüseyin Bey.
Abdurrahman Keskin
Abdurrahman Keskin 2 yıl önce
Elinize emeğinize sağlık.
Kitabınız hayırlı olsun.Aldım okudum, çok beğendim. Devamını dilerim.
Özlem
Özlem 2 yıl önce
Her yaptığınız iş gibi kitabınızda kusursuz olmuş. Rabbim yolunuzu açık etsin inşallah.
Haleti Ruhiye
Haleti Ruhiye 2 yıl önce
“Allahu Teâla CC, kuluna nasip etmeyeceği şeyin hayalini kurdurmazmış" derler. Nitekim;
(Alıntıdır)
Büyük hayallerini hayata geçiren insanların, bunu nasıl başardıkları araştırıldığında, hayallerini zihinlerinde ‘olmuş gibi’ yaşadıkları anlaşılmış. Uzun zaman gündem oluşturan, dünyanın birçok ülkesinde büyük ilgi gören Secret kitabının temel konusu buydu. Mimar Sinan’ında bu konuyla ilgili bir anısını duymuştum. Çok hoşuma gittiği için sizlerle paylaşmak istiyorum.

Kanuni Sultan Süleyman, Süleymaniye Camii’ni yaptırmaya karar verdiğinde araziyi Mimar Sinan ile incelemeye gidiyor. Mimar Sinan, etraftakilerin bakışlarına aldırmadan saatlerce araziyi seyrediyor. Herkes ve padişah da çok sıkılmasına rağmen sonucu merak etmekten ve beklemekten başka bir şey yapamıyorlar. Uzun bir bekleyişin sonunda Mimar Sinan başını eğerek araziye giriyor. Bir müddet de orada kalıp tekrar padişahın yanına geri dönüyor. Padişaha, ‘Uygundur efendim,’ dediğinde padişah gülümseyerek, ‘Sinan efendi, neden araziye girerken başını eğdin?’ diye soruyor. Mimar Sinan, ‘O sırada caminin kapı- sından içeri giriyordum, kafam vurmasın diye başımı eğdim,’ yanıtını veriyor. Mimar Sinan, o uzun bekleyiş sırasında araziye camiyi yerleştirmiş, uzun uzun seyretmiş, eksikliklerini tamamlamıştı. Diğerleri onun gördüğünü görmek için bir süre daha beklemek zorun- da kalacaklardı.
Mehmet Zeki
Mehmet Zeki 2 yıl önce
Hocam emeğnize sağlık
Nuh
Nuh 2 yıl önce
Hüseyin Bey, kitabınız çıktığında tabi ki heyecanlandık yazılarınızı okuduktan sonra. Kitabı temin ettik. Elimdeki kitabımı bitirir bitirmez sıra sizin kitapta. İlk fırsatta istişare etmek dileğiyle...
Necla Dursun
Necla Dursun 2 yıl önce
"Hayalbaz" her okuyana önce kendi hayallerini kurdursun, sonrasında gerçeğe dönüşmeleri için ilham versin.

Hayırlı uğurlu olsun, fayda göreni çok olsun.
Nigar Özel
Nigar Özel 2 yıl önce
Kitabınız için tebrik ederim yolu açık olsun birçok insana ışık tutsun inşallah dilerim bende birgün calismalarimi sizin gibi yayınlayacak cesareti bulabilirim
Mesut İsen
Mesut İsen 2 yıl önce
Müdürüm hayalbaz ilk kitap için başarılı olmuş gibi gözüküyor.
Bizde yaşadığımız olaylara bakış acımızı degistirmis oluyoruz.
Rabbim yolunuzu bahtinizi açık eylesin.
En 8 kitap daha olur diye düşünüyorum (: