Zorluklar içinde mücadele etmeyi "Hayat Kanunu" olarak bilenler, her kaybın içinde bir kazanç, her kazancın içinde ise bir kayıp olduğunu mutlak suretle farkedeceklerdir.
Kâinatı oluşturan Madde/Mana bütünlüğüne tâbi olarak, bu bütünlük içinden vücuda gelen İnsanoğlu, varoluşunun sırrını da yine bu bütünlük içinde idrak edecektir.
Ne maddeyi ne de manayı yok saymadan, denge ve ahenk içinde kendisine bir yaşama disiplini oluşturanlar, tek taraflı bir kayıp ve kazanca uğramayacaklardır.
Hayat Kanunu bilmeyenler ise, sahip oldukları tüm manevi kuvveti "madde" için harcayarak, varoluş serüvenlerinin sırrını idrak edemeden ömürlerini bitirmektedirler.
İstenilen bir hedef veya yeni başlatılan bir süreçte "zor elde edilenin ardından muhakkak bir kolaylık, kolay elde edilenin ardından ise muhakkak bir zorluk" çıkacağı da iyi bilinmelidir.
Ayrıca şu da bilinmelidir ki, her haklı emeğin/çabanın akabinde başarılı bir sonuç alınacak diye bir kaide yoktur.
Çünkü biz mücadele sonuncunda başarıya/kazanıma odaklanmışken, hayat bize başka birşey öğretmek istemektedir.
Bağımsızlık/Adalet/Doğruluk adına verilen bir mücadelede, Hayat bize kesin/mutlak bir zaferi vaat etmek zorunda değildir; burada mühim olan sonuçtan çok mücadelenin kendisidir.
Mücadele esnasında ortaya koyulan Çabanın / Direncin / Fedakarlığın neticesinde kâinata muazzam bir enerji salınmaktadır.
Bu çaba/direnç ve fedakarlığın devamlılığının sağlanması da bir Hayat Kanunudur.
Büyük fedakarlıklar içinde verilen bir bağımsızlık mücadelesinin sonunda size bir ülke teslim edilebilir; fakat bir zaman sonra bu ülke, tekrar bağımsızlığını yitirerek esaret altında kalabilir.
İşte burada Hayat Kanunu der ki;
Bağımsızlığını kaybedebilir hatta işgale dahi uğrayabilirsin, sahip olduğun tüm dünyalık mülkleri kaybedebilirsin, fakat kaybetmemen gereken en önemli şey, tekrar kazanmanı sağlayacak olan “Direncin / Mücadele Azmin" olmalıdır.
.
Cengiz Han Güven, dikGAZETE.com