Hemen her şey gibi son yüzyılda batıdan; noktasına virgülüne dahi dokunulmadan ithal edilen Modern Tıp anlayışı, hastalıkları organlara göre branşlaştırıp, uzmanlık alanlarına göre değerlendirmeyi adet haline getirmiştir.
Kardiyoloji doktoru karın şişliğinden, endokrin doktoru gözdeki kızarıklıktan kendini sorumlu tutmayacak şekilde yetiştirilmiştir.
Kulak burun boğaz doktorunun yazdığı ilacın sindirim sistemindeki yan etkilerini çözmek için dahiliye doktoru uğraşmakta, eğer uğraşmazsa hastanın bunu kendisinin çözmesi gerekmektedir.
Bu konu en çok “Panik Atak” rahatsızlığında gündeme gelir.
Göğüs ağrısı, şiddetli çarpıntı, kollarda uyuşma şikayeti sonucu kalp krizi geçirme hissi ile hastaneye başvuran birçok hasta EKG ve rutin kardiyoloji tetkiklerinden sonra açıklama yapılmadan “bir şeyin yok” denilerek eve gönderilir.
Ara ara çarpıntıları olan, eli ayağı boşalan, nefesi daralan bir beyefendi, enva-i çeşit kardiyoloji tetkiklerinden sonra “ritim bozukluğu” tanısı alır ve bu çarpıntılara iyi gelecek bir “beta blokör” ilaçla evine yollanır.
Halbuki beş dakika kendisine kulak verilseydi, işlerinin kötüye gittiğini, borçlarını ödeyemediğini anlatacaktı.
Yakınını kaybeden bir teyzemizin tansiyonu fırlamıştır ve dil altı ilaçla eve yollanır, eline de bir çizelge verilir bir hafta tansiyonlarını ölçmesi için.
Halbuki o bir hafta stres iki katına çıkacaktır; hem yakının acısı hem de yeni bir hastalık tanısının korkusu…
Kayınvalidesi ile problemleri olan bir hanımefendi, sürekli baş dönmeleri şikayeti ile Kulak Burun Boğaz doktoruna başvurduğunda, “kulakta kristal oynamış” denilerek, yeni bir ilaçla tanıştırılacaktır.
Oğluna sinirlenen bir amcamız, rahatsızlanarak hastaneye kaldırılır ve şekeri yüksek ölçüldüğü için diyabet hastalığı açısından dahiliye ile görüşmesi gerektiği anlatılır.
Bunların hepsi aslında “Panik Atak” dediğimiz durumdur.
Vücut stres altındayken böbrek üstü bezlerinden adrenalin ve kortizol gibi hormonların salınımı artar.
Bu durum; yukarıda teşbih ettiğimiz şikayetlerin hemen hepsine geçici olarak neden olur.
O yüzden ne olursa olsun, hastanın sonuna kadar dinlenilmesi ve olaya organ özelinde değil bütüncül bakılması tarafındayız.
.
Dr. Bekir Tok, dikGAZETE.com