FETÖ’cü darbe girişiminin ardından 3 hafta geçti. On bin civarı tutuklu, on binden fazla gözaltı, on binlerce açığa alınan FETÖ mensubu… Kamudaki isimler 17-25 Aralık sürecinden beri belliydi, OHAL sayesinde bunların hızlı bir şekilde memuriyetine son verildi. Bunlar çoktan olması gerekenlerdi, fırsat bulundu ve halledildi. Bir nevi gizli "Hoca Fethullah’ı Koruma Kanunu" askıya alındı. Buraya kadar güzel.
Ama tüm bu gecikmiş mücadeleleri yaparken darbeyi unuttuk! Darbe soruşturmasında tam bu Haşhaşilere yakışır bir atmosfer var:
-Darbeyi kimin yaptığı belli değil,
-Bakanlık ve Genelkurmay imamları nerede belli değil,
-Herkes kandırılmış, 'oyuna geldik' diyor… Ve daha neler neler…
FETÖ’nün karakteriyle örtüşür şekilde her şey muamma! Ufak tefek işlerle uğraşılıyor. Sanki darbeyi abiler-ablalar yaptı.
Teröristi desteklemek suçtur, destekçisiyle de mücadele lazım. Ama destekçiyle uğraşılırken asıl oyuncular kaçıyor!
Kaç yüz tane subay firari? Kaç hakim? Kaç savcı? Kaç tanesi 'imam' bunların?
Atalay Demirci diyorlar… "Kurban olurum Pensilvanya’daki haine" demiş.
Desin.
Darbeyi Atalay Demirci mi yaptı? Onun işine sonra bakılır.
Asıl bulunması gereken ADİL ÖKSÜZ NEREDE? Hayalet imam. Akıncı Üssünde bulundu darbe gecesi. Sonra kamikazeci hakim tarafından serbest bırakıldı. Bu kadar önemli bir insanmış ki FETÖ’nün hâkimi, tek serbest bırakma hakkını ADİL ÖKSÜZ’den yana kullanmış.
FETÖ mensubu devlet kurumu çalışanlarını temizleme işlemi yüzde 90 başarıyla ilerliyor. 17 Aralık 2013’ten 3 yıl sonra…
15 Temmuz darbe girişimi için yürütülen operasyonlar hakkında şu an aynısını söyleyemeyeceğim. Belki bu darbe girişimi de 3 yıl sonra çözülür.
…
Darbeye kalkışan Haşhaşilerin ve bağlantılarının tespiti için tüm devlet mekanizmalarının düzgün bir biçimde çalıştığını farz edelim…
17-25'ten beri düştüğümüz bir hata var. Olaylarda, maşalara odaklanıp oyunun yönetmenlerini, senaristlerini görmezden geliyoruz.
Cumhurbaşkanımız ayrıntı vermeden bir 'üst akıl' olduğunu söyledi. İsim vererek söyleyecek değil ya. Devlet bu.
Diplomasinin kuralını işletmek istiyor Hükümet.
"Fetullah’ı iade edin, biz de bu pisliğinizi fazla dillendirmeyelim" pazarlığı var. Zaten Gülen iade edilse ne bilgiler var onda ve ihanet kurulunda!
Washington, "acaba son bir şey yapabilir miyiz FETÖ'yle" düşüncesinde.
Yapabilir mi!
Belli olmaz. Bu intiharcılar devletleşmişti. Devlet ellerinden alınıyor ve DAEŞ BOMBACISI psikolojisinde hepsi.
Amerika için prestiji mi yoksa Türkiye'nin stratejik ortaklığı mı önemli göreceğiz.
Washington, tarih boyunca dünyanın dört bir yanında darbe yaptırmaya ve bununla anılmaya alışkın. Diğer yandan müttefiki Türkiye'yi kaybetmek onlar için hiçbir şey ifade etmese bile kurulduğundan bu yana sıkıştırılan, pes ettirilmeye çalışılan Rusya'nın Türkiye ile yakınlaşması seçeneği var. Tüm planlarını altüst eder bu. Bunları sadece belirtiyorum, bunları belirtmek Amerikan'ın vicdanına sığınmak değil, BÜYÜK FOTOĞRAFI görmektir. Fotoğrafı biraz küçültünce ÇİN görünüyor. Daha var ona...
Rusya dedik.
Önümüzdeki hafta, Erdoğan-Putin görüşmesi var. Bu görüşmeden önce Türkiye'nin elini sıkıştıracak hamleler yapmaktan çekinmeyecekler. Avrupa'sından Mısır'ına kadar saldırıyorlar. Çünkü bu görüşmeden çıkacak sonuçlar Washington'un kâbusu olabilir.
Burada önemli bir nokta var:
Darbe girişiminin ardından bugüne kadar Kudüs Paktı'nda (Washington-Londra-Tel Aviv) Washingtonaleni düşmanlığını gösterdi. Londra daha sessiz, para akışlarını bile Washington'a devretmiş durumda.
Peki ya Tel Aviv!..
Ses seda yok! Ne darbeye kınama var, ne hükümete saldırı var. Bu sessizlik hain sessizliği mi yoksa ortağı Washington'un işi, eline yüzüne bulaştırmasına tepki olarak bekle-gör politikası mı! Kim bilir....
Şu bir gerçek, FETÖ'nün büyümesinde en küçük pay sahibi "Kudüs Paktı'nda" İsrail'dir.
17 Aralık'tan 3 gün önce Türk istihbaratlarını uyaran bir rapor Philadelphia'dan gelmişti. Raporun başlığı Gâvur İmam İsyanı’ydı. Ne yaptılar o raporu, Hakan Fidan'a ya da Başbakan'a ulaştı mı bilemiyorum. Anlatmak istediğim çubukları tutan Hayalbaz’ı iyi ayırt etmek lazım.
Dengeler böyle.
Peki yakın vadede yapmamız gerekenler ne?
1- -Yarın Yenikapı’daki Demokrasi ve Şehitler Mitingi'nde tüm dünyaya 79 milyon omuz omuza olduğumuzu göstermemiz lazım. Hükümetiyle, muhalefetiyle birlikte TÜRKİYE olduğumuzu…
Peki Dünya basını neye odaklanacak? Mitingde HDP’nin olmamasını dillendirecekler. “Kürtler dışlandı”yalanıyla provokasyon yapmaya çalışacaklar.
Orada tüm Türkiye olacak. Yemeyeceğiz.
2- -9 Ağustos’ta St. Petersburg’daki Erdoğan-Putin görüşmesinde hem Ankara’nın hem de Moskova’nın dikkatli olması lazım. Gerisinde zaten su akıp yatağını bulacaktır.
3- - Bir 30 Ağustos bizi bekliyor.
Bu fırsat kaçmaz!
Ordunun itibarının düşmediğini dünyaya göstermek için fırsat! Türk halkının asker düşmanı değil,demokrasi için darbe düşmanı, istikrar için terörist düşmanı olduğunu göstermesi için bir fırsattır.
30 Ağustos’u değerlendirmeliyiz.
Abdulhay Selim Dündar, dikGAZETE.com