
Hakan Fidan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmalı
Kurulduktan 15 ay sonra 3 Kasım 2002'de girdiği ilk genel seçimle iktidara gelen ve 23 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti, 8. Olağan Büyük Kongre'sini 23 Şubat'ta gerçekleştirecek.
Siyasetin doğası gereği, AK Parti merkez yönetim ve kabine üyeleri değişecek. Bu gayet normal bir durum.
AK Parti, kendisi için söylenilen metal yorgunluğunu kongre ile atabilir. Uzun zamandır AK Parti üst yönetimindeki sabit yüzler; halk nezdinde karşılık görmüyor. Yönetim ile partili seçmen arasında bariyer var.
AK Parti seçmeni, parti yönetiminde yeni yüzleri görmek istiyor. Üst yönetimin sahaya inip, sadece seçmen değil halk ile buluşmasının zamanı geçmek üzere.
Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son yirmi üç yıllık tecrübesi ile seçime girecek olsa da kuvvetli bir kabineyle süreci yürütebilir.
Kabinede değişmeyecek bakanlar arasında yer aldığı söylenilen Hakan Fidan’ın; cumhurbaşkanı yardımcılığı görevine getirilmesi isabetli olacaktır.
Hakan Fidan, böyle bir göreve getirilirse; Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarından sorumlu olabilir.
Bizim muhalefetin umurunda değil ama askeri ve ekonomik savaş kapıda. Savaş Kabinesi kurulmalı. Savunma Bakanı hem siyaseten hem de savunma alanında bilgi ve becerisi ile güçlü bir isim olmalı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eli; Hakan Fidan’ın cumhurbaşkanı yardımcılığı görevine getirilmesi ile güçlendirilmelidir.
Uluslararası sitemin kaotik yapısı, devlet başkanlarını yormakta. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin dış siyasetinde etkin bir yardımcı ile daha rahat hareket edebilir.
Türkiye; Akdeniz’de İngiltere ve Amerika, Karadeniz ve Boğazlar’da ise Rusya tarafından baskılanmaktadır.
Türkiye, bu kuşatmayı çökertecek kabiliyet ve teçhizata sahip.
Trump ve Putin arasındaki Ukrayna pazarlığı; bölgesel ve küresel dengelerin yeniden kurgulandığını gösteriyor. Taraflar, Ukrayna ve Suriye ile Gazze’yi aynı masada pazarlık konusu yapmış olabilir.
Terör devleti İsrail’in Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun; “Gazze'deki savaştan sonraki gün Hamas veya Filistin Yönetimi olmayacak. ABD Başkanı Trump'ın Gazze planına bağlıyım” ifadesi, İsrail’in rehine takası sonrası Gazze’ye tekrardan saldırma ihtimalini gösteriyor.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Körfez Arap ülkeleri (Katar, BAE) Mısır ve Ürdün liderlerini Riyad'da bir toplantıya davet etti. Suudi Arabistan Devlet Haber Ajansında (SPA) yer alan habere göre, Arap Devletleri; ABD Başkanı Donald Trump'ın Filistinli sakinlerini başka yerlere yerleştirdikten sonra Gazze Şeridi'ni yeniden geliştirme önerisine karşı koymak amacıyla, savaş sonrası Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için bir plan üzerinde çalışacak.
Araplar, 4 Mart’ta Mısır’da İsrail-Filistin meselesi üzerine acil bir zirve toplantısı düzenleyecek. Suudi Arabistan, stratejik olarak Gazze meselesinde hakem olarak tayin edilebilir.
Muhammed bin Selman, her ne kadar Trump ile anlaşsa da o artık bir parya değil. Suudi halkı, on binlerce Filistinlinin öldürülmüş olma hali karşısında Suudi- İsrail yakınlaşmasına sıcak bakmıyor.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bölgesel tur kapsamında Ankara’ya gelecek. Lavrov, sadece Rusya’nın yani Putin’in görüşlerini mi getirecek yoksa Trump adına da mı konuşacak? Şurası kesin; ABD ile yakınlaşan Rusya’nın Ankara’ya tavrı biraz değişebilir.
Fransa merkezli Avrupa’da Ukrayna toplantısı yapılırken; Türkiye davet edilmedi. Halbuki Türkiye, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip.
Türkiye, halen bölgesinde güçlü bir aktör. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkesi ile ilgili toplantılara davet edilmeyen Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’i Ankara’da ağırladı. Zelensky’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şemsiyesine sığınması elbette Türkiye’nin kilit rolün sahibi olduğunu gösteriyor.
Türkiye, Afrika’da da boy gösteriyor.
Çad’daki askeri üssü boşaltan Fransa’nın yerini Türkiye çoktan aldı. Afrika’nın jeopolitik dinamikleri şekillenirken; Türkiye pozitif yönde müdahil oluyor.
Türkiye, bölgesel istikrarsızlık ortasında Çad'ın güvenlik altyapısını güçlendirme konusundaki kararlılığını gösteriyor.
Türkiye'nin Çad'daki genişletilmiş askeri varlığı, Afrika'daki jeopolitik ayak izini artırmaya yönelik daha geniş stratejisinin sembolüdür. Geleneksel güçlerin boşalttığı rollere adım atarak Ankara, kendisini Afrika ülkeleri için önemli bir güvenlik ve ekonomik ortak olarak konumlandırmayı amaçlamaktadır.
Bu yaklaşım, Somali ve Etiyopya arasındaki son gerginlikler gibi bölgesel anlaşmazlıklarda arabuluculuk yapmayı ve kıta genelinde önemli ekonomik yatırımlarda bulunmayı içerir.
Türkiye’nin yerel muhalefeti, elbette Afrika’daki gelişmeleri sorgulayacak kapasiteye sahip değil.
Muhalefetin dış politikadaki yetersizliği, hükümet için bir avantaj olsa da Türkiye için büyük bir kayıp.
Batı, Türkiye’nin stratejik önemini kavradığı takdirde içine düştüğü güvenlik bunalımından sıyrılacaktır. Amerika eğer Avrupa’dan çekilecekse ki bu yönde beyanatları var; boşluğu Türkiye doldurabilir.
Türkiye, özellikle Doğu Avrupa ve Balkanlarda barışın devamını sürdürebilme kapasitesine sahip. Karadeniz’de Rus Donanmasının genişlemesini kısıtlayan Türkiye; Rusya’nın Avrupa’ya müdahalesine engel olabilir.
Kararlı duruş sergileyen ve analitik düşünce sahibi Hakan Fidan’ın Türkiye’nin üst yönetiminde yer alması; Suriye krizinin çözümünde üstlendiği aktif rol göz önünde bulundurulursa, dünyanın huzur ve selameti için hayırlı olacaktır vesselam.
Hucurat Suresi 13. Ayette; insanların farklı kavimler halinde yaratıldığından bahseder: “Ey insanlar! Şüphesiz biz, sizi bir erkekle bir kadından yarattık (ırkınız ve şahsınızla övünmeniz için değil; sırf iyilik uğrunda) tanışasınız (yarışıp ve yardımlaşasınız) diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık.”
Bu ayete binaen 21. Şubat Dünya Anadil Günü kutlu olsun.
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com