GAZZE SAVUNMASI VE İSRAİL
İsrail 7 Ekimden sonra 11 Tugay ile Gazze’yi kuşattı; önce ağır hava hücumları ile Kuzey Gazze’nin altyapısını imha etti.
Beyt Hanun, Jibaliye ve şehir merkezini ağır hava taarruzlarıyla imha etti.
Sonra Gazze Şeridinin orta bölgesine geçti.
Nusayret Mülteci kampını ve etrafındaki yerleşim bölgelerini yıktı.
Kuzeyde yaşayan halkı güneye sürdü.
Daha sonra Güney bölgede iki yerleşim yeri kaldı, Han Yunus ve Refah.
Sonra bir ay boyunca Han Yunus’a saldırdı. (HARİTA)
Şehri yerle yeksan etti halkı Refah’a sürdü, şimdi de Refah yerleşim yerine saldırarak Gazze’de yıkılmamış yer bırakmadı, halkın sığınacağı yer kalmadı.
Son zamanlarda Refah kentine de saldırısıyla İsrail’in katliamları perçinlendi.
Düşünebiliyor musunuz?
İslam dünyasının tam merkezinde, İslam dünyasının kutsal saydığı topraklarda, maneviyatına yönelik bu taarruzun bütün İslam ümmeti için aşağılayıcı bir manası olduğu açıktır.
İslam dünyası şu anda ne maddesini ne manasını savunabilmektedir.
Ciddi bir acizlik içinde bulunuyor.
Türkiye, elinde stratejik silahlar daha doğrusu nükleer silahlar olmadığı için sessiz, İran “ABD’nin hışmına uğrarım” diye korkak, Mısır diken üstündeki darbe yönetimiyle yönetiliyor, ip cambazının tel üstündeki manevra sopası gibi bir üfürükle aşağı düşmekten korkuyor.
Sudan, Yemen, Libya ve Suriye’de iç harp var. Hiç kimse sesini çıkartacak durumda değil.
360 kilometrelik küçük bir alana sıkıştırılmış iki buçuk milyon nüfuslu bir şehir, 4 aydan beri havadan, karadan, denizden mütemadiyen bombalanmaktadır.
Ateşli silahlar çıktığı zaman bu silahların savaşlardaki mertlik akidesini bozacağı söylenmişti.
Daha sonra pamuk barutunun icadı, TNT icadı, ağır topların yapılması, Birinci Dünya Savaşı öncesinde insanların parçalanarak ölmesine yol açacağı için bu malzemelerin kullanılmasının insan haklarına aykırı olduğu tartışmasını başlatmış, insan hakları kurallarını ihlal ettiği söylenmişti.
Birinci Dünya Savaşı ve 2. Dünya Savaşı'ndaki ateş gücünü hava, kara, tank ve top saldırılarında her iki taraf birbirine karşı bu silahları acımasızca kullandı.
Bazı şehirleri yeryüzünden sildiler.
ABD, Japonları alev makineleriyle mevzilerinde diri diri yaktı. Burada temel kural şuydu; her iki tarafta da aynı silahlar vardı. Savunma-saldırı dengesi mevcuttu.
Her iki taraf da intikamını alabiliyordu, kendi zayiatını pahalıya ödetiyordu.
Hiçbir başarı bedelsiz olmuyordu.
İsrail'in kurulduğu 1948'den bu tarafa, Arap ülkeleri ile arasında silah dengesi hiçbir zaman mevcut değildir.
Ezici bir hava gücüyle donatılmıştır.
Kendini korumak için hemen hemen her devirde şehirleri orta alçak ve yüksek irtifa hava savunması ile donatılmıştır.
Bugün de Demir Kubbe adı verilen bir sistemle İsrail şehirleri korunmaktadır.
Dünyanın hiçbir ülkesi, dünyanın hiçbir başkenti, bu derece korunaklı değildir. (ABD’de dahil)
Normal askeri doktrinde, hiçbir nizami birlik hava üstünlüğü tesis edilemeden taarruz edemez.
Bir kara birliğinin taarruz edebilmesi için hava üstünlüğü veya mevzii hava üstünlüğü tesis etmesi lazımdır.
Gazze’yi görüyorsunuz, hiçbir hava aracı yok, hiçbir hava savunma imkânı yok, bütün şehirleri düşmanın her türlü zulmüne açık, soykırım hapishanesi gibi kuşatılmış.
Şehre yiyecek ve su girmesine bile imkân vermiyorlar.
Kara savaşlarında da denge yok, İsrail askerinin elinde son model makineli tüfekler, tanksavar silahları karadan karaya omuzdan atılan füzeler, tanklar, uzun menzilli toplar, beyaz fosfor mermileri yakıcı bombalar, napalm, salkım saçak bombaları, 1 tonluk uçak bombaları var ve bunlarla saldırıyor.
Hamas ın elinde ne var?
2. Dünya Savaşı'nda kullanılmış tarzda tüfekler, ilkel atölyelerde yapılmış veya geri dönüşüm sonucu elde edilmiş metallerden yapılmış uydur-kaydır silahlar.
İsrail’in kör giden mermilerinden yapılmış balistik hesabı olmayan havai fişek bombaları.
Hava üstünlüğünden vazgeçtik, Hamas'ın elinde İsrail askerine mukabele edecek doğru dürüst silah bile yok.
İsrail'in silah üstünlüğü bununla kalsa gene iyi, İsrail askeri tam teçhizat kuşatılmış, çarpan mermileri yansıtacak bileklikler, çelik yelekler, çelik başlıklar, personel üzerinde tabanca, makinalı tabanca, el bombası, göz yaşartıcı bomba her türlü silah ve teçhizat mevcut; yemesi içmesi yerinde, ikmali tam zamanında yapılıyor.
Yorulan birlikler hemen yer değiştiriliyor, en ufak bir yaralanmada askerler helikopterle geriye tahliye ediliyor.
Piyade, meskûn mahalde tank ve zırhlı personel desteğinde ilerliyor.
İlerleyeceği alanlar İsrail Hava Kuvvetleri tarafından mütemadiyen bombalanıyor. Sadece ona arazide ilerlemek kalıyor.
Hamas ise ne yapıyor?
Yıkıntılar arasında iyi saklanıp, sağ kalmışsa önünden geçen bir tanka İkinci Dünya Savaşı'ndan kalma tüfek bombası ile ateş ediyor.
Başında ne çelik başlığı var, ne kendisini mermiden koruyacak koruyucu bir kıyafeti var!
Bazılarının ayağında ayakkabı bile yok, terlikle savaşıyor.
Taarruz - savunma dengesi neredeyse sıfır.
Bütün bunlara rağmen İsrail, Amerika Birleşik Devletleri’nden ve bütün dünyadan askeri yardım alıyor, sınırsız mühimmat ve akaryakıt geliyor.
Hatta bütün Avrupa ve Amerikan özel kuvvetlerini, paralı askerleri burada görevlendirdi.
Dünyanın her yerinden İDF (İsrail Silahlı Kuvvetleri) adına çarpışmak için Yahudiler ve onların dostları, koşup savaşa geldi.
İslam dünyasından hiçbir devlet, Gazze’ye insani yardım dahil en ufak bir yardım edemiyor.
Hastaneler bombalanmış yaralılar tedavi edilemiyor, ameliyatlar narkozsuz yapılıyor.
Kuşatılmış halka ne bir ekmek gönderebiliyor ne su gönderebiliyor.
Halk aç ve perişan, kuşatılmış, yiyecek bulamıyor, yiyecek arayanları İsrail keskin nişancıları tarafından ava çıkmış tavşan avcıları gibi avlanıyor, cesetleri kediler ve köpekler tarafından parçalanıyor.
Halk, İsrail bombardımanından hangi tarafa kaçacağını bilemiyor.
Bütün dünya aval aval bu manzarayı seyrediyor, Amerikan sözcüleri “Gazze’de katliam yok” diyerek bütün dünya ile dalga geçiyor.
İsrail tek kale maç oynuyor. Eğer buna savaş diyorsanız siz de alçağın ta kendisisiniz!
Bu zulüm ve katliama mutlaka müdahale etmek ve son vermek mecburiyetindeyiz.
Bunu yapan devlet ve devlet adamları kıyamete kadar büyük şeref kazanacaktır.
Bütün insanlığın takdirini hak edecektir.
Bütün insanlık, bu devlete itaat edecek ahlak ve faziletin merkezi haline gelecektir.
Dünya yeni ve ahlaki değerler istikametinde yeniden şekillenecektir.
Bunu da ancak Türkiye yapabilir ve eninde sonunda yapacaktır.
Bu savaş gösterdi ki İsrail’in acımasızlığı azdıkça azdı.
Sapkınlığın zirve yaptığı noktaya çıktı. Bu, işte, çan eğrisinin tam da düşüş noktasıdır.
İlahi cezanın başlangıç merkezidir.
İsrail, 10 yıla kalmaz yıkılacaktır.
Bu şimdiden belli olmuştur. Çünkü İsrail belasını arıyor, çatacak yer arıyor.
Azgınlıkta ileri gitmekte ısrar ediyor. Mutlaka canı Osmanlı tokadı yemek istiyor.
Mazlumların ahı zirve yapıyor, feryatlar arşı sarsıyor.
İlahi kanundur: azanlar asla iflah olmaz, mütekebbirler mutlaka zelil olurlar, mazlumların ahı, Allah nezdinde asla yerde kalmaz.
Hiç kimse “iki devletli çözüm”den söz etmesin, “tek devletli çözüm”den başka çare yoktur.
İsrail’in kurtuluşu Müslümanların egemenliğine girmektir. Ariel Şaron’ların, İzak Şamir’lerin, Netanyahu’ların devri bitmiştir.
İsrail, tarihinin son maçlarını oynuyor.
Bundan sonra son maçını oynayacak ve tarihten silinecektir.
İSRAİL’İN SALDIRI aşamaları;
Bugün halkı, tam Refah sınırında toplayarak ezici bir saldırı gerçekleştiriyor.
.
Suat Gün, dikGAZETE.com