Avrupa Kupalarındaki tek temsilcimiz Fenerbahçe, Braga maçında yaşadıklarından sonra ‘hakkını’ aramak için yola çıkıyor. Kulübün resmi internet sitesindeki açıklamada, hak arama UEFA ve TFF ile gerekli yazışmalar yapılarak başlatılacak(mış)…
Kulübün, ilgili makamlar üzerinden başlattığı başvurunun yanında, koyu bir Fenerbahçe taraftarı ‘hodri meydan’ diyerek, bu maçın hakemi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunma ‘cesareti’ de göstermiş. Neden? Güya, Braga-Fenerbahçe maçının hakemi ‘şike’ suçu işlemiş! Bu iddiayı bazı spor yorumcuları da dillendirmişti! Doğrudur, yanlıştır. Bunu hep birlikte takip edip göreceğiz…
Braga-Fenerbahçe maçında Ivan Bebek’in yönetiminin karşılığı aranıladursun… Fakat asıl, göz ardı edilmemesi gereken var; ‘Doğrular.’ Tüm bunları söylerken, Üstad Necip Fazıl Kürek’in mutlak okunması gereken ‘Sahte Kahramanlar’ isimli değerli eserinde yer verdiği dizeleri hatırladım. Bakın ne diyor Üstad;
‘İslâmiyet korkusundan bir zaman ödü patlayan (Rönesans)tan bilhassa 19. asırdan sonra içimizde ürettiği inkâr nesilleri, kendi kendimizden ve kendi aslımızdan nefret ajanlarıdır. Batının duyduğu dehşet, içimizde belli başlı metotlarla kendi kendimizden nefret ajanlarını doğurdu. O korktu, bizimkiler iğrendi. O korku bizi kendi kendimizden iğrendirme yolunu buldu, neticede bizden korkan o, kendi kendimizden tiksinen de biz olduk. Bütün muhasebemiz budur.’
Tarihin sayfalarında düşülen not, verilmesi gereken mesajlar, bugün içinde yer aldığımız sürecin canlı şahidi gibi değil mi! Öyle ise neyi, neden tartışmamız gerektiğinden daha çok, ne yapmamız gerekliliğinin önemini karşımıza çıkarıyor. Bu satırları kaleme aldığımız dakikalarda, vatanın birliği-dirliğine göz koyan, şiddet ve kandan beslenen anlayışın Taksim’de patlattığı bomba konuşuluyordu. Sosyal medya hesaplarından da bu saldırının, Taksim dışında ‘Bayrampaşa, Nişantaşı…’ gibi farklı yerlerde bombalar patladığı şeklinde ‘korku’ algısı oluşturma yolu seçiliyordu…
Evet, hedeflenen birlik, beraberliğe karşı ‘korku’, dahası Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi bizden korkanlar, bizim kendilerinden korkmamız için gayret sarf ediyorlar. Bunun gerçekleşme yolu ise, oyun içinde oyun yapma, dahası ‘kalleşliğe’ varacak kadar, hainliğe soyunmaları…
Tüm bunları dillendirirken geriye ne kalıyor, yapılanların sorumlularını ortaya çıkarmak. Fenerbahçe maçının hakemi Bebek, ne kadar ‘yanlış’ kararlara imza attı ise, o kararlar kadar maçı sahada tamamlamayan teknik direktör Pereira kadar, kendini attırmak için ‘efelenen’ oyuncular da suçludur. Ne oldu şimdi; ‘Pereira maç için kendini mi feda etti, yoksa yapmaması gereken ‘agresif’ hareket ile Fenerbahçe’yi mi ‘feda’ etti! Bu hak arama değil, resmen takımını cezalandırmaktır. Bu resmen, Bebek’in suçuna ortak olmak değil de nedir!..
Gelelim şu ‘lobi’ olayına. Fenerbahçe’nin Portekiz’de yaşadığı süreç, bir başka takımımızın başına da gelebilirdi. Hırvat hakemin, kendi hakemlerimizden farklı olmadığından daha da öte, maçı ‘katletmek’ için çaba sarf ettiği süreçte, sarı-lacivertli teknik adam ve oyuncuları da ‘provokasyona’ alet olmuşlardır.
Tüm bu gelişmeler, futbolumuz için yabancı hakem ‘saçmalığı’nı ortaya koyarken, kendimize ‘yabancı’ olmamamız gerekliliği de ortaya çıkmıştır.