Yıllardır beni uyuttun..
Böylece koca bir ömür heder oldu, gitti.. Geceler teheccütsüz, heyecansız, gündüzler ise semeresiz, başarısız geçti..
Hep yarın yarın diye uyuttuğun yarınlarımı, meçhul bir yarında nasıl dolduracaksın!..
Ne zaman mana alemine açılmak istesem, granitten dağlar gibi karşıma dikildin.. Olmadık hilelerle, umulmadık desiselerle beni kandırıp durdun..
İçlerinde kimbilir ne hediyeler saklayan günlerin, ayların ve yılların zarfını açmama bile müsaade etmedin.. Hepsi boşa gitti, içlerinde ne güzelliklerin sakladığını anlayamadan gitti..
Söyler misin ey nefsim, senin yaşayan bir cenazeden ne farkın var!..
Fetih suresini yıllarca okudun durdun.. Bırak dışarıyı, içinde bir tek fetih bile yapamadın.. Namazla, cenneti takas etmeye çalıştın..
Ayetleri birer birer ezberledin ama uyguladıkların hep tersi oldu..
Allah'ın emirlerini insanlara tebliğ eden aziz Peygamberlerin, hayatlarını uzun kış gecelerinde, hikaye niyetiyle okudun.. Ama hayatındaki kışları bir türlü bahara çeviremedin.. Çünkü, onları anlayamadın..
Güzel kokularla sıvazladığın sakalının hakkını veremedin.. Başındaki sarık beyaz kefenin iken, hemen yanıbaşındaki ölümü çok uzaklarda zannettin.. Dünya oyuncaklarıyla evcilik oynarken, dünyanın elinde oyuncaklaştığının farkına bile varamadın..
Ey nefis;
Bir adet haline getirdiğin beş vakit namazın, aynı safta omuz omuza Allah'a secde ettiğin kardeşini gıybet etmekten seni kurtaramadı.. Kalbine, gözüne, kulağına eline ve diline tutturamadığın oruçların, sadece midene münhasır kaldı..
Oruç tuttuğunu zannettin, ama aç kaldığını anlayamadın..
Başına tac ettiğin başörtüsü, sadece başını örtebildi.. Ruhun ne yazık ki,başörtüsünden nasibini alamadı.. Çünkü başörtüsünü takva örtüsüyle birlikte örtmedin..Gözlerin, kalbin ve duyguların hep çıplak kaldı.. Kendini fark ettirebilmek için aynanın karşısında çeşit çeşit kılıklara girdin..Yapmacık gülüşlerle, hırsızlama bakışlarla, başkalarının duygularını çalmaktan utanmadın..
Aynı camide, birlikte namaz kıldığın kardeşinin fakru zaruretini, görmezden geldin.. O, ihtiyaçların pençesinde kıvranırken, sen ah vah diyerek seyrettin.. O, kışların dondurucu soğuklarını kemiklerinde hissederken, sen buğulu camların arkasında tesbih çekiyordun.. Dünyada cennet kevserlerine denk bir lezzet olan kardeşinin acılarını dindirme tadını tadamadın..
Aldandın da aldandın!...
Peki hani hepimiz mü'mindik!
Hani birimizin ızdırabı hepimizin ızdırabıydı!..
Şarktaki bir müminin ayağına diken batsa, garptaki mümin rahatsız olacaktı hani!..
Hani mümin yeryüzünün zinetiydi!..
Hani müminler bir vücudun azaları gibiydi!..
Hani göz ağrısa bütün vücud, o acıyı, içinde hissedecekti!..
Nerde kaldı Hz Ebu Bekir'in teslimiyeti!..
Nerde kaldı Hz Ömer'in destanlaşmış adaleti!..
Hani Hz Osman'ın dillerden düşmeyen hayası!..
Hani Hz Ali'nin umman misali olan ilmi!..
Hani Abdurrahman gibi zenginler!..
Hani Ebu Zer gibi fakirler!..
Hani Ensar-Muhacir gibi kardeşlikte yarışanlar!..
Neredeler sahi!..
Anlayamadın!.. Ne yazık ki bunları anlayamadın!..
Artık anla ama!... Ne olur anla!...
Anla ki, Cennet ucuz değil.. Cehennem de lüzumsuz değil..
Anla ki, Cennete giden yol asfaltla döşenmemiş..
Anla ki, bedelini ödemediğin hiç bir şeye sahip olamazsın!..
Anla ki, Eyüp gibi sabır taşını çatlatmadan..
Anla ki Yusuf gibi yıllarca kuyu diplerinde çile çekmeden..
Anla ki Yakup gibi gözlerini hasrete kurban etmeden..
Anla ki, İsmail gibi bıçak altına yatmadan..
İbrahim gibi, Ya Allah deyip kendini ateşlere atmadan..
Sefine-i Nuh gibi, tufanları yara yara hedeflere gitmeden, menzili maksuda varılmaz!..
Netice-i kelam;
Bir ömür boyu gözyaşlarını Ceyhun edip ümmeti için, an be an, dem be dem, alın teri döken Hazreti Muhammed (SAV) gibi alnını terletmeden olmaz!..
Ve şunu çok iyi anla ki, başkalarının hayata aşık olduğu kadar ölüme aşık olunmadan asla olmaz!..
Vesselam!..