Birlikte yaşama formülü geliştirmenin yüzlerce hendek kazmaktan zor olduğu bir süreçten geçiyoruz.
Yeşertilen emperyal umutların, emperyal suskunlukları da beraberinde getirdiği bu süreçte bir ayağımızın hendekte olması
Doğal olarak bazı kaygıları da giderek derinleştirmektedir.
Derinliğin sembolü hendekler…
Açıldıkça derinleşen kapandıkça sağaldığına inanılan bir yara.
Bu yara ile mücadelenin sürgit, aç-kapa yöntemiyle sürdürülmesi ise düşündürücü.
Yaranın kangrene dönüşmesi ve nihai olarak bedenden bir uzvun kesilip atılması gereken zorunlu süreçlerden mi geçiyoruz!
Bombalanan Kandil’in kır gerillalarına, şehir gerillası pratiği kazandırma misyonu mu üstlendik değilse bu deneyim ve donanımsızlığın bir açıklaması olması gerekmez mi!
Hem de Önünden geçen teröristi vurmayı beceremeyen polisleri bırakıp, Irak ve Suriye’de askeri eğitim vermeye gittiğimiz bir dönemde.
Şaka mı!..
Hendek kazan iş makinalarının “öz yönetim” ilanı arifesinde faaliyetlerine devam edip (Çok elzemmiş gibi)
Müsadere altına alınmaması…
Şaka değil mi?
Atanmış ya da tayin edilmiş Valilerin savaş stratejileri konusunda bilgi birikimi ve deneyimden yoksun olmasını geçtik. Gelişen olaylar, bölgenin coğrafi yapısına dahi vakıf olmadıklarını kanıtlar niteliktedir.
Olaylara yalnızca polislerin müdahil olduğu sürecin mimarları…
Ortaya çıkan zafiyeti demokratik zarafetle açıklamışlardı.
Şimdi ise şehre tanklar giriyor.
Bomba roketatar ve mermi delikleriyle viraneye dönmüş şehirler…
Ve tanklar…
Olguların algılara kusursuz hizmetkârlığını simgeleyen bu imaja, son yapılan şeyi en başından yapmayarak sunulan katkının bedeli bu süreçte verdiğimiz şehitlerimizdir.
Bazı şehirlerde sokağa çıkma yasaklarıyla durma noktasına gelen hayatın içindeki tek belirti, bomba ve silah seslerinin duyulmasından ibaret.
Hendeklerin stratejik derinliği, aklın yolunu ikiye katlamadıysa âcizane acil tavsiyem:
Şehir ve kır gerillası konusunda daha önce PKK ya karşı mücadele vermiş uzmanlardan alınacak brifing ya da değerlendirme toplantılarıyla olayların akışına yön verecek akılcı çözümlerin getirilmesidir.
Bağırdık sesimiz çıkmadı, yazalım dedik.
Fena mı ettik!
Ve “Mavi Kurtlar”ın da perde kapanana kadar sahne alacağı yok Recep Kirve!
***
Medya Berberinin Notu: Bu yazı, tıraşa gelen müşterilerimin gündemini meşgul eden kaygıların derlemesinden oluşmuştur.
Her an bir çıngar kopacakmış gibi, varsa yoksa savaş!
Müttefikimiz Arap emirlikleriyle gireceğimiz savaşta, sırf ortama uyum sağlamak için sakal bırakanların sayısı da giderek artıyor.
MEDYA BERBERİ
Ahmet Beyaz, dikGAZETE.com için yazdı