Uluslararası rekabetin şirket menfaatleri üzerine kurgulandığını, ABD’nin İran’a uyguladığı “Ambargo” üzerinden okuyabilir miyiz?
Batı zihniyetinde en önemli konu; “Show Must Go On”, “Gösteri devam etmeli” kavramıdır.
İşin yanisi; globalleşen dünyada, ticaretin kesintisiz devamlılığı, herkesi tatmin etmek üzere planlama yapmayı gerektiriyor.
Hangi akıl ve planlama “Ambargo”yu kurgulamış ise denklemi muazzam kurmuş, hakkını teslim etmek lazım gelir.
Çünkü, “Ambargo”dan herkes memnun ve ticari zarar görmüyorlar. Buna, ambargo uygulanan İran da dahildir.
Nasıl mı?
İran, ülke gelirinin büyük bir bölümünü petrol-doğalgaz satışından elde ediyor. İran’ın, petrol-doğalgaz satışı durdu mu?
Hayır!
Çin’e satış yapmaya devam ediyor.
Bu alış-veriş, İran ve Çin’i birbirine yaklaştırmakta mıdır?
Evet.
Çünkü ihtiyaçların karşılıklı olarak beslenmesi söz konusudur.
Kurulan denklem üzerinden İran’a uygulanan ambargo, dünya devletlerini nasıl bloklaştırılıyor ve iç içe geçmelerini sağlıyor anlatmaya devam edelim…
İran’ın petrol-doğalgaz satışı, ambargo sayesinde Çin’e kanalize edildiği için, Batı’ya petrol-doğalgaz satışı yok! Bundan dolayı bölgede Batı’ya petrol-doğalgaz satışı yapan ülkeler ile İran arasındaki sektörel rekabet, sıfıra indirgenmiş oluyor. Yani çatışma alanları nötralize edilmiş durumda…
Rusya, Irak ve körfez ülkeleri, Avrupa’ya satış yapan ülkeler arasında ön sıralarda.
ABD’nin İran ambargosu sayesinde, petrole bağımlı olan Batı’ya (Avrupa kıtasına) eksilen petrol-doğalgaz arzı, petrol piyasasını aksatmayacak şekilde çevre ülkeler tarafından karşılanıyor. Sektörde fazla satış yapma şansını bulan diğer ülkeler de memnun.
Petrol-doğalgaza bağımlı olan Avrupa, alım yapmaya mecbur bırakıldığı ülkeler ile de arasını düzeltip sıcak ilişkiler kurmak durumunda kalıyor.
İran ambargosu sayesinde, “Zıtların flörtü” de başlatılmış oluyor!..
Avrupa ile Rusya’nın Petrol-doğalgaz ticareti, Ukrayna’da yaşanan gelişmeler sonucunda “topal ördek” durumuna düştü ve yeni bir yol arayan Rusya’nın petrol-doğalgaz arzı, Türkiye üzerinden olacak şekilde gerçekleşmiş oldu. Bununla birlikte Rusya, Türkiye’ye yakınlaşmak durumunda kaldı.
Avrupa’ya karşı eli güçlenen Rusya’yı dengelemek için Türkiye devreye girmişti. Jeostratejik konumu gereği Türkiye, Irak’ın ve Rusya’nın petrol arzını uluslararası piyasaya sürmek için geçiş yolu olmasından kaynaklı vazgeçilmez ülke konumundadır.
Tabii ki bu petrolün satışında İsrail’in tatmin edilmesi, ABD’nin de tatmini anlamına gelmektedir ve gerekli paylaşım İsrail ile de gerçekleşmektedir.
Gelelim konunun zirve noktasına;
İngiltere… Namı diğer; United Kingdom…
Dünya petrol ticareti ve fiyatlarının belirlenmesinde kilit noktalardan birisi İngiltere’dir.
Yukarıda anlattığım petrol-doğalgaz ticaret denkleminin sağlıklı şekilde formatlanması karşılığında, alış-veriş yapan taraflar arasındaki çatışma alanlarının da nötralize edilmesi ile sakinleşen ve fırsatlar sunan konjonktür oluşturuldu.
Avrupa’ya satışı yapılan petrol-doğalgazın karşılığı olarak, petrol bölgesinin pazarına arzı planlanan ürünler için kurulması gereken yeni ticaret yolunun ve ilişkilerinin dizaynı ile de “United Kingdom” yani İngiltere meşgul.
Çünkü sınırları kestirilemeyen bir “hinterland", İngiltere’nin atadığı valileri üzerinden yönetilmektedir.
Nasıl mı?
“OBOR” “Bir Kuşak Bir Yol”, “One Belt One Road’’
Bu söylem Ortadoğu’ya ve coğrafyamıza yapılan müdehalelerin maskesi olarak mı üretildi bilinmez ama, denilir ki, dünya petrol ve doğalgaz rezervlerinin yüzde 70 civarındaki kısmı, batı dilinde Ortadoğu olarak tabir edilen bölgede mevcuttur.
Bu petrol ve doğalgazın dünya piyasasına arz edilmesi ve satılması karşılığında yapılması gereken ödemeler, petrolü satan tarafı ekonomik olarak güçlendirirken, alım yapan tarafı zayıflatması anlamına gelmektedir.
Dengeyi sağlayabilmek adına petrol ve doğalgaz alımını yapan Avrupa’nın, kendi ürünlerini piyasaya arz ederek satabilmesi ve yaptığı ödemeleri dengelemesi de gerekmektedir. Aksi taktirde balanstan söz etmek mümkün olamaz. Balans kaçtı mı sistem duracaktır. Çünkü “Show Must Go On.”
Artan dünya nüfusu karşısında, -ki bu söylem bende her zaman bir soru işareti olmuştur- 19. ve 20. yüzyılda kurulan sistem, artık yavaş, yetersiz ve eksik olarak değerlendirilmektedir.
Bundan dolayı, 21. yüzyılda ve 22. yüzyıla hazırlık adına, Batı’nın ihtiyaçlarını zamanında ve eksiksiz karşılayabilmek için ticari döngünün daha hızlı şekilde ve risklerin azaltılarak kurgulanması gerekmektedir.
Çünkü çağımızda OBEZLEŞEN “Avrupa ve ABD” ihtiyaçlarının ardı arkası kesilmemektedir.
Bundan dolayıdır ki günümüz dünyasında herşey Batı’nın çıkarları ve ihtiyaçları için dizayn edilmektedir.
“Ambargo”yu koy; planlamanı şirketleri memnun edecek şekilde kurgula, ticaretin ise batılı şirketlerin çıkarları doğrultusunda gelişmesini sağladıktan sonra da, para transferinin yine kendi fonların üzerinden dolaşımını sağla…
Unutmayalım; günümüz dünyasında uluslararası ilişkiler, “kullanmak” ve “kullanılmak” üzere tertip edilir.
Şimdi soralım;
Bu denklemi kim kurdu, kim uyguluyor ve PARA kimin kasasına akıyor?
Acaba Amerika’daki savaş çığırtkanlığı ve meydan okumalar bundan dolayı mıdır?
Ey ambargo, sen nelere kadirsin!..
Kalın sağlıcakla…
.
Ali Karani, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @KARANIAli , @dikgazete