ESKİŞEHİR ZAFERİ’NİN 875. YILDÖNÜMÜ
Bundan tam 875 yıl önce 1147 yılında Sultan Mes’ûd, Eskişehir’de Alman Haçlılara karşı büyük bir zafer kazandı.
Böylece 50 yıl önceki (1097) yenilginin ve babası Kılıçaslan’ın öcünü almış oldu.
Her iki savaşın gâzi ve şehitlerini Eskişehir halkının şahsında büyük bir saygıyla anıyorum.
Savaş Öncesi
Haçlı ordusu, 1096 Eylülünde Anadolu’ya girmiş ve 26 Haziran 1097’de de Türklere 17 yıl başkentlik yapan İznik, 1331’de Sultan Orhan tarafından tekrar fethedilinceye kadar 234 yıl elden çıktı.
Haçlılar Eskişehir’e yürüdü.
Sultan Kılıçaslan, 1- 4 Temmuz 1097’de Eskişehir Sultan Öyüğü denilen yerde Haçlıları karşıladı. Haçlıları önce mağlup ettiyse de arkadan gelen ve hepsi de ağır zırhlı olan Haçlı kuvvetlerine yenilerek geri çekildi. Ancak, yarım yüzyıl sonra oğlu Mes’ûd tarafından hemen hemen aynı yerde bunun öcü alınacaktı.
İstanbul-İzmit üzerinden İznik’e gelen Konrad, 75 bin kişilik ordusundan yaklaşık 14-30 bin civarında savaşçı olmayan bir kısım Haçlıyı birçok asille beraber kardeşi Papaz Otto fon Fraysing (Otto von Freising) yönetiminde; Alaşehir, Denizli, Dinar, Uluborlu, Beyşehir ve İbradı üzerinden Eski Antalya’ya (Side) gönderdi.
Konrad, geri kalan 75 bin kadar askeriyle Fransızlardan önce Konya’yı ele geçirmenin heyecanıyla Eskişehir yolunu tuttu. Ancak Alman İmparatoru Konrad, 50 yıl önce, Kılıçaslan’ın yenildiği Sarısu Irmağı kenarında, 25 Ekim 1147 tarihinde bu defa Kılıçaslan’ın oğlu Sultan Mes’ûd tarafından bozguna uğratıldı.
İşte bundan tam 875 yıl önce kazanılan bu zafer, Eskişehir’in şahsında milletimize kutlu olsun.
Zafer Sonrası
Kuvvetlerinin çok büyük kısmını kaybeden Konrad, perişan bir halde beş bin askeriyle İznik’e sığındı.
Daha sonra 150 bin kadar ordusuyla İstanbul, İzmit ve Taşköprü (Kibotos) yoluyla Kasım ayı başında İznik Gölü’nün Batı köşesine gelen Fransa Kralı VII. Lui (Louis) ile buluştu.
İki ordu; Balıkesir, Edremit, Bergama, İzmir üzerinden Selçuk’a geldi.
Konrad, oradan İstanbul’a döndü.
Hz. İsa’nın doğum günü münasebetiyle Selçuk’ta 4 gün bayram eden VII. Lui, Menderes vâdisi, Denizli, Dinar ve Uluborlu yoluyla Kemer Boğazı’na geldi.
14 Ocak 1148 günü Kemer Boğazı’nda Haçlıları topraklarına sokmak istemeyen Türklerle, Haçlılar arasında bir savaş vukû buldu. Bu savaş için merhum Öztuna “Yalvaç Meydan Muharebesi” der.
Ransimın (Runciman) ise “Pisidia Antiokheia’sı (Yalvaç) yanında nehrin üzerinde bulunan köprüde iki taraf arasında bir savaş vukû buldu; Fransızlar köprüden zorla geçmeye muvaffak oldular” der (Runciman, 1987: 225).
İşte size, Osmanlı arşiv belgesinde “Yenice köyü köprüsü” denilen köprü.
İşte Öztuna’ya “Yalvaç meydan muharebesi” dedirten ifadeler, bu ve Odon’un Antióchette kaydı olmalıydı.
Yalvaç, Küçük Firikya bölgesinde bulunduğu için adına Antióchette, yani Küçük Antakya da deniyordu.
Zayiat veren Türkler, Yalvaç kalesinin gerisine çekildi.
Fransa Kralı Lui ise, Türk-Bizans hududu üzerinde yürüyerek Eğirdir’e (Laodikya) geldi.
Oradan biraz erzak temin ettikten sonra Gelendost yönüne geri döndü ve Gelendost, Şarkîkaraağaç, Beyşehir, İvrim (İbrim), Derebucak, Gembos ovası, İbradı ve Selukule (Seleukeia) yoluyla Şubat başında (iki Şubat) Satalia’ya (Eski Antalya: Side) indi.
Kral Lui, 28 Ocak Çarşamba günü öğle üzerinde Kaşıkçıbeli, Derebucak, Alacamaşat Boğazı ve Gembos ovasında Türklerin saldırısına uğradı.
Türkler, 14 gün önceki; Kemer Boğazı’nda yapılan savaşın öcünü aldılar. Haçlılar ağır kayıp verdiler ve Kral VII. Lui canını zor kurtardı, ama 40 korumasını kaybetti.
Kral ve soylular, gemilere binip Antakya’nın Suveydiye (Samandağı) limanına gittiler.
Side’de kalan Haçlılar ise Rumların tecavüzüne uğradılar ve aç kaldılar.
Bunu gören Türkler, Haçlılara para ve yiyecek verdiler. Bunun üzerine üç bin kadar Hıristiyan, Müslüman oldu.
Papaz Odon, “Türkler, Haçlılara hiçbir baskı yapmadılar” der.
Türkler, yine aynı Türkler, aç susuz kalmış insanların yardımına koşmaya devam ediyorlar.
Honiyates, “İtalya’nın çocukları Kudüs yolunda yürüdüler; Bizans devletinin sınırlarını aşarak Yukarı Firikya ve oradan Likonya ve Pisidia yoluyla Coelesyria’ya (Çukur Suriye) gelip burasını işgal ettiler” der (1995: 49).
M. Halil Yinanç ise, “Lâdik tesmiye edilen bu şehir, Rumlar elinde idi. Oradaki Rumlar Türklere iltihak ettikten mâada erzak ve zahirelerini de birlikte taşımışlar ve güzergâhlarını kâmilen yakıp yıkmışlardı. Kral buradan hareket ederek Konya yolunu tutturdu” der (Yinanç, 2013: 270).
Yukarı Firikya, Uluborlu-Şarkîkaraağaç arası, Likonya, Şarkîkaraağaç Beyşehir arası, Pisidia, Beyşehir İbradı arası, Coelesyria (Çukur Suriye) ise Lübnan dağları ile Antilübnan arasındaki vâdidir.
Yinanç’ın zikrettiği Lâdik aslında Eğirdir’dir, ama siz, Lâdik’i tarihçiler gibi Denizli kabul etseniz bile, Denizli-Lâdik’ten sonra Konya yolunu tutturan birisi, Kazıkbeli, Acıpayam ve Korkuteli yoluyla yürümez. Kazıkbeli diyenlerin kulağı çınlasın.
*
Eskişehir (25 Ekim) ve Derebucak (28 Ocak) zaferleri ile Yalvaç Meydan Muharebesini (14 Ocak), Eskişehir, Konya ve Isparta Vilâyet ve Belediyelerinin anmalarını, okullarımızı haberdar etmelerini saygıyla rica ediyorum.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com