İsim verilmeden söylenene dikkat çekerek "Fransızlara ‘darbe olacak’ diyen liberal yazar kim?” diye sanki “tekil biri” imiş gibi bir başlık altında, peşpeşe isimleri sıralayan Ahmet Kekeç de “Ne birisi!.. Hepisi hepisi” dercesine yazdı.
Ders anlatırken Erdoğan’ın adı geçince nasıl hafakanlar bastığını gören öğrencilerinin ifadesinden yola çıkarak başlık ayarladığımız da “Tekil” ve ismi belli biri ama aslında şu aşağıda ismi geçenlerin hepsi bir araya gelse gene de "çoğul" değil, tekilleşen bir “Obje”den öteye gidemeyen “şey”ler...
Ahmet Kekeç, Gazeteci Nedim Şener’in söylediği bir sözden hareketle, adına “Liberal” denilen Ahmet - Mehmet Altan kardeşler, Murat Belge, Cengiz Çandar, Ömer Laçiner gibi bir kısım, Erdoğan düşmanı kalemşor isimlerin yazıları ile yedikleri herzelere parmak basarak bakın neler hatırlattı
:
Nedim Şener bir televizyon programında anlattı.
Yanlış aklımda kalmadıysa, Mart yahut Nisan ayında, konuştuğu Fransız gazetecilerden biri, Nedim’e “Yılsonuna doğru ülkenizde darbe olacak” demiş.
Bu iddiasını da, bir Türk liberal yazarın sözlerine dayandırmış.
Liberal yazarın kimliğini açıklamadı Nedim.
Bildiğimiz, yakıdan tanıdığımız isimlerden biriymiş.
Nedim açıklamadı ama ben “galiba” biliyorum.
Esasında hepiniz biliyorsunuz.
Son birkaç yılın “liberal yazarlar dökümüne” bakarsanız, o şahsın kimliği kabak gibi çıkacaktır ortaya.
LİBERAL TUTUMLARA DAİR BAZI ÖRNEKLER...
İsterseniz, önce “liberal tutumlara” ilişkin bazı örnekler sunalım.
Oradan birini (daha doğrusu, beyan sahiplerinden birini) seçip alın.
Bakalım, Nedim Şener’in ihsas ettiği kişiye ne kadar benziyor.
Hemen bir hatırlatma yapalım:
BU ŞAHISLAR, “LİBERAL” TANIMINA NE KADAR UYUYOR!..
Bu yazıda ismi geçen eşhas “liberal” tanımına ne kadar uyuyor? Emin değilim.
Çünkü aralarında sosyalistler de var. Ama “liberal” dendiğinde pek itiraz etmiyorlar.
Yakın durdukları düşünce “siyasal liberalizm” olduğu için, biz de onları “liberal” kabul ediyoruz.
Nedim Şener’in Mart yahut Nisan ayında duyduklarını teyiden, bu satırların yazarı 5 Mart 2016 tarihinde bir yazı kaleme almış, darbe düşüncesine yakın duran liberalleri teşhir etmişti.
O yazıyı (yani bazı liberal tutumları) hatırlayalım; Fransızgazetecilere “Yılsonuna doğru ülkenizde darbe olacak” diye fısıldayan liberal yazar kimmiş, görelim.
Buyurun:
“DARBE" VE "İÇ SAVAŞ” TELLALLARI...
Kelimelere dans ettirme becerisine sahip Ahmet Altan, Türkiye’nin kurtuluşunun, ancak, “darbe” ve “iç savaş” gibi büyük bir altüst oluşla mümkün olabileceğini söylüyordu.
Kardeşi de (ikinci cumhuriyetçi, liberal ve darbe karşıtı geçinen Mehmet Altan da) fırsat buldukça “benzeri düşünceleri” dile getirdi.
Doğrudan “darbe”yi ima etmedi ama daha kötüsünü, “iç savaşın kanlı cehennemini” önerdi.
Mesele Erdoğan’dan kurtulmaksa, en ehven yolun bir iç savaş olduğunu ima eden, hatta bunu özendiren yazılar yazdı.
Başka?
PROFESÖR TİTRİ ALTINDA SIĞINILAN “GÜVENCE"!..
Bizi sürekli “militarizmlerin” yaydığı tehlikelere karşı uyaran karşılaştırmalı edebiyat uzmanı Profesör Murat Belge de, “Bir darbeyi istemem ama...” şerhini düşerek, en ehven yolun darbe olabileceğini düşünmemizi sağlayacak çıkışlar yaptı.
Murat Belge’nin ötekilerden farkı şu:
Darbeyi hiç istemiyor… Temenni etmiyor... Ama “güvence” olarak görüyor.
Neyin güvencesi?
“Şeriat devleti tehlikesi”nin güvencesi…
Laikliğin tehlikede olduğunu düşünenlere de sürekli bunu hatırlatıyor: “Ordu izin vermez...”
Bitmedi...
Murat Belge’nin “temenni etmem ama” ifadesiyle kararttığı en önemli düşüncesi de (dileği de) şu: “27 Mayıs benzeri bir müdahale olabilir...”
Önce “olabilir”, sonra “Erdoğan otoriterleşmesini sürdürürse böyle bir müdahale kaçınılmaz olarak gündeme gelebilir...”
Bu arada bir “özel bilgi”yi paylaşayım:
ERDOĞAN İSMİNİ DUYDUĞUNDA HAFAKANLAR GEÇİRİYOR… "ERDOĞAN’I ASSALAR BİLE İÇİ SOĞUMAYACAK”!..
Darbeyi hiç temenni etmeyen Murat Belge, Erdoğan ismini duyduğunda hafakanlar geçiriyor. Öğrencileri, “Çıldırmış durumda” diyorlar, “Murat hocayı hiç böyle görmedik. Erdoğan’ı assalar bile içi soğumayacak…”
"ERDOĞAN’IN DEMOKRASİ DIŞI YOLLARLA DA OLSA MUTLAKA İNDİRİLMESİ GEREKTİĞİNİ” SÖYLEYEN BİRİ...
İçi soğumayan, soğumayacak darbe karşıtlarından biri de, Murat Belge’nin çok değer verdiği bir isim: Birikim dergisinin entelektüel genel yayın yönetmeni Ömer Laçiner...
Laçiner, 7 Haziran seçiminden önce, paralel cenahın televizyon kanalına çıkmış, “Erdoğan’ın, demokrasi dışı yollarla da olsa, mutlaka indirilmesi gerektiğini” söylemişti.
Bir örnek de, Wolfowitz’in arkadaşı olmakla övünen Cengiz Çandar’dan sunalım.
ÇANDAR DA “BODOSLAMADAN” DALIYOR VE DARBE DIŞINDA SEÇENEK KALMADIĞINI SÖYLÜYOR...
Cizre’yi, Rus birliklerinin harabeye çevirdiği Dresden’e benzeten ve “Bu görüntülerin sorumlularının sadece ‘sandıkta mı hesap vereceğini’ zannediyorsunuz?” diyerek işi tehdide döken Cengiz Çandar, ötekiler gibi kıvırmıyor.
“Bodoslamadan” dalıyor ve darbe dışında bir seçenek kalmadığını (artık bu yola girmiş bulunduğumuzu) söylüyor.
Kendisi anlatsın: “(Elde) kala kala, bir TSK, bir de Anayasa Mahkemesi kalmıştı. TSK, kurumsal olarak, siyasi iktidar bakımından ‘özerk’ konumunu her şeye rağmen koruyor olsa da, son yıllarda yaşanan gelişmelerden ötürü ‘checks and balances’ rolünü bugüne dek uyguladığı biçimde, şu sırada oynamayacak durumda. (Oynayamayacak demiyoruz, ‘şu sırada oynamayacak’ diyoruz.) Bu rolü, artık, bir kez oynayabilir. Düdüğü çalar. Oyunu durdurur. İlerde olur mu olmaz mı, bilemeyiz. Ama buna imkân veren bir yola girilmiş olduğunu görebiliyoruz.”
Beyleri dinlediniz...
Erdoğan’dan kurtulmak için “darbe” dışında bir yol görünmediğini söylüyorlar.
Problem, her şeye rağmen özerk konumunu koruyan TSK’nın, kendisinden beklenen rolü “şu sıra” oynamak istememesi.
HAMİŞ:
TSK, kendisinden beklenen rolü “emir-komuta” düzeni içinde oynamadı ama bağrından “Fetullahçı” bir “cunta” çıkardı. Nedim Şener’in ima ettiği liberal yazar kim olabilir? Bir de bu bilgilerin ışığında tahmin yürütelim.
Ahmet Kekeç, Star -5 Ağustos 2016, Cuma-
:
Yazıda, bütün ara başlıklarla -rahat okutma amaçlı- bazı siyahlaştırma ve paragraf açmalar bize aittir.
Bi de bizden HAMİŞ:
Bu adı geçen profesörlerle, Prof. olamamış benzerleri, bir zaman sürekli ordu ve generaller aleyhinde TV’lerle yazılarında nasıl canhıraş bir feveran içindeydiler onu hatırlayın!
Sürekli, şunu da dillendirirlerdi generalleri aşağılamak için:
"Profesörlerin maaşının Generallerin maaşından aşağı olduğu bir demo-kraa-asii-ide-ee…” falan diye zart-zurt!..
Erdoğan, bunların maaşlarının yükselmesini de sağladığı için azdılar biraz da!..
dikGAZETE.com