"28 Şubat’ın 1 numaralı sanığı Karadayı neden yalan söylüyor?" diye başlık attığı yazısında dönemin Emniyet İstihbarat Başkanı Bülent Orakoğlu, 28 Şubat dönemi Genel Kurmay Başkanı İbrahim Hakkı Karadayı ekseninde dile getirdiği o soru çerçevesindeki yazısında, FETÖ bağlantıları ve merhum Erbakan'ın daha sonra söylediklerinden de bir kesit aktardıktan sonra ele geçirilen ABD belgesindeki gerçeğin altını çizdi.
İşte, dönemin sorgulanamayan paşaları, o paşaların sonraki tavırları, FETÖ ve ABD belgeleri ile 28 Şubat darbecilerinin gerçeklerle ile ilgisi olmayan psikolojik harekat söylemlerine dikkat çeken o yazı
:
28 Şubat Süreci’nin en önemli parametrelerinden ilki ordu içindeki darbe faaliyetlerinin Emniyet İstihbaratı tarafından deşifre edilip hükümete bildirilmesidir.
İkincisi ise Apoletli Medya ve sivil CUNTA’nın, Genelkurmay Psikolojik Harekât Dairesi işbirliğiyle hükümet kanadından 50 milletvekilinin tehdit, şantaj, rüşvet ve ikna yöntemleriyle istifaya zorlanarak hükümetin sayısal çoğunluğunun düşürülmesidir.
3’üncü parametre ise 2012 yılında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan 28 Şubat soruşturma ve yargı sürecine FETÖ’nün müdahale edip etmediğine ilişkin tartışmalardır.
FETÖ HAKİMLERİNİN VERDİĞİ KARARLAR "FETÖ SANIKLARININ 28 ŞUBAT'I SULANDIRMA FAALİYETİ" OLARAK DEĞERLENDİRİLMİŞTİ...
17/25 Aralık başarısız FETÖ polis ve yargı darbesi öncesinde 2012 yılında 28 Şubat darbecilerine yönelik operasyon ve yargı süreci başlatıldı.
Acaba büyük bir tesadüf eseri mi yoksa bir FETÖ projesi olarak mı aynı yıl içinde 60, 71, 80, 27 Nisan E Muhtırası ve 28 Şubat darbelerini araştırmak üzere TBMM’de Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu kuruluyordu?
Yakın tarihimizin sorgulanabilirlik özelliği ve dış bağlantılarının açık ve belirgin olması nedenleriyle en önemli darbesi sayılabilecek 28 Şubat ve Kozmik Oda soruşturmalarının FETÖ tarafından başlatıldığı hususu orduya sızmış FETÖ’cü hainlerin 15 Temmuz Kalkışması sonrası yapılan operasyonlarda ortaya çıkmıştı.
Soruşturma savcıları ve Ankara 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi heyetindeki bazı hakimlerin FETÖ’den tutuklanıp meslekten ihraç edilmeleri 28 Şubat soruşturması ve yargılamasını yapan hakim ve savcılara karşı bir güvensizlik ortamı yaratmıştı.
Hatta ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen sanıkların tümünün tutuksuz olarak yargılanmak üzere serbest bırakılmaları sanıklara mahkeme heyetince gösterilen aşırı hoşgörü bazı çevrelerce FETÖ’nün 28 Şubat’ı sulandırma faaliyeti olarak değerlendirilmişti.
Koman Paşa’nın tahliyesinden sonra Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık 2013'teki duruşmalarda verilen tahliye kararları ile tüm sanıklar peyderpey tahliye olmuştur.
Duruşmaların ilk 65 celsesine Hakim Tayyar Köksal başkanlığındaki 13. Ağır Ceza Mahkemesi bakmıştır.
28 Şubat davası Mart 2014'te Hakim Fevzi Şıngar başkanlığındaki Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne devredilmiş, yeni heyet 27 Haziran 2014 tarihindeki 66. celse ile birlikte göreve başlamıştır.
93’üncü celsede duruşma savcısı Bilal Çetin mütalaasında 60 sanık için darbe suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isterken 39 asker hakkında beraat kararı verilmesini talep etmişti.
Bu durum müebbet istenen sanıklar tarafından FETÖ’den tutuklu Mustafa Bilgili’nin hazırladığı iddianamenin yeni savcı Bilal Çetin tarafından aynen kabul edilmesinden dolayı eleştirilmişti.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN SÖYLEDİĞİ...
28 Şubat davasının FETÖ kumpası’ olduğu iddialarının hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan;
‘’FETÖ’cü savcı demeyelim o sürece. Olayın sadece savcı boyutu yok. Şu anda bu sürecin içinde olup beraat edenler var. Beraat edenleri kimse konuşmuyor.
Beraat etmeyip şu anda yargı süreci devam edecek olan isimler var. İşlerine geleni kabul ediyorlar, işlerine gelmeyeni reddediyorlar. Şu anda da yargı buradaki bu sıkıntıyı, yanlışı gördü, bu suretle tekrar bu işi masaya yatırdı.
Siz her verilmiş cezayı masaya yatıramazsınız. Ancak bunlar vatana ihanet gibi ağır suçlar olacak ki... Burada da böyle bir durum söz konusu . Biz diyoruz ki: Yargı burada adil bir şekilde kararını versin işi sonuçlandırsın. ‘’
ERBAKAN'IN DİLE GETİRDİKLERİ VE ABD BELGESİ İLE AÇIĞA ÇIKAN GERÇEK...
28 Şubat sanıklarının hemen hemen tümü, 28 Şubat davasının Erbakan’ın ölümünden sonra açılmasını FETÖ kumpası olarak değerlendiriyor.
Sanıklara göre Erbakan sağ olsaydı kendilerinden asla davacı olmayacaktı.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Karadayı’dan Çetin Doğan’a tüm sanıklar kesin bir kanaat sahibi imiş gibi yargı ve kamuoyunu baskı altına almaya yönelik psikolojik harekat ürünü asparagas söylemlerini her fırsatta gerek yargıda gerekse medya da dile getirebiliyorlar.
Oysa 28 Şubat’ın tüm sanıkları başta Karadayı paşa olmak üzere açıkça algı operasyonu yaparak Türk milletine yalan söylüyorlar.
Zira rahmetli Erbakan, Devri Alem belgesel programı yapımcısı İsmail Kahraman’a, 28 Şubat darbesinin yıl dönümü nedeniyle verdiği röportajda ‘’28 Şubat tam anlamı ile bir ABD operasyonu. Biz iktidara gelip Türkiye’yi ABD güdümünden kurtarıp dünya ülkesi yapma çalışmalarımızdan ABD çok rahatsız oldu."
Ekim 1996'da ABD Başkanı adına ABD Dışişleri Bakanlığı ABD Ankara Büyükelçiliği'ne ‘GİZLİ’ başlığı altında gönderdiği yazıda Erbakan’ın Başbakanlık’ tan indirilmesi için her türlü eylem ve çalışmanın yapılması isteniyor.
28 Şubat'taki Milli Güvenlik Kurulu'nda görüşülen bildiri maddelerinin ABD tarafından dikte edildiğini daha sonra ele geçirdiğimiz bu gizli ABD belgesinden anladık‘’ bulunuyor.
Erbakan'ın "Hiçbir şey gizli kalmıyor. 28 Şubat 1997’deki MGK’daki maddelerin tümü ABD gizli belgesinde de var. Türkiye’ye yazık oldu. Türkiye çok zaman kaybetti" ifadesi ve açıklamaları darbecilerin psikolojik harekât söylemlerinin gerçek olmadığını açıkça ortaya koyuyor sanırım.
28 Şubat darbecilerinin kamuoyunu yönlendirmeye yönelik gerçeklerle ilgisi olmayan psikolojik harekât söylemlerini deşifre etmeye devam edeceğiz.
Bülent orakoğlu, Yeni Şafak - 26 Şubat 2018, Pazartesi-
:
Yazıda bazı paragraf açmalar ve siyahlaştırmalar ile ara başlıklar bize aittir.
dikGAZETE.com