1972 Dostlar, 3. Sezonunda 3 salon değiştirip yine sokakta kalmış.
Dormen’le paylaştığı SES Sineması, Haldun beyin ilk batışıyla kapanmış SES, SEKS sineması olma yolunda.
Belirsizlik ama, CECO’nun kafasında bişeyler dolaşıyor.
Boşuna “Tiyatromuzun İsmet Paşası” dememişim.
Kafasında kırk tilki dolaşır, kırkının da kuyruğu birbirine değmez.
Yanında da tıfıl bir oğlan, gözlüklü, çiroz Sultani mezunu, Fransa’dan yeni dönmüş.
Ariane Mnouchkine’nin 1789’undan mülhem mi arak mı bilemeyeceğim, çünkü oyunu hiç görmedim, “1923” diye bir oyun yazmış.
“Gelecek sezonu onunla açacağız” söylentisi var.
Dostlar Tiyatrosu İşçi Kolu, 12 Mart darbesiyle önce Deneme Sahnesi sonra Amatör Kol adını almış ancak profesyonel sahne, artık bu kuruluşu taşıyamaz hale gelmiş -ki Dostlar’ın kuruluş amacı buydu.
Bir nevi Genç Oyuncular'ın “basübadelmevt”i.
Bu, “Fetret Devri”nde nedense Ceco beni çanta gibi yanında gezdiriyor arada da ağzından kaçırıyor, okuldaki lakabıyla “Hayvan Engin”in oyununa pek güvenmiyor.
Ne yaptı etti “Abdülcanbaz”a el attı.
Ünlü çok satan çizgi romanı Turhan Selçuk’un.
Ancak oyunlaştırması çok zor; esprisi tiyatro için zayıf.
Yaratıcısı zar-zor ikna edildi.
-ABDÜLCANBAZ “A TAKIMI” -Oturanlar; Soldan sağa: Süleyman Tınaz, Erdoğan Tuncel, Ahmet Mekin, Zihni Küçümen, Ulvi Alacakaptan… Ayaktakiler: Macit Koper, Sedef Bediz, Genco Erkal, Deniz Çakır, Mehmet Akan.-
Yaygın yüzde 10 telifin yüzde 6’sına razı oldu; kalan yüzde 4’ü, yazım ekibi aralarında eşit paylaşacak.
Onlar kim?
Ceco, Mehmet Akan, Macit Koper ve Engin Ardıç.
Sonuncu da meyus olmasın çok oyaladık; eh Abdülcanbaz’ın sahne versiyonu da Kurtuluş Savaşı’nda geçiyor bağlamında dahil ekibe.
Ancak ustaların yanında ne sözü, kalem oynatması olacak.
Yazım çalışmaları sırasında, piposunu temizleyip doldurup çekmekten başka bir katkısını görmedim.
Ben asistanıyım Ceco’nun ve her toplantıda varım.
Evlerde sahneler yazılıyor.
Mehmet Akan’da toplanılıyor, sahneler çarpıştırılıp karara varılıyor.
Bu arada M. Koper’in usta işi iki harika sahnesi de genel konsepte uymadığından feda edildi.
Sahneleme yaklaştığında E.A. “Ben de oynamak istiyorum” dedi.
Yönetmen, “Gassaraylı küçüğü”nün arzusunu yerine getirdi.
Bir İngiliz subayını oynuyor.
Koynuna, Kantocu (Amelya) Ruhsar diye Abdülcanbaz sokulup kaçırılıyor “Milliciler” yani Abdülcanbaz tayfası tarafından.
Oyun, Elhamra’nın 6 oyunlarında başladı.
İlk C.tesi salon ful, ikinci zil çaldı.
Ceco; “Engin nerede?” dedi.
- Buralardadır herhalde… Kitapları kuliste.
Kütüphanesiyle gezerdi.
- AAa yok!.. Napıcaz; 3. Zilde oyun başlıyor.
Tamam, sahnesi ikinci perdede ancak sorun çözülmeden başlayamaz oyun.
Yavuzerim; (*)
“Ben oynarım” dedi.
İngiliz subay, uyduruk bir İngilizce konuşuyor.
Bizim Yavuzer, “Robert College” mezunu; bir kaç kompozisyon oynuyor.
Çıktı, aslanlar gibi gerçek bir tiyatrocu gibi aslında çatır çatır oynadı.
Oyun biter bitmez yüzümü silecek malzemeleri yanıma alıp, kapının önünden geçen bir taksiye atladım.
O zamanlar İstiklal’de çift yönlü trafik işliyor.
Doğru, Enginlerin evine, Mecidiye köyüne; tiyatro vermez ha taksi parasını!
Hatta oyunun takdim bölümünde, bir hatun seyirciye karanfil atıyordum da Ceco bir süre sonra; “Gereksiz, vazgeç karanfilden” dedi.
Kendi cebimden almaya devam ettim.
Karanfil 2,5 TL; maaşım 803,5 TL idi.
Oyunu bir sezonda 377 kez oynadık.
Ben nöbetçi yönetmendim ve oyun raporlarını ben tutardım.
Kesin rakkam yani.
Kapıyı Engin’in babası açtı; bir tuhaf, “yok evde” dedi.
Bir hafta geçmedi, çömlek patladı.
O zamanlar yersen solcu bir gazete “Yeni Ortam” yeni çıkmaya başlamış; orada Engin’den bir çamur yazı!..
Eee Ardıç kuşu, yuvasını çamurdan yaparmış.
“Efendim o ne biçim pis bir tiyatro toz içinde insanları sömürüyorlar filan..”
İyi güzel de haber vermeden oyuna gelmeyen biri ya ölmüş ya da kaza geçirmiş kabul edilir.
Ekipten ayrılacaksan, makul bir süre önce haber verir, hatta yerine oynayacak olanı sen çalıştırırsın, racon budur.
Sen ki “Tiyatro 70, 71, 72” dergilerinde ciddi değerli yazılar yazmış birisin, öncesinde.
Bilmen gerek.
Ben ise “Şahlar” pik yaptığı dönemde “Fer’an” seni, “Sultani kanunları”na uyarak, mantıksızca savunup “heppiniz s....olun gidin, ben tek başıma oynarım” diye gürlediğinde;
“O zaman ben sezon sonunda ayrılırım ve istersen yerime geçecek olanı da çalıştırırım” demiştim.
Gerek görmedi.
Ancak 1 yıl kadar sonra “Gel beni kurtar” dediğinde, dönüp oyunumu oynadım.
Macit Koper ve rahmetli Zihni Küçümen, yazılarını “Yeni Ortam” basmayınca oyunun program dergisinde yayınladılar.
Engin sonraları tiyatro yazıları (hatta Perran Kutman’la beraberliği sırasında) gazino ve gece klübleri içi skeçler yazdı.
Bir gün Cumhurbaşkanı olursa bile şaşmam.
Ancak bir daha tiyatro sahnesine çıkamadı.
Öyle bir günü yaşarsak dünyada son günümüz olacak, bir daha diriltilmek üzere öleceğiz.
(*) Yavuzer Çetinkaya sonraları olağanüstü oyuncumuz Meral Onuktav ile evlenip soyadını ona verecek.
-“Hayatta Oynamam” kitabımdan-
.
Ulvi Alacakaptan, dikGAZETE.com
Sezon rekoru 377 kez Abdülcanbaz
https://www.dikgazete.com/sezon-rekoru-377-kez-abdulcanbaz-makale,1830.html