Gece yarısını çoktan geçti.
Yataktayım evimde yalnız; 16 yıldır olduğu gibi.
Koronamatik ev halim!
Kapatma günleri…
Portalden film izliyorum; Yaşamdan sonra
16/9 ekran, yeni format çepçevre siyah bantlı beyazperde eski moda, Çin’den geldi.
“Bambam” en erkek, en tüylü kedim, “Pelüş” de olabilirdi adı;
atik davranıp “Ecosse” kızıma çalım atıp, başucuma serilmiş, sol ayağı somyalı yataktan aşağı sarkmış; say ki dala tünemiş vahşi kedi.
Meymenetsiz, mutsuz suratı alışılmış.
Filmde, çok sevdiği karısını kanserden kaybetmiş, isyankar, intihara meyilli adam devamlı negatif.
“Twitter trolü, kendi mutsuz olduğu için herkesi mutsuz etmek istiyor.”
Aynadan Bambam'ın abus suratını görüyorum hiç mutlu olduğunu göremeyeceğim kabulüm.
Yeter ki okşanırken mırıltılarını esirgemesin benden.
Giderek yaşamda iyi insanlar da olduğunu ve sonlu olduğu için değerli olduğunu anlayacak ömrümüzün.
Kaybettiği kocasının başında buluşacak yaşlıca hanımla hemen yandaki karısının mezarını her ziyaretinde kahramanımız;
“Bu dünyada hiçbir zaman gölgesinde dinlenecek kadar yaşamayacaklarını bildikleri halde ağaç diken iyi yaşlı insanlar da var.”
Benzer sözü anımsamışsınızdır mutlaka.
“Sonu iyiyse her şey iyidir” bir Alman atasözüdür.
“İyilik yap ki iyi biri olasın!”
Bu mini dizinin son cümlesi olabilirdi.
“Barkavizyon”un şalterini kapattım.
Telefonu “HDMI” adaptörden kurtardım.
Bambam, yatağımın ortasına doğru serilmiş derin uykuya geçmişti.
Biraz karnını okşadım; tüylerinin ne kadar çabuk uzadığına yine şaşarak.
Yorganı üstüme çektim.
Yok uyku tutmayacak.
Kalkıp “bu geceyi yazmalıyım” diye düşündüm.
Kitaba girer mi bilemiyorum ömrüm yeter de basıldığını görür müyüm onu da bilemiyorum.
Allah bilir.
Bana gelince, en büyük yanlışlarımı aklıma en güvendiğim zamanlarda yaptım.
Yine de aklımı severim.
Yalnızca kendi aklımı değil tabii
Akılı severim.
-02.47; 11.11.2020-
.
Ulvi Alacakaptan, dikGAZETE.com