USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Eğirdir sevdalısı Salih Şapçı anısına

Eğirdir sevdalısı Salih Şapçı anısına
13-10-2023

EĞİRDİR SEVDALISI SALİH ŞAPÇI ANISINA

Bir Eğirdir sevdalısı olan Salih Şapçı, Salı günü (10.10.2023) 95 yaşında hakka yürüdü. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. 13 Temmuz 1928 Cuma günü Eğirdir Cami Mahallesinde Dünya’ya gözlerini açan Salih Şapçı, 11 Ekim Çarşamba günü Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi. Mezarının resmini gönderen Ahmet Refik Öngül’e çok teşekkür ediyorum.

03 Aralık 2012 Salı günü, Salih Beyi ziyaret için Başakşehir’den otobüsle yola çıktım. Bir kişi beni yaşlı görmüş olacak ki, yerini verdi. Bu kişi Eğirdir Yeşilada’dan Makine Müh. Ahmet Refik Öngül idi. Daha sonra Refik Beyden Yeşilada ile ilgili bilgiler alacaktım.

Salih Şapçı’yı ziyarete gittiğimi öğrenince "ben de gelebilir miyim?" dedi. Böylece O’nu Cihangir’deki evinde birlikte ziyaret etmiştik. A. Refik Bey bu ziyaretten çok memnun kalmıştı.

Salih Beyin evi, resimlerle, maketlerle küçük bir Eğirdir müzesi gibiydi. Bazı bilgiler aldım, resimler çektim, kendi kitaplarımı verdim ve böylelikle O’nun ile tanıştım.

Kendisi ve kardeşi Osman, 1977-1981 arasında Prof. Dr. A. Süheyl Ünver’in kurslarına katılmışlar. O’nu, yaptığı işi dört başı mamur yapan, tertipli, düzenli, ince, hassas, tam sanatkâr bir kişi olarak gördüm. Daha sonra bana çalışmalarını hep gönderdi.

Çağlayanlar (2005) adlı şiiri şöyledir:

Nice yüz milyonlarca sene geçmiş aradan,

Tek tek dökülen taşlar, ihtiyar kayalardan

Çağlayarak inmişler zirveden eteklere,

Burada yaratmışlar üç devasa yelpaze.

Koyaklardan sarkarak üç billur ehram gibi,

Yazla varoşlarına yayılmış etekleri.

Tabiatın kanunu elan hüküm sürüyor,

Ehramları an be an durmadan büyütüyor.

Gölle dağ arasında çağlayanlar bir ahenk,

Yeryüzü cennetinde görülen rüyaya denk.

Salih Amcanın bana gönderdiği çalışmaları:

1953-1954 ve 1963 arasında yaptığı resim ve karikatürleri bir albüm hâline getirir (1990). Eğirdir’de Fârûk-ı Âzâm Camii (1999). Eğrüdür-Eğirdir İsmi Üzerine (Ocak 2013). Evimdeki mini Eğirdir müzesi (Temmuz 2013). Eğirdirli Hacı Kemal CÂMİU’N-NEZÂİR 1512 (29 Ekim 2013). Eğirdir’e dair resimlerim, çizimlerim, yazılarım (Ocak 2014). Karikatürlerim (Şubat 2014). Prostanna, Eğridür, Felekâbâd isimleriyle basılan paralar (Mart 2014). Kâtip Çelebi, Çeşmîzade, Ahmet Vasıf Efendi, Karçınzade Eğirdir için yazdılar (Nisan 2014). Eğirdir Fotoğrafları (Ekim 2014). Hattat Hasan Çelebi’den Talebesi Salih Şapçı’ya MEŞK, TÂLÎM, TÂRÎF (Aralık 2014). Tezhib ve minyatür çalışmalarım (Mayıs 2015). Otobiyografi (2015). Şiirlerim (2015). Eski Eğirdir’den Ahşap Örnekler (Temmuz 2016).

Salih amca, Eğirdir adının doğrusunun Eğridir olduğunu söyleyerek yanılır. Aslında Eğridir adlandırması da Eğirdür adlandırması da doğrudur. Batılı yazarlar anlamında Eğridür (Akritori), Türkler ise suların dönerek yer altına gitmesi ve felek (dönmek) adından dolayı Eğirdur demişlerdir.

Salih amcanın verdiği Osman Şapçı’ya ait olduğu anlaşılan iki sayfa bir yazı var.

Osman Şapçı, Nis Adası ve Can Adası başlığı altında Nis ve Can adlarıyla Fransa’nın Nice (Nis) ve Cannes-Kan (Can) adlarıyla ilgisini sorgular.

1954 yılında göl seviyesinin çok düştüğünü ve adalar arasındaki yolun su içinde fark edildiğini, 1967’de ise suların daha da çekildiğini ve yolun tamamen ortaya çıktığını söyler.

Bugünlerdeki gölün çekilmesine çok üzülmemek için bu bilgiyi vermek istedim. Umarım göl tekrar yükselecektir.

Malûm Nis Adası, Timur tarihinde Nasibine, Can Adası da Gülistan olarak zikredilir. Can adı, 1142 yılında bu adaya karargâh kuran imparator Jan (John, Yuannis) adından gelmektedir. Jan adını Can yapmışız.

-Eğirdir Minare Altı’nda bulunan yıpranmış Eğirdir Güneşi taşı ve iki taşı, ahşap oyma tekniğiyle yeniden yapmış.

Salih Şapçı’nın çalışmalarından bazı resimler altta verilmiştir.

Yazıma, Merhumun 1958’de yazdığı “HAYDİN BAĞLARA BAĞLARA” adlı bir şiiriyle son vermek istiyorum. Eğirdir’in başı sağ olsun.

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

HAYDİN BAĞLARA BAĞLARA

On bir ayın sultanında

Haydin! Bağlara, bağlara.

Kazan, kepçe tıngır mıngır

Haydin! Bağlara, bağlara.

***

Haşhaş dövülsün, kavrulsun,

Köfünler merkebe vurulsun

Göç ne zaman, bir sorulsun,

Haydin! Bağlara, bağlara.

***

Urgan, kilim, kova, sele

Kabayükler kolay gele.

Gün ağarsın bir hele

Haydin! Bağlara, bağlara.

***

Terslikbaşı, Köprübaşı,

Bağ içinde kuyu başı,

En sonunda Pınartaşı

Haydin! Bağlara, bağlara.

***

Üzümlere ben düşerken,

Palaz taneleri yerken,

Meseyip’de gül biterken

Haydin! Bağlara, bağlara.

***

Pınar Dağı, sevda bağı,

Taze gönüller otağı,

Bin diyenin bin adağı

Haydin! Bağlara, bağlara.

***

Çaybaşı’nda saman seyran,

Eğirdir’in hali duman,

Ne de çabuk geçer zaman

Haydin! Bağlara, bağlara.

***

Pelit yandı biz savurduk,

Dünya âleme duyurduk,

Köpük başına çağırdık

Haydin! Bağlara, bağlara.

***

Al, mor yerlere serilir,

Dağlar taşlara yayılır,

Güzellere ad verilir

Haydin! Bağlara, bağlara.

***

Kasım gelir çaylar coşar,

Asmalara kızıl düşer,

Uçar deli gönlüm, uçar

Haydin! Bağlara, bağlara.

Salih Şapçı

-Salih Şapçı 3.12.2012

-Bazı Süslemeler

-Bir hat çalışması

-Bir kitabe maketi

-Bir mezar taşı maketi

-Bir resim çalışması

-Eğirdir Gölü taşları

-Eğirdir Minare maketi

-Şeyh Ali Ağa Kütüphanesi maketi

-Salih Şapçı Mezar 11.10.2023

 

.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Yaşar Aydemir
Yaşar Aydemir 1 yıl önce
Yaşadığımız hayat çok hızlı akıyor. Teknolojik gelişmeler hayatımıza giren nesnelerin durup dinlenmesine, bir kültür oluşturmasına müsaade etmiyor. Gittikçe hafızasız yığınlara dönüşüyoruz.
Her yörenin eli kalem tutan insanları vardır. Üşenmeyip yöremizi yazsak geleceğe bilgi ve kültür aktarımı olur. Yazılmayan şey kaybolmakla yüz yüzedir. Salih Şapçı’nın ölüm haberini Ramazan Topraklı’nın yazısından öğrendim. Hatta merhum Salih Beyi onun vasıtasıyla tanıdım. Kendisine rahmet dilerim. Kültürümüz için, özellikle Eğirdir ve civarı için ne çok hizmetleri olmuş. İyi ki yazmış. Topraklı’nın alıntıladığı şiirinde "Üzümlere ben düşerken" dizesinin ala düşmek anlamına kullanıldığını yıllardır işitmemiştim. Dizede görünce eski bir tanıdığa rastlamış gibi sevindim. Çağlayanlar şiirini okuyunca uzaktan da olsa Eğirdir’i bir turlayıverdim. Coğrafi yapısını nasıl da güzel tasvir etmiş!
“Köfünler merkebe vurulsun”u bilen kaç kişi kaldı şunun şurasında?
“Terslikbaşı, Köprübaşı / Bağ içinde kuyu başı,/ En sonunda Pınartaşı”
Anan rahmetli “Terslik başına varıveren kendini bir ... sanıyor” derdi. Böyle bir yeri biliyormuş da ondanmış meğer. Köprübaşı, Kuyubaşı’nı bildim de bugün Pınarpazarı olarak bilinen mahallin eski adının Pınartaşı olduğunu ilk defa duydum:
Demek ki Çaybaşı’nda harman sürülürmüş. Bugün ucube binalara kurban ettiğimiz Çaybaşı’nı düşününce hayıflanmamak elde değil.
“Pelit yandı biz savurduk, / Dünya âleme duyurduk, /Köpük başına çağırdık”
Dizelerinden kazanların altında pelit odunu yakıp pekmez savurulduğunu, kolu komşuya ikram edildiğini, işlerin bir şölen havasında yapıldığını hatırladım.
Salih amca, sana rahmet dilerim. İyi ki yazmışsın. Ramazan ağabey, kalemine kuvvet, ömrüne bereket. Sen yazmasan Salih Şapçı’yı biz nasıl tanıyacaktık?
Bilal Sürgeç
Bilal Sürgeç 1 yıl önce
Kendisini Ramazan Topraklı abi vasıtasıyla tanımıştı. Kaçınzadenin Büyük seyahatnamesine yayınlamıştı. Bu kitap hakkında Telefonla da görüşmüştüm yaşayan bir insan hazinesiydi Allah rahmet eylesin