Ebu Cehil “Cehaletin Babası” lakabıyla bilinen kişinin İslamiyet’ten önceki lakabı "Ebü'l-Hakem" yani “hikmetlerin/bilginin babası” şeklindeydi.
Bu şahıs, İslamiyet’in tebliği tamamlanınca, trajikomik şekilde bir gecede cahil kalmıştır.
Halbuki okur-yazar olan ve son derece donanımlı/bilgili olarak tanınan birisiydi.
Peki bu çelişkili durumun sebebi ne olabilir?
“Eğitimli/bilgili” olarak tanınan birisi, nasıl olur da “en büyük cahil” olarak nitelendirilebilir?
(Bizde de güya bir gecede cahil bırakılan bir topluluk varmış, hatta dedelerinin mezar taşlarını okuyamamaktan yakınanlar bile var).
Böylesi durumların izahını bakın ATATÜRK nasıl özetlemiştir;
"Biz cahil derken, mektep görmemişleri kast etmiyoruz; kast ettiğimiz ilim hakikat bilmektir, yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıkabileceği gibi, hiç okumak bilmeyenden de hakikati bilen gerçek alimler çıkabilir."
Dolayısıyla, "Ebu Cehil" zihniyetinin cehaleti, okur-yazar olup olmamakla ilgili değildir.
Peygamber'in izinden gidip onun sünnetine uyduğunu iddia edenler, neden infak ayetlerini inkar ediyor;
İhtiyacından fazlasını neden yoksullara dağıtmıyor!?.
Her kim ki insanları şekli ibadetlere göre değerlendirip, İslam dışı sayarken, infak ayetlerine uymayıp servet edinerek dindarlık taslıyorsa esas münafık, müşrik onlardır.
Bunlar inkarcı Mekke müşriklerinin zihni torunlarıdır.
*
Bu arada, burada fazla değinmediğim bir kesim var.
O kesim de şöyle bir yapıda;
Güya kendini Atatürkçü/laik olarak tanımlayıp, elitist bir yaşam tarzı ile yıllardır Atatürk ve laiklik istismarı üzerinden konum sağlayan bir zümre var.
Bunlar medya, siyaset, sanat ve akademik camiada olup, ülkeye zerre kadar fayda sunmayan, sadece konumlarını korumaya çalışan bir kesimdir.
Bu kesime de artık dur diyecek Türk Gençliği!..
.
Cengiz Han Güven, dikGAZETE.com