“Neymiş bu şark meselesi” diyebilirsiniz.
Ben de bu terimi ilk duyduğumda şaşırmıştım ancak okuyup meseleye vakıf olduktan sonra Osmanlı’dan bugüne dek bölgemizdeki bütün olayların sebeplerini ve tarihini daha iyi anlamama vesile olmuştu Şark Meselesi.
Üniversiteden tarih hocam Mevhibe Savaş’ın “sıradışı tarih” derslerinde okuttuğu kendi imzasını taşıyan “Şark Meselesi” adlı kitap bu konuda muazzam bir kaynaktır. Bir yazıdan fazlasını isteyenlere şiddetle öneririm.
Şark meselesinin birçok tanımı vardır.
Başlı başına bir kitap konusu ancak en temel ve sade şekilde şark meselesini şu şekilde tanımlayabiliriz:
“Türklerin Anadolu’yu yurt edinmesiyle birlikte, özellikle Avrupalı devletler için ortak amaç bu milleti, geldiği yere yani Orta Asya topraklarına geri göndermek olmuştur. Özellikle doğu ile olan ilişkilerde bu ilke temel alınmış ve dünyanın ‘Şark Meselesi’ olarak adlandırdığı genel bir görüş meydana gelmiştir.”
“Şark Meselesi” terimi, ilk olarak Napolyon Savaşları sonunda Fransız ordusunun, koalisyon orduları tarafından tümüyle yenilgiye uğratılmasının ardından, Avrupa’daki sınırları ve güçler dengesini yeniden belirlemeye yönelik kararlar almak üzere toplanmış olan Viyana Kongresi’nde kullanılmıştır ve sonrasında Batılı tarihçiler, siyasetçiler ve siyaset filozofları tarafından sık kullanılır hale gelmiştir.
19. asrın ilk bölümünde Şark meselesi, Osmanlı’nın toprak bütünlüğünün korunması, aynı asrın ikinci bölümünde ise Türklerin Avrupa’daki topraklarının bölüştürülmesi, 20. asırda da imparatorluğun tüm topraklarının paylaşılması anlamında kullanılmıştır.
Bu dönemde Avrupalı tarihçiler, Şark meselesini geçmiş olayları incelerken de kullanmaya başlamış, Şark meselesini temel olarak iki dönemde incelemişlerdir.
İlk dönem 1071 Malazgirt meydan muharebesiyle Türklerin Anadolu’da kesin zaferinden, 1683 İkinci Viyana Kuşatması’na dek süren olaylardır.
Bu dönemde genel olarak Avrupa teyakkuz, Osmanlı ise taarruz halindedir.
Bu dönemde taarruza hız veren Türkler, Anadolu’da kalıcı hale geldikten sonra Avrupa’nın kapılarını da zorlamaya ve açmaya başlamışlardır.
İlk dönem Şark meselesinde Avrupa’nın amacı, Türkleri Anadolu’ya sokmamak, Anadolu’daki ilerleyişi durdurmak, İstanbul’un fethine engel olmak ve Türklerin Avrupa’ya girişini engellemek üzerine olmuştur.
Batı’nın tüm bu engelleme çabalarına rağmen Türkler, Anadolu’da kalıcı hale gelmiş, İstanbul’u fethetmiş, Balkan topraklarını ele geçirmiş ve Avrupa’nın içlerine kadar ilerleyişlerini sürdürmüşlerdir.
1683 yılına dek savunma halinde olan Avrupalılar, İkinci Viyana Kuşatması’nda Osmanlı’nın başarısız olarak duraklama dönemine girmesiyle beraber pozisyon değiştirmişler ve taarruz konumuna geçmişlerdir.
Aynı zamanda bu olay, Şark meselesinin birinci aşamasının tamamlanmasına ve ikinci aşamanın başlamasına neden olmuştur.
İkinci aşamada ise duraklama dönemine giren Osmanlı, önce topraklarını koruma amacına girişmiş, Anadolu dışındaki tüm topraklarını kaybedince de geriye tek amaç Anadolu’yu kaybetmemek olmuştur.
1920 yılına dek süren ikinci aşamada Avrupalılar önce Osmanlı hakimiyetindeki Hristiyan toplulukları isyana teşvik etmiş, sonra da bu Hristiyan topluluklar için Osmanlı’dan reformlar (Islahat Fermanı) istemişlerdir.
İkinci aşamada nihai hedef Türkleri Balkanlardan atmak, İstanbul’u Türklerin elinden geri almak ve Türk idaresi altındaki Hristiyan milletleri istiklale kavuşturmak olmuştur.
Yeni pazarlara sahip olma ve hammadde bulma konusunda zorlanan Avrupalı devletler, bir yandan da gözünü Osmanlı idaresi altındaki Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerine dikmişlerdi.
Hindistan ve diğer Uzakdoğu pazarlarına giden yolların çoğunluğunun Türk topraklarından geçmesi de bu toprakları Avrupalılar için hedef haline getirmiştir.
Bu amaç için Osmanlı idaresi altında bulunan Müslüman toplumlar kışkırtılmış, birçok isyan çıkarılmıştır.
Emperyalist politikaları için Osmanlı idaresi altındaki Müslüman toplumlara sözde yardımda bulunan Avrupalılar bu amaçlarında başarılı olmuş, Osmanlı’yı bölüp, Müslümanları başsız ve sahipsiz bırakıp Türkleri Anadolu’ya hapsetmişlerdir.
Batının bu kirli oyununda kullanılan Müslümanlar, Osmanlı bölündükten beri kansız ve savaşsız tek bir yıl geçirmemiş, her geçen yıl Osmanlı’nın ve Türklerin adaletine daha çok hasret kalmışlardır.
Bize göre bunların hepsi suni nedenlerdir.
Şark meselesinin asıl nedeni, merhum Arif Nihat Asya’nın da dediği gibi: “Haç ile Hilalin kavgasıdır.”
Avrupa için “Müslüman” demek “Türk”, “Türk” demek ise “Müslüman” demektir.
Doğu topraklarında Müslümanları zayıflatma ve bölme amacıyla Hristiyan (Ermeni) ve Yahudi (İsrail) devleti kurmak isteyen batılılar, bu amaçlarının önündeki en büyük engel olan Osmanlı’yı mağlup ederek istediklerini elde etmişlerdir.
Şark meselesi hala devam etmekte.
Dün, Türkleri ve diğer Müslüman milletleri kirli oyunlarla birbirinden ayıran batılılar, bugün de tekrar birleşmelerini engelleme niyetinde.
Ülkemizi Akdeniz’de zayıflatarak Anadolu’da boğma planları, Suriye’nin kuzeyinde ülkemizi bölme amacıyla kurulmak istenen terörist devlete verilen destekler ve daha nice olay Şark meselesinin 21. yüzyıl versiyonudur.
Haç ile Hilal’in savaşı, tüm hızıyla devam etmekte.
Biz Hilal’in altında güçlü ve inançlı şekilde durmaya devam ettikçe Hilal, Haç’a yenilmeyecek, Türklük ve Müslümanlık bitmeyecek…
*
İLAHİ
Yüce Rabbim biz ki yavru Türkleriz,
Sana geldik vatan için duaya.
Yurdumuzun necatını dileriz.
Elimizi açtık işte semaya
Biz yalvarır iken, söyle; Amin!
Duamızı kabul eyle; Amin!
Yüce Rabbim bize pak bir yürek ver,
Temiz aşkla sevmek için vatanı.
Hudut emin değil, bir tunç bilek ver,
O ezmeden biz ezelim düşmanı…
Hilal Haça yenilmesin; Amin!
"Türklük bitti" denilmesin; Amin!
Yüce Rabbim kalbimizi uyandır,
Yasamızın manasını duyalım.
Beş bin yıldır Türk onunla şahlanır,
Biz de Türk'üz, soyumuza uyalım…
Bu soy şanda daim olsun; Amin!
Hak yolunda kaim olsun; Amin!
Yüce Rabbim dirilt eski kurtları
Bir demirci çekiciyle set yarsın.
Geri almak için eski yurtları,
Bizi yine Ergene'den çıkarsın.
Türk mehdisi yine doğsun; Amin
Deccal Garbı kana boğsun; Amin
Yüce Rabbim! İzimize ışık saç,
Tarihimiz öz yolunu anlasın!
Damarında tıkanıklık varsa aç,
İslamlığın eski kanı kaynasın.
Kanlanalım, canlanalım:Amin
Günden güne şahlanalım:Amin
Yüce Rabbim! Bize doğru irfan ver.
Medeniyet eksik, tamam edelim.
Bir nurlu din, bir ateşli iman ver.
Yoldan çıkan halkı İslam edelim.
Yoldaşımız izan olsun: Amin
Rehberimiz Kur’an olsun: Amin
ZİYA GÖKALP
.
Mustafa Aygül, dikGAZETE.com
Levent 15 4 yıl önce
Mevhibe savaş 4 yıl önce