- Plânın müzakere yöntemi açısından değerlendirilmesi...
ABD Başkanı Donald Trump, 28 Ocak 2020 Salı günü, "Yüzyılın Anlaşması" olarak adlandırdığı sözde barış plânını açıkladı.
Sözde Barış Plânı; ABD yönetiminde bulunan Yahudi siyasetçi ve bürokratların İsrail’in talepleri doğrultusunda hazırlamış oldukları bir dayatmadan ibaret olduğu anlaşıldı.
Netenyahu’nun plân kitapçığını Trump’un elinden alırken verdiği pozlarda ağzı kulaklarına varmaktadır.
Anlaşılıyor ki plân, İsrail tarafından hazırlanmış ABD’ye teyit ettirilmiştir.
İşin ilginç tarafı Trump, İsrail’e "Ne istediniz de vermedik!.." dercesine el kesesinden verdikçe veriyor.
Aleyhindeki azil tartışması ve oylamalar üzerinden baskı yapıldıkça Trump kesenin ağzını açıyor, İsrail’e; Kudüs’ü veriyor, Golan’ı veriyor, Filistin’i veriyor ve topyekûn Filistin’i imha ettirecek bir plânı veriyor.
Trump, Netenyahu’yu yanına almış yüzyılın sözde barış plânını açıklıyorlar, BAE, Bahreyn temsilcileri de orda; plânda sözde Filistin’in kalkınmasında kullanılmak üzere verilmesi öngörülen 50 milyar doları taahhüt etmek için bulunuyorlar.
Jared Kushner, hazırlattırdığı plânı hazırlayan ekipte, Başmüzakereci Jasen Geerblatt, Ulusal Güvenlik Danışman yardımcısı Dana Powell ve ABD'nin İsrail eski Büyükelçisi David Friedman vardı.
Bilindiği üzere David Friedman, Mescid-i Aksa’nın yıkılmış yerine Süleyman Mabedi’nin bulunduğu tabloyu paylaşmış bir Siyonist’tir. (Plânı hazırlayanların tamamı evangelist-siyonist veya Yahudi’dir)
Jared Kushner, 2019 yılı 22 Haziran'da Bahreyn'in başkenti Manama'da plânda öngörülen 50 milyar dolarlık fonun BAE, Bahreyn, Umman gibi ülkelerden karşılanması kararlaştırıldı. (Batı bankalarında yatan Arapların petrol paralarına çoğu kere el koyuyorlar veya bu tür operasyonlarda kullanıyorlar.)
Plânda vaat edilen ve Filistin’e verileceği söylenen "asrın piyangosu"nun (!) incelemesine geçmeden önce, meselenin hukuki yönünü, karar alma süreçlerini, kabul edilebilirlik yönünü ele almak ve değerlendirmek gereklidir.
Normalde, kavga eden iki kişiyi nasıl ayırırsınız?
Araya girersiniz, "yapma-etme" dersiniz, iki tarafı yatıştırmaya çalışırsınız, uzlaşmaları için çözüm bulursunuz, iki tarafı bir araya getirirsiniz, iki tarafı ikna etmeye çalışırsınız, anlaştıkları konularda bir metin ortaya çıkartırsınız, ihtilafları uzlaştırarak orta yol bulursunuz, tatmin edici teklifler getirerek, garantiler vererek çözersiniz.
Burada böyle bir yöntem yok…
İsrail lobisinin tek taraflı olarak hazırladığı, evangelist unsurlar üzerinden servis ettiği bir plân söz konusu.
Aslında bir antlaşma değil, dayatma…
"Antlaşma" adı üzerinde anlaşmak, "ant-laşmak" metin üzerinde mutabakata vararak, riayet etmek, yemin etmek manasına gelmektedir.
Burada antlaşmaya temel olacak bir taraf unsuru, taraflar unsuru yoktur.
ABD’de hazırlanmış plân aylarca gizli tutuldu.
Filistin tarafı, plânın muhtevası hakkında en ufak bir bilgi sahibi olmadı.
"Meseleyi kökünden çözecek her iki tarafın kabul edeceği bir plân hazırlanıyor!" dendi.
Sonunda anlaşıldı ki ABD’deki İsrail Lobisi ve bizzat Netenyahu ekibinin hazırladığı bir plân, Filistin’e dayatılıyor.
Filistin halkını susturmak için gereken parayı Körfez ülkelerine yüklüyorlar. (Elin taşı ile elin kuşunu vurmak)
“Yüzyılın Anlaşması” olarak tanımlanan bir metinin hazırlanmasında taraflardan birinin haberi yoktur.
Antlaşma metnini hazırlayan taraflar arasında yoktur.
Antlaşma metninin muhtevasını bilmemektedir.
Oysa ki uluslararası anlaşmalar; aralarında uyuşmazlık olan taraflar arasında karşılıklı hak ve yükümlülükler doğuran ve bir müzakere süreci sonunda mutabakata vardıkları yazılı metinlerdir.
ABD-İsrail ikilisi aralarından bir plân hazırlıyorlar, sorunun asıl muhatabı olan Filistinliler'e herhangi bir söz hakkı vermiyorlar, "Antlaşma metni budur!" diyor dayatıyorlar.
İsrail ile Filistinliler arasında herhangi bir müzakere yapmadan, görüşülecek konuları belirtmeden, tarafların fikrini almadan, gerekirse ortaya çıkan metni halkoyuna sunmadan tatmin edici bir barış plânı ortaya çıkabilir mi?
Sözde demokrasi ve insan hakları savunucusu olduğunu söyleyen bir büyük devletin yapması gereken bu mudur?
JİNSA, ADL, AJC, WJC ve AIPAC gibi Yahudi kuruluşlarının hazırladığı “Teslim Anlaşması"nı "Plân budur!.." diyor kabul etmeye zorluyorsunuz.
Böyle bir şey olur mu!..
Daha önceki barış görüşmelerinde "tarafsız arabulucu" rolüne soyunan ABD liderlerinin yanında, İsrail ile birlikte Filistin liderleri de bulunmuştu.
Burada böyle bir durum söz konusu değil…
1990-2004 yılları arasında Yaser Arafat döneminde yapılan barış görüşmelerinde Madrid, Eriha ve Oslo'da iki taraf vardı, iki tarafı uzlaştırmaya çalışan taraflar vardı, uzlaştırmak ve tarafları tavize zorlamak istedikleri bir metin vardı.
Bu gün, öyle bir şey yok.
Tamamen evangelist bir dayatma ve “sahte” barış plânı…
Bu plân, önce İsrail Hayom Gazetesi tarafından yayımlandı.
Anlaşma metnine, "Filistin yönetiminin yaptığı itirazların dikkate alınarak plânda bir güncelleme yapılacağı" söylendi; bu sayede Filistin tarafının da kabul edebileceği makul bir teklifin sunulabileceği ileri sürülmekteydi.
Aslında, bir nabız yoklaması yaptılar, baktılar ki şartlar müsait, kimsenin sesi-püsü çıkmıyor, plânı beklemeksizin yayınlamaya ve uygulamaya karar verdiler.
-devam edecek-
.
Suat Gün, dikGAZETE.com