“Kadere inanır mısın” diye bir soru var.
İnsanı yüz bin kere tökezleten bir soru.
İnsanı hadsiz ve çaresiz kılan ama insan da kılan bir soru…
Seçtiğimiz hayat konseptinin içeriği ile ilgili hiç fikrimizin olmaması, “hayat yaşanmış ve bitmiştir” sözü gereğince tercihlerimizin yaratımın her an olması gerçeğine sığınınca ortaya çıkmış bir soru.
İnsan, “tercih ettik seçtik” demek isteyen bir varlık.
Günahını da sevabını da üstlenecek güçlü bir varlık.
Sonuçlara inansın ya da inanmasın…
“Neden bu ataların devamıyım” diye sormadığı sürece, sorulmaya devam edecek bir soru.
Kendi seçtiklerimizin kaderimiz olduğuna inanalım…
Ve buna hayran olalım.
-Kadere inanırım, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna da…
-O'na hayranım.
Hayrı istediğimde hayrı, şerri istediğinde şerri yaratması ama seçtiğim hayat konseptine uygun ve bir milim sapmayan sınırlar içinde sonsuz seçenekler sunmasına, boşlukları ne ile dolduracağımı bilmediğim zamanlarda “background”uma bakmasına ve yine ona uygun varyasyonlar vermesine ve “nasıl devam edeceksin” diye sormasına hayranım.
İnanmak sonsuz bir hayranlık ve kabuldür.
Emin olmaktır.
Kendinden gayrı ama senin yönetiminde.
Kendini bulmak ve tamamlamak için…
En başta başlayış çizgisine konarken verilen marifetlerle tabelaları takip ederken, birdenbire girdiğim tüm yanlış güzergahlara rağmen yine koşunun devam etmesini sağlayan yaratımına ve merhametine…
Hayranım.
Seçtiğimi ruhumun bilmesi ama aklımın bilmemesi nedeniyle, atmosferin gerektirdiği tüm şaşkınlıkla yaşamaya çalışırken beni bana göstermesine “şimdi buradasın” haritasına hayranım.
Yüzleşemediklerimi tekrar tekrar göstererek başarmamı istemesine, sırtımı sıvazlamasına “ha gayret” demesine, izlemesine, korumasına, hayranım.
İyi şeylerin ve kötü şeylerin sandığım kadar iyi ve kötü olmadıklarını bana göstermek için sürprizler yapmasına ve sonucunda hep haklı çıkmasına bana baş edebilmem için çıkılacak kanepe, atlanacak tabure, sığınılacak hırka vermesine, boşlukta sallandığımda, dilekler tuttuğumda yakardığımda…
Ya da görmezden geldiğimde bile “tabii senin, al bakalım!..” demesine hayranım.
“Sürenin ne kadar olduğunu bilmiyorsun ama merak etme o sürede koşu tam sana gör,e tam senin için bir zamanda bitecek; bana güvenirsen daha iyi koşamadığında, pişman olduğunda bile seni kazanmış sayabilirim, amacın koşmak değil bana güvenmek” demesine hayranım.
Kendimi bana izlettirmesine hayranım.
Hayranlığım öyle çok ki…
Dün bunları düşünürken, dondurmayı üfledim.
“Sen ‘google’den ‘google’ı aratıyorsun, normaldir” demeyiniz.
Ruhtan ibaret olduğunu bilen herkes dondurmayı üfler.
Hayat, gülünç olmak için bile bizden emek ister.
Yerli yerinde gülünç bir emek.
Dondurma erimeden.
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com
Alacakaptan 2 yıl önce