Geçtiğimiz günlerde Irak’ın Zaho kentinde sivillere bir saldırı düzenlendi. Henüz Irak hükümeti, olayı aydınlatmadan, Türkiye’de Diyarbakır Barosu, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni “fail” ilan etti.
Açıklamayı sizlerle paylaşıyorum:
"Kürdistan Federal Bölgesinin Zaho ilçesinde TSK'nın bombardımanıyla, içlerinde çocukların da olduğu siviller hayatını kaybetmiştir. Roboski'de olduğu gibi söz konusu Kürtler olunca insancıl hukuk değersizleşiyor. Yaşamını yitirenlerin ailelerine ve Kürdistan'a başsağlığı diliyoruz. Diyarbakır Barosu, sivillerin yaşamına mal olan bu saldırılarla ilgili sorumluların tespiti ve cezalandırılması işin gerekli suç duyurularında bulunacak ve etkin bir hukuki sürecin takipçisi olacaktır."
Bu açıklama başından sonuna hukuka aykırıdır.
Öncelikle olayın yaşandığı devletin yargı organları dahi olayı aydınlatmadan, Diyarbakır Barosu, fail tespiti yaparak hem art niyetini ortaya koymuştur hem de tüzel kişiliğini, hukuka aykırı bir açıklamaya alet etmiştir.
Soruyorum o halde:
Diyarbakır Barosu, Irak Mahkemesi midir?
Diyarbakır Barosu ile birlikte diğer bazı barolar da ortak bir açıklama yaptı, aşağıda paylaşıyorum.
Gerçekten sözün bittiği yerdeyiz.
Neresinden tutsak, neresinden bahsetsek bilmiyorum fakat bildiğim tek şey; Diyarbakır Barosu’nun yapmış olduğu bu açıklama, Türkiye’deki bütün barolara ve avukatlara zarar verdi.
İnsanlarda ister istemez şöyle bir algı oluştu “Avukatlar ve barolar bölücü müdür?”
Hele şu iki gündür ‘Twitter’dan bana gelen mesajları bir görseniz; “Abla, bütün avukatlar Diyarbakır Barosu’ndaki gibi mi ya?.. Ayşenaz Hanım, barolarda neden hep bölücü avukatlar var?.. Ayşenaz, barolar PKK’nın sözcüsü mü?...”
“Yahu neden genelleme yapıyorlar olacak şey mi?” diye bu soruları soranlara kızmayın. Herkesten aynı bilgi birikimini ve tecrübeyi bekleyemeyiz.
Burada yapılması gereken; mevcut açıklamayı yapan barolar tarafından, vatandaşın aklında bu soruları oluşturmamaktı.
Konuyu farklı yerlere çekmeye çalışan herkese özellikle şunu belirtmek istiyorum. Bakın, diyelim ki bir meslektaşımızın eşi asker ve tayini Diyarbakır’a çıktı. Yaklaşık 4 sene kadar bir süre Diyarbakır’da yaşayacaklar. Meslektaşımız, aktif avukatlık yapmak istiyor ve Diyarbakır Barosu’na baro levha kaydını nakil aldıracak. Aklına ister istemez Diyarbakır Barosu’nun, Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili bu art niyetli açıklaması gelmeyecek mi sanıyorsunuz?
Her açıdan empati yapmanız için örneklendirmeler veriyorum, zan altında kalan meslektaşlarımın neler yaşadığını sizlere de hissettirmek istiyorum.
Niye böyle bir çaba içindeyim derseniz; hala tarafsız kalmayı tercih eden barolar ve meslektaşlarım var.
Bu konudaki tarafsızlıklarının sebebini de anlayabilmiş değilim.
TCK ve CMK hükümleri kapsamında Diyarbakır Barosu’nun bu açıklamasını hukuki boyutta değerlendirmekten bile uzak durmanın sebebi ne?
Hayretler içindeyim vallahi…
Sosyal medya ortamından, olayın olduğu ilk günden beri çağrıda bulunuyorum. Sağ olsun diğer barolarımızdan, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yapılan bu kirli propagandaya karşı açıklamalar da geldi; ortak bildiriyle birlikte ilgili baroların açıklamalarını paylaşıyorum.
Barolar taraf tutmalı mı, siyasallaşmalı mı yoksa hukukun üstünlüğü çerçevesinde tüzel kişilikleriyle kanunlar çerçevesinde görevini mi yapmalı?
Ne yazık ki bu saatten sonra “BAROLAR TARAFSIZDIR” diyemeyiz. Cübbelerimizin önünde artık bir başka unvan daha var: “ŞUCU BARONUN AVUKATI.”
İşte, bizlerin de istediği şey buna sebebiyet verenlerin, TBB Başkanı Erinç Sağkan ve TBB tüzel kişiliği tarafından uyarılması ve bundan sonra böyle olayların yaşanmaması için bir idari yaptırım uygulanması.
Ne yazık ki kınamalarla, çağrılarla, yazılar yazmakla bir yere kadar gidebiliriz. Mesela TBB tarafından, siyasi açıklama yapan barolara, ciddi bir idari para cezası kesilsin, buradan tahsil edilen paralar da stajyer avukatlar ve mesleğe yeni başlayan avukatlara destek için kullanılsın.
İlk idari para cezası da bu açıklamaya imza atan barolara kesilsin…
Yaparlar mı sizce böyle bir idari yaptırım? Bilemeyeceğim.
Biz önerelim, belki gündeme gelir kim bilir?
*
TBB’nin bu konuda bir tedbir alması zaruridir.
Bu art niyetli bildiriye imza atan barolar, 2015 meskun mahal operasyonlarında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne PKK ile birlikte “silah bırakın” çağrısında bulunmuşlardı; görüyorsunuz, aradan 7 sene geçti, değişen hiçbir şey yok.
“Tarih tekerrürden ibaret” derlerdi de inanmazdım, buna bir kez daha şahit olduk.
Bu yüzden, ilerleyen günlerde başka bir olayda, bu açıklamaya imza atan barolardan benzer adımlar gelmeye devam ederse ne olacak?
Zaten ülkemizin gündemi belli, zor günlerden geçiyoruz bir de bazı baroların bu şekildeki açıklamaları toplumun nabzını yükseltiyor.
Umarım sayın TBB gerekli tedbirleri alır ve cübbemizin, bölücülükle anılmasının önüne geçer.
Saygılarımla…
.
Avukat Ayşenaz Çimen, dikGAZETE.com
onur 2 yıl önce