USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Devlet aklı galip geldi!

Devlet aklı galip geldi!
01-03-2025

DEVLET AKLI GALİP GELDİ!

Kırk seneden fazladır Türkiye’nin başına bela olan ve emperyalistler tarafından beslenen PKK terör örgütü, artık stratejilerinin ve planlarının uygulanamayacağını ve silahlı mücadeleyi sürdüremeyeceklerini anladı. Bunun için Türk devletinin kendilerine tanıdığı hakkı kullanmak adına teröristbaşı Abdullah Öcalan, örgütüne yönelik “Silah bırakın, PKK’yı lağvedin” demek zorunda kaldı.

Öcalan, “silah bırakın” dese de demese de PKK’nın Türkiye’ye rağmen bölgede örgütün yaşamasının imkânsız bir duruma geldiğini, bırakın bölgeyi iyi tanıyan uzmanlar artık sağır sultanlar bile görüyor. PKK elebaşının bu gerçeği gördüğü için örgütüne “silah bırakın” demekten başka şansı yoktu ve bunu kullandı.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin Teröristbaşı PKK’ya silah bırakın çağrısı yapsın demesiyle başlayan süreç, istenen noktaya geldi ve sonunda PKK, Kandil, DEM ve Edirne arasında mekik dokuyan arabulucu heyet tarafından teröristbaşı Öcalan’ın PKK’yasilah bırakın” çağrısı ile farklı bir boyuta evrildi. Kuşkusuz 40 yıldır süren çatışmalar ve şiddet sonrasında gelinen bu nokta, Türkiye’nin terörle mücadele bağlamında terörsüz Türkiye dediğimiz yeni bir döneme girmesine de sebep olacaktır.

Öcalan’ın PKK’ya yönelik “silah bırakın” çağrısı, ülkemizde ve dünyada büyük yankı uyandırdı. Bazı çevreler, bunun ülkeye ve bölgeye barış getireceğine inanmasına rağmen özellikle kandan beslenen bazı ve dış mihraklar, bu barışın olmaması için ellerinden geleni yapacaklarını açıkladılar.

Türk devleti son yıllarda bölgede aktif rol oynayarak dengelerin Türkiye lehine kurulmasında önemli roller üstlendi. Bu da Türkiye’ye uluslararası arenalarda haklı olarak büyük bir saygınlık kazanmasını netice verdi. Devlet aklının işlemesiyle gelinen böyle bir sonucun ülkeye barış̧ getireceğine inananlar teröristbaşı Öcalan’ın barıştan başka alternatifi olmadığını da iyi bilmektedirler.

Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma çağrısının, bazı milliyetçi kesilmelerde temkinli ve güvensiz bir karşılık bulmasının en önemli sebeplerinin başında stratejilerini kandan geçinme üzerine bina etmeleridir. Barış ihtimalinin, dengelerini ve planlarını bozma korkuları onları ister istemez endişeye sevk etmiştir. Geçmişte yaşanan bazı girişimlerin başarısız olmasının da bu endişede elbette payı vardır. Ancak görünürde haklı gibi duran bu yaklaşım, meseleyi çözümsüzlüğe itmekten başka bir işe yaramaz. Çünkü bir şeyin başarısız olması diğer girişimin de başarısız olmasını netice vermez.

Öcalan’ınsilah bırakın” çağrısı, kırk senedir terörden en çok zarar gören Kürt halkı ve Kürt siyasi hareketi için de büyük önem taşımaktadır. Öcalan’ın çağrıları sonucunda silahlı mücadelenin tamamen sona ermesi, istenen bazı haklarının verilmesi anlamına geldiği gibi bölgeye yatırımların artmasına da sebep olacaktır.

Barış̧ ve diyalog yönündeki bu tür çağrılar, genellikle toplumsal huzur ve barışın sağlanması acısından olumlu bir girişimdir. Şiddet ve çatışma ortamının uzun vadede toplumsal barışı ve insan haklarını tehdit ettiği pek çok örnekle gösterilmiştir. Bu alanda önemli olan, yapılan çağrıların gerçekten pratikte uygulanabilir olması ve toplumsal adaletin sağlanması için somut adımların atılmasıdır. Bu süreçte Türk devletine de büyük görevler düşmektedir. Bütün tarafların güvenlik endişeleri, hakları ve adalet talepleri dikkate alınmalı ve bu süreç̧, sürekli bir diyalog ve müzakere ile ilerletilmelidir.

Abdullah Öcalan’ın PKK’nın silah bırakması yönündeki çağrısı, özellikle Kandil ve PKK’nın merkezi güçleri üzerinde önemli bir etki meydana getirecektir. Uluslararası güç odaklarının taşeron olarak kullandığı bir örgütün tasfiyesi elbette kolay olmayacaktır. Tasfiye sürecinin hızlı gitmesinin, bölgede etkili olan bazı güç odakları ve faktörlere bağlı olduğu da akıldan çıkarılmamalıdır.

PKK’nın lideri olarak Öcalan, kuruluşundan beri örgüt içinde önemli bir figürdür ve onun çağrıları, bazı durumlarda örgüt üzerindeki otoritesine dayalı olarak dikkate alınmaktadır. Ancak, Öcalan’ın uzun yıllardır cezaevinde olması ister istemez Kandil’deki PKK yöneticileri ve örgüt içindeki farklı kliklerin de Öcalan’ın çağrılarının kabul edilip edilmeyeceğini etkileyecektir. Bunun ne derece etki edeceğini gelecek günlerde hep birlikte göreceğiz.

Son yıllarda, örgüt üzerinde PKK’nın Kandil’deki yöneticilerinin ve özellikle Avrupa yapılanmalarının daha fazla söz sahibi olduğu gerçeği de asla unutulmamalıdır. Öcalan’ın liderliği hala güçlü̈ gibi görünse de, PKK’nın özellikle Kandil ve Irak’taki yapılanmaları, onun söylediklerini her zaman doğrudan kabul etmeme sonucunu doğurur. Bunun için teröristbaşı Öcalan’ın silah bırakma çağrısının Kandil ve PKK üzerindeki etkisi, yaşanacak hadiselere göre değişiklikler gösterebilir. Öcalan, yıllarca PKK’nın ideolojik lideri olmuş̧ olsa da Öcalan’a duyulan güven ve saygı Kandil ve örgüt içindeki bazı kişiler tarafından zedelenmiş̧ olabilir. Öcalan’ın çağrılarının kabul edilmesi için, onun hala lider olarak kabul edilmesi ve sözlerinin geçerliliği önemlidir.

PKK’nın içinde zamanla farklı ideolojik ve stratejik yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Kandil’deki bazı isimler, savaşçı kimliklerini ve silahlı mücadelenin sürdürülmesini savunabilirken, diğerleri barışçıl çözüm ve silah bırakma çağrılarını daha fazla destekleyebilir. Bu nedenle, Öcalan’ın çağrısının ne kadar güçlü̈ olacağı, bu kişilerin tavrına bağlıdır.

PKK’nın silah bırakma yönünde bir karar alması, Türk devleti ve hükûmetin verdiği cevaplarıyla da doğrudan ilişkilidir. Öcalan’ın çağrısı, eğer hükûmetten ciddi bir politik ve sosyal çözüm süreci cevabı alırsa, bu durum Kandil’deki yöneticiler ve PKK üyeleri üzerinde de olumlu bir etki oluşturabilir.

PKK’nın silah bırakma kararına, toplumdaki barış̧ talebi, Kürt siyasi hareketinin ve yerel halkın görüşleri de etki edebilir. Eğer halk ve siyasetteki güçlü̈ aktörler, barışçıl bir çözüm için ısrarcı olurlarsa, bu durum Kandil ve PKK üzerindeki baskıyı artırabilir.

PKK, sadece Türkiye’de faaliyet gösteren bir örgüt değildir. PKK, değişik isimler altında da olsa; Irak’ın kuzeyindeki Kandil Dağı ve Suriye gibi bölgelerde de faaliyet göstermektedir. Öcalan’ın çağrısı, yalnızca Türkiye içindeki PKK militanları üzerinde değil, aynı zamanda Suriye’deki YPG gibi PKK’nın uzantıları üzerinde de etkili olabilir. Ancak, bu uluslararası düzeydeki jeopolitik ilişkiler ve bölgesel güç̧ dengeleri de önemli bir faktör olacaktır.

PKK’nın kendini lağvetmesi (yani faaliyetlerine son vermesi ve silah bırakması) oldukça karmaşık ve çok sayıda iç̧ ve dış̧ faktöre bağlı bir durumdur. PKK’nın silahlı mücadeleyi sona erdirme kararı, örgütün ideolojik durusuna, kendi içindeki dinamiklere, bölgesel güç̧ ilişkilerine ve Türkiye’nin tutumuna göre şekillenecektir. PKK’nın kendini lağvetmesinin önünde birçok zorlukların var olduğu üstü örtülemez bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır.

PKK’nın mevcut olarak yurt dışında pek çok lideri ve silahlı elemanı bulunmaktadır. Bunların silah bırakmaları düzenlerinin bozulması anlamına gelir ki bunun kabul edilmesi oldukça zor görünmektedir.

PKK içindeki liderlik kavgalarını da buna eklerseniz silah bırakma süreci hiçte kolay olmayacaktır.

PKK ve türevlerinin uluslararası güçler tarafından desteklenmesi ve jeopolitik çıkarları doğrultusunda kullanmaları da silah bırakmanın önündeki en önemli engellerden biri olarak durmaktadır.

Türkiye’nin terörle mücadele politikasının bundan sonra alacağı tavırda PKK’nın silahsızlanma çağrılarına cevap verip vermeyeceğine etki edecektir. Öcalan’ınPKK silah bırakıp kendini lağvetsin” çağrılarına ne şekilde karşılık verileceği önemlidir. Sürecin sağlıklı işlemesi için Türkiye’nin bu çağrı karşısında bazı toplumsal ve politik adımlar atması gerekebilir. Güvenlik politikalarının sertleşmesi ise PKK’nın bu sureci reddetmesine sebep olabilir.

Bu noktada Sayın Cumhurbaşkanının sürece yönelik provokasyonlara karşı uyarıda bulunurken yaptığı konuşma, Türkiye’nin barışın gelmesi hususunda samimiyetini ortaya koymaktadır:

“Sayın Devlet Bahçeli’nin cesur inisiyatifiyle başlayan bizim kararlı tutumumuzla ilerletilen terörsüz Türkiye çabaları ile dün itibariyle artık yeni bir safhaya geçilmiştir. Bu millet, süreci çıkmaza sokan hiç kimseyi affetmeyecektir.”

DEM eş başkanı Tuncay Bakırhan’ın açıklaması da bu sürecin sağlıklı yürüyeceğine yönelik ipuçları taşımaktadır:

Sayın Bahçeli, tam da bu çağrının ardından rolünü oynayabileceğini belirtti. Canlı yayından sonra Bahçeli, beni aradı, tebrik etti ve ‘Rahat olun, bu ülkeyi birlikte demokratikleşeceğiz’ dedi. Demokrasi için ne gerekiyorsa, elimizden geleni yapacağız. Ben durduğum yerdeyim, demokrasi için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım dedi.”

ÖCALAN’IN AÇIKLAMASI…

Öcalan’ın açıklamalarında da artık bağımsız bir Kürt devletinin imkansızlığı ortaya konmuş ve barışa giden geniş alanlar çizildiği görülmüştür:

Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.

Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyoekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur, olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir.

Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ortaya koyduğu iradeyle, diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.

Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Bazıları bunu imkânsız gibi görse de yapılan girişimler, açıklamalar ve Öcalan’ın açıklaması ile gelinen noktada PKK’nın kendini lağvetmesi, pratikte ve teoride mümkündür, ancak bunun gerçekleşmesi için birçok girişim gerekmektedir.

PKK’nın kendini lağvetmesi, sadece silah bırakmakla bitmez. PKK’nın silahlı mücadelesini tamamen sona erdirip, politik bir hareket haline dönüşmesi de gerekir. Her ne kadar DEM Parti, PKK’nın siyasi partisi olarak varlığını sürdürse de siyasallaşma sürecince bunun açık biçimde ifade edilmesi veya başka bir parti kurmaları gerekebilir.

Bazı kendini milliyetçi sayan kesimlerin bu barış girişimine karşı çıkmaları ise tam anlamıyla kandan beslendiklerinin bir göstergesi oldu. Kan durursa varlıklarını kaybetme korkuları, onları ülkenin lehine olabilecek her türlü girişime karşı çıkmaya itmektedir. Mesela Öcalan, PKK’yasilah bırakın” çağrısı yaparken İp ve Zafer gibi partilerin “Biz sürece engel olacağız!..” şeklindeki açıklamalarını, kandan beslenmekten başka sebebe bağlamak mümkün görünmemektedir.

Engel olacaklarmış?

Ne yapacaksınız?

PKK silah bırakırsa siz zorla silahları ellerine verip, yeniden Kandil’e mi yollayacaksınız?

Bu hususta uykularının kaçtıklarını ifade etmektedirler. Türk milleti, olarak sizin uykularınız kaçsa da devlet aklı, galip gelecek ve kırk senedir emperyalistlerce beslenen terör bitecek ve terörsüz bir Türkiye, bölgenin lideri olacaktır.

Netice olarak diyorum ki; İmralı’daki teröristbaşından “PKK silahları bırakıp kendini lağvetsin” açıklaması gelmesi, tarihi bir olaydır. Bu durum, köklü devlet aklının ve Devlet Bahçeli’nin stratejik düşüncesinin bir yansımasıdır. Türk milleti ve tarih, terörü bitirecek olan sürece katkıda bulunanları övgüyle anacaktır. Bu gerçeği anlamadan karşı çıkanlar ve provokatörler ise tarihin çöplüğünde yerini alacaklardır.

Türk devletine düşen şey, hiçbir olumsuzluğa kulak asmadan ele geçen bu tarihi fırsatı, milletimizin lehine kullanarak terörsüz bir Türkiye oluşturmayı başarmak için elinden geleni yapmasıdır. Türk milleti ve terörden en çok zarar gören Kürt vatandaşlarımız artık barış istemektedir. Barışın gelmesi için herkes elini taşın atına koymalıdır. Bu hususta elini taşın altına koyan başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Devlet Bahçeli’ye ve sürece katkı sağlayan herkese teşekkür etmek hepimizin vazifesidir.

Onun için diyoruz ki:

YAŞASIN BARIŞ.

YAŞASIN TÜRK MİLLETİ.

TEŞEKKÜRLER BAHÇELİ, ERDOĞAN VE CUMHUR İTTİFAKI VE SÜRECE KATKI SAĞLAYAN HERKES.

KAHROLSUN KANDAN BESLENENLER VE BARIŞ İSTEMEYENLER.

.

Selim Çoraklı, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?