DEPREMLERİN TAHMİN EDİLEBİLİR OLDUĞUNUN BİLİMSEL TAHLİLİ
MÖ 4. yüzyılda Aristo (Aristoteles), depremlerin yer altı mağaralarında hapsolmuş rüzgârlardan kaynaklandığını öne sürmüş, batılı insanlar, yüzyıllar boyunca buna inanmıştır.
Aslında eski Yunan bilimi hurafeler bilimidir. (1)
Günümüzde batı bilimi, uydurma teoriler üzerinden insanlığı mekanik düşünmeye zorlamakta, yaratılışı ret ederek varlığın kendi kendine karar alarak kendi kendini var ettiğini iddia ederek/sanarak; sebep sonuç, hikmet bağlantısını kaybetmektedir.
Uzay araştırmaları gösterdi ki büyük patlama gerçektir, kâinat bu patlamanın merkez noktasından çevreye doğru hızlanarak genişlemektedir.
“Büyük Patlama” “Big Bang”.
Yaratılıştan önce madde yoktu, enerji yoktu, uzay, zaman ve mekân (varlık âlemi) da yoktu.
İnsan zihni, yokluğun ne olduğunu kavramaya muktedir değildir. Çünkü insan zihni, varlık âleminin kanunlarına göre çalışır.
Büyük patlama, zamanın ve mekânın başlangıç tarihidir.
Uzaydaki fon dalga yayılması bu patlamanın radyasyon dalgalarıdır.
Büyük patlama öncesi maddenin plazma halinde veya leptonlar ve kuarklar olarak ifade edilen taneciklerin sıkışmış bir alanda bulunması halidir.
Diğer bir ifade ile varlığın çekirdek halidir.
Bu parçacıklar, başlangıçta arı kovanı gibi kaynayan yüksek ısıda bir arada bulunmaktadır.
Bu sıcak parçaların -2780 (Eksi mutlak soğuklukta) sürekli genişleyen uzaya dağılması, büyük patlama adını verdiğimiz olayın kendisidir.
Bu parçacıklar dağılırken soğudu ve kütleli cisimleri meydana getirdi.
Başlangıçtan itibaren maddenin yaratılması, dağılması, kitleye kavuşması, soğuması aynı fizik kanunlarına tabidir.
Günümüzde yapılan uzay araştırmalarında uzayda, Mars’ta, Jüpiter’in uydularında, kuyruklu yıldızlarda, göktaşlarında her yerde aynı fizik kanunları geçerli olduğu görüldü.
Uzay sondalarının keşiflerine göre Güneş sisteminin bütün gezegenlerinde, çekim gücüne göre med-cezir ve yer çekirdeklerinin bünyesinden kaynaklanan depremler olmaktadır.
Kâinatta her şey; kanuna, sebep sonuç ilişkisine (illiyet prensibi) ve mantıki bir sebebe bağlı olarak oluşmaktadır.
Büyük patlamayı; tesadüfi, arı kovanı dağılması gibi görürseniz, yıldız ve gezegenlerin saniye sekmeyen dönüş hızları, yörüngeleri, salınımları, yolu, işaret tabelası olmayan uzay karanlığında yön-yol bulmak gibi binlerce sabit veriyi izah edemezsiniz.
Böyle bir iddia, bu cisimlerin kendi akıllarıyla hareket ettiğine dair bir mantıksızlığa dönüşür ki tamamen saçmadır.
Evet, Yüce Allah her şeyi yaratmıştır.
Büyük patlamadan sonra uzaya dağılan maddeyi soğutmak için uzayı eksi 2730 de yaratmıştır.
Tabii ki ilk patlama anında uzayın eksi kaç derece olduğunu bilmiyoruz.
Dağılan cisimlerin yörünge bulması, etraflarında saniye sekmeyen döngü ile samanyolları (galeksi), yıldız, gezegen ve uyduların oluşması hep bir kanuna ve ölçüye göredir.
Zâriyat Sûresi'nin 47. âyetinde meâlen şöyle buyrulmaktadır: "Semayı azametle Biz kurduk ve ona durmadan vüs'at veriyor ve genişletiyoruz."
Enbiyâ Sûresi 30. âyette meâlen şöyle buyrulmaktadır: "O kâfirler görmediler mi ki (2), göklerle yer bitişik idi. Biz onları ayırdık; sonra her canlı varlığı sudan yarattık. Hâlâ inanmayacaklar mı?"
"O Allah gökleri ve yeri yoktan var edendir." (Enam, 6/101)
Zaman ve madde (daha doğrusu varlık âlemi), büyük patlamayla birlikte ortaya çıkmıştır.
“Varlık kendi kendine karar alarak patlamamıştır (3). Kendi kendini var etmemiştir.
Evreni meydana getiren neden, evrendeki zaman ve mekândan tamamen bağımsız ve onun dışındadır.
Bu bize Yaratıcı'nın evrendeki tüm boyutların üzerinde olduğunu gösterir. Aynı zamanda Yaratıcı'nın bazılarının “vahdeti vücut teorileriyle” savunduğu gibi evrenin kendisi olmadığını ve evreni kuşattığı-kapsadığı, evrene hâkim güç olduğunu ispatlar."
Son bir asırdan beri depremlerin nasıl olduğunu ne gibi işlevi olduğunu son bir yüzyılda öğrendik.
Ateş topunun üzerinde oturuyoruz.
Uzaya gönderilen sondalar gösterdi ki 15-20 milyar Km mesafedeki gezegen ve onların uydularının eksi 270 derece civarı soğuk uzay ortamında ateşten bir top olduğu, sürekli volkan püskürttükleri sürekli depremler olduğu gözlendi.
Tabiatın/Kâinatın işleyişini yeni yeni kavrıyoruz.
Biz bir şeyi bilmiyorsak onun yok olduğu anlamına gelmez.
Kuran-ı Kerim’de kâinatın aynı kanunla yaratıldığına dair birçok ayet bulunmaktadır.
Bu durum, bizi analitik düşünmeye zorlayarak şu sonuca vardırır.
Kâinatta her şey dakiktir, aynı kanuna tabidir, bir şeyin bilinmemesi, anlaşılmamış olması yok olduğu manasına gelmez.
Varlık âlemine baktığımızda canlı cansız her şey belli bir kanuna göre çalışmaktadır.
Tesadüf yoktur.
Dünyanın ve Ay’ın dönüşünde nasıl ki saniye sapma olmuyorsa deprem adını verdiğimiz yer hareketleri de belli kanunlara ve sürelere tabidir.
Uygun ölçüm metotları bulunduğu takdirde hava tahmin raporlarında olduğu gibi deprem tahmini yapılabilir.
Kaldı ki öncü ve artçı adını verdiğimiz depremler perşembenin geleceğini çarşambadan haber vermektedir.
Japonya Tokyo Üniversitesi Enformasyon Biriminden Profesör Hidenori Watanave'nin dünyayla paylaştığı, fay hatları ve kırıkların boyutunu gösteren videoları, herkesin dikkatini çekmişti.
Tespitlerini anlatan Watanave, gelecek depremlerin bu yöntemle tahmin edilebileceğini belirtti.(4)
“Depremler önceden tahmin edilebilir mi” yazısına devam edeceğiz.
.
Suat Gün, dikGAZETE.com
(1) Aristo kainatın dünyanın etrafında döndüğünü sanıyordu.
(2) Demek ki yaratılışın başlangıcı ve nasıl olduğu açıkça görülmektedir.
(3) Tersini düşünmek, absürt, saçma, zırva, mantıksızlık, akılsızlık manasına gelmektedir.
(4) https://www.mynet.com/bu-goruntulerle-gelecek-depremler-tahmin-edilebilir-japon-profesor-tum-dunyayla-paylasmisti-inceledikce-farkina-vardim-110107099807