USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

"Dağların gözyaşı” denilen “MUMİYO” ile ilaç, şurup, antibiyotik yok!

25-02-2019

Benim rahmetli dedem, vakt-i zamanında hastanelerde çalışmış daha sonra, eski tabir ile "iğneci" olarak köyde hastalara bakar olmuş. Tabii kendisi evvela tıp ilmini öğrendiği için, ilaç enjekte etmeyi doğru bulsa da rahmetli babaannem, hastalar evden çıkarken, gizlice sihirli iksirinden küçük bir tutam verip durumuna göre kullanmalarını nasihat ederdi. Hatta benim de bir çok defa üzerimde bu "simsiyah birşey" olarak hatırladığım merhemi kullanmıştı.

Çünkü Kafkas halkları; rahatsızlıkları her ne olursa olsun farketmez, merheme benzeyen, cam kavanozlarda saklanan ve "son kullanma tarihi" olmayan bu mucizeyi kullanıyorlardı.

Sonra yıllar geçti, yerlerimiz değişti derken rahmetliler gibi, o merhem de köyümüzde ve benim çocukluk anılarımda kaldı.

Geçmişimden kimse de kalmadığı için ne kadar uğraşsam da onun ismini, nasıl yapıldığını, neler içerdiğini öğrenemedim.

Çoğu zaman, yakınımdakilere bundan bahseder, "acaba neydi? niye sormadım? niye yazmadım bir köşeye!" diye hayıflanırdım.

Velhasıl, geçtiğimiz günlerde bir görüşmede, kıymetli bir abim, cebinden siyah bir paket çıkarıp yanındaki hanıma, bunun Afganistan'dan geldiğini ve çok şifalı olduğunu bildiriyordu.

Ondan istedim o paketi ve elime alır almaz kokladım. 

Gözlerimi kapattım, daha derin kokladım ve sıcacık geçmişime döndüm...

O kavanozlarda tuttuğumuz ve ne olsa kullandığımız merhem işte buydu!

Benim hatıralarımdaki, babaannemin sihirli değneği; bugünün dilinde "Dağların gözyaşı" diye nitelendirilen "MUMİYO" imiş meğer..

Rahmetli Aidin Salih hocamızın da hastalarına sık sık tavsiye ettiği, “Altın Vuruş" diye misallendirdiği ve asla “İsraf etmeyin!” dediği bir mucizedir “Mumiyo".

Bazen direk bedenimize sürer, bazen ise sulandırıp içerdik.

Elhamdulillah!.. 

Kıymetini şimdi daha iyi anlıyorum. Çünkü bağışıklığımızın böylesine kuvvetli olmasının yegane sebeplerinden biri olmuştu bu gizli kahraman..

Bazen, aşılanmadığımızı öğrendiklerinde insanlar “Hala nasıl yaşıyorsunuz" der gibi bakıyorlar ve genelde aramızda şu konuşmalar geçiyor:

- Hiç mi aşın yok?
- Hiç yok.
- İlaç şurupta mı içmemişsin?
- İçmemişim.
- Antibiyotik?
- Daha neler.. 
- Su çiçeği olmadın mı?
- Olmadım. Çünkü kuzenim su çiçeği çıkardığında çıplak elle onun yaralarına merhem sürmüştüm. O sıra bir bağışıklık kazanmış olabilirim, mis gibi!..

Ben bugün sizlere aşı ve ilaç konusunda kesin ve keskin konuşuyorsam, bu belaya hiç bulaşmadan yaşamayı başardığımız içindir.

Bakın Allah, dağların arasından dahi bedeniniz için şifalar hâlk etmiş.

Mumiyo" denilen bu rahmet, tamamen doğal ve katkı maddesiz hem de bin kutu antibiyotikten daha etkili ve tesirli.

Allah'ın bu nimeti, sizi iyi ederken başka bir yerinize zarar vermiyor; peki ya insanoğlunun ifsad ettiği ilaçlar?

Antibiyotikler, bağırsak florasını öyle bir hale getiriyor ki beden 2 senede ancak toparlayabiliyor.

"Mide ilacı" böbrek hastası, "böbrek ilacı" kalp hastası ederek güya tedavi ediyor ama herkesin poşetindeki ilaç sayısı her geçen gün artıyor.

Niye insan kendi eliyle, bile bile bunu yapar ki?

İman ettiğimiz Kur’an'da, her mevlütte, her cuma vaktinde, her ânımızda okuduğumuz Mülk suresinin 3. Ayeti celilesinde buyrulmuyor mu oysa:
“- Sen Rahmân'ın yaratmasında bir aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun?!”

Allah ne kadar da doğru söylemiş...

İnsanoğlu, tevekkülsüzlüğü ile doğumunun ilk anından sistemini bozuyor, ve boza boza devam ediyor.

Gerek yedikleriyle, gerek içtikleriyle, gerek tedavi yöntemleriyle..

Herkes sanki hipnoz olmuş. 

Safrası alınıyor, bağırsağı kesiliyor, "dalak gereksiz" deniyor.

Hiç oturup kendi kendine demiyor ki:

- Yahu organım kesildi, ameliyat oldum yine ağrım var.. "Tedavin bu ilacı ömür boyu içmek" diyorlar. Bir ilacı, ömür boyu içeceksem iyileşme bunun neresinde?

Aksine hala ve hala kendini ifsad ettirmeye devam ediyor. 

Bu hamur, daha çok su alır!..

Ben size acizane diyorum ki;

Geçmişinizle bağınızı koparmayın. Yaşlıların eski tedavi yöntemlerini öğrenin!..

Annenizin ellerine bakın, babanızın alın çizgilerini okuyun.. 

Dede ve neneleriniz hayatta ise her kelamlarını mümkünse yazın..

Ve,

lütfen artık kendinize gelin!..

Dağdan taştan dahi şifa akıtan Allah'ın size emanet verdiği bu bedene hıyanet etmeyin..

.

Yağmur Mirzayeva, dikGAZETE.com

Not; Yağmur hanımın şu an kapalı durumdaki sosyal medya hesabından, kendisinin de izni ile o günlerde, yayınlamak üzere alıp arşivimize kaydettiğimiz bu yazıda anlatılan "MUMİYO" şu sıralar, bazı eczanelerde "tablet" ve "damla" olarak da bulunmakla birlikte, bunların orijinal olarak ithal edilerek çeşitli şekillerde satışa sunulanlarla ne derece eşdeğer olduğu hakkında bir bilgimiz yoktur. Yazı başlığı da bize aittir. -dikGAZETE.com-

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Abdul abdul
Abdul abdul 5 yıl önce
Malumunuz Güneydoğuda feodal bir yapı hakimdir. Bende o feodal yapının başını çeken güneydoğunun en büyük aşireti başında atalarca silsile şeklinde devan eden ağa bebesiyim. Bunu anlatmak ile enaniyetimi ortaya koyup bununla asla gurur veya kibir guderekten anlatmıyorum. Aksine o saydıklarımdan Cenabı hakka sığınırım. Aşiretimizin merkezi güneydoğunun bir ilinde 60 köyü var. Bunun 5 güzel verimli olan 75 bin dönüm arazisi olan köyler dedemden bize kalmış. Rahmetli babam çok zeki ve bilinçli ileriyi gören biri idi. Dönemim başbakanı sayın Turgut özal babamı atalarımı iyi biliyor diyalogları çok iyi bir telefon ile ona istedikleri işlerini hâl ettiriyordular. Tabi bizim aşiret batmanda kökenimiz orta asyadan gelme ama zaman içerisinde kürtleşmişiz. Güneydoğu ve doğu anadolu illerine dağılmış bir bucuk milyondan fazla mensubu var. 110 yaşına kadar yaşayan babamın amcası fıtri doğal ehlî tasavvuf nakşibendi idi. Daha önceleri köyümüze yakın köyde yaşayan tasavvufu nakşiligi yani tarikatı 5 kilometre ötemizdeki köyde sürdüren Abdülhakim ervasi hazretleri. Onların bütün erzak yeme içme kamyonlarca mercimek buğday yüzlerce yani sürülerce koyon keçi büyük baş hayvan yani bütün ihtiyaçlarını dedem atalarim tedarik ederdiler. Bizim aile onları yarım asira yakın ayakta tutanlar idi. Ta ki adıyaman menzile gidene kadar bu devam etmiş. Halende bizim ailenin bütün ferdlerine hürmetleri saygı ve sevgileri halukurada herkesin üstesinde bir seviyededir. Ailemizde kim oraya giderse özel araçları ile ilçede onu alırlar şeyh efendinin odasında ozel ikramlar ile kalır misafir edilir. Aynı şekilde yolcu edilir. 110 yaşında Rahmet eden amcam aynı şekilde halk arasında yöresel büyük bir hekim olarak bilinir tanınırdı. Köyde 500 kişiyi ağırlayacak köy konağımız var. Güneydoğunun her tarafından günde onlarcadan fazla hasta gelir amcam tarafından tedavi edilir veya ilaç verilir ve bütün hastaları aylarca kontrol takip eder şifa Allah'tan ama cenabı Allah onun eline şafi ismini tecelli etmişti. Ölüm derecesinde ki hastayı bile Allahın izni ile iyileşiyordu. Senede bin ve ikibine yakın koyun keçi konak bahçesinde kesilir eski büyük bakırlardan kocaman 6 veya 7 kazan yer ateşinde yemekler etler pilavlar bulgurlar türluler corba fasulye vs vs günde 10 dan fazla yer sofrası kurulur kaldırılır gelen misafirlere izzet ikramda bulunurdu. Bu gelenek 100 yıldan fazla ailemde devam etti ta 1994 kadar amcamın vefatından sonra peyde pey 2 yıl icinde bitmeye başladı. Tabi aile olarak 6 amcam var 3 amca çocukları ve benim babam geleneği bozdu kızları okuttu 2 ablam 3 erkek universite okuduk. Buyuk ağabeyim Hollanda da üniversitede dünyada iyi bir doktor geçen sene prof oldu. Benden küçük kardeşim turkiyede iyi bir doktor oda doçent iki ablam biri elektrik elektronik mühendisi isviçre de evli diğer ablam marmara üniversitesi doçent evli bende boğaziçi içi üniversitesi Genetik mühendisi mezunu ıngilterede master yaptım ta geçen seneye kadar avrupa diğer ülkelerde yaşadım. Geçen sene bıraktım memlekete yerleştim. Asıl konuya geleyim MUMIYO dan soz ettiniz. Bizin burda çok büyük kayalıklar var. Bu kayalıklarda aynı şekilde bir çok mağaralar var. Bu kayalıklara bir çok dağ keçisi dağ koyunları bazı geyik çeşitleri yaşar o kilometrelerce kayalıklara şok sık sık gelip o kayalıklarda saatlerce dilleri ile kayalıkları emerdiler. Halk dilinde dağ hayvanları o kayalıklarda tuz ihtiyacını giderir derdiler. Rahmetli amcam senenin 4 mevsiminde baharın nisan ayında sonbahar son aylarında ve kışın yazın bazı vakitlerinde o kayalıklarda tortulaşmış kaya üzerinde bazı tortular toplar, beraberinde siyah beyaz kahverengimsi kayalar da getirir onları birkaç çeşit ilaç yapardı. Bun kaya ve tortuları toz haline getiri ilaç yapar, o kaya ve tortuları yer değirmeninde eritir sıvılaştırıp şişelere koyardı. Bazılarını kaynatırdı başka bitkiler ile karıştırıldı. Ilk baharın nisan ayında gece gündüz dağlarda bitki toplar beyaz boydan entarisini giyer yağmurun altından dağlarda gezer gelip o beyaz boydan elbisesini çıkarır onun suyunu sıkar şişelere koyardı. Yani elbisesi önceden tertemiz defalarca yıkar artık bitkiler arasında dolaşıp çeşitli bitkiler elbisesine mı yapışır anlayamıyordum. Yüzlerce bitki hazırlar arapça her şişenin üzerinde isim yazar odası dolapları yüzlerce bitki ve hazırlayıp şişelere koydukları ile mevcut idi. Amcam 25 yıl medrese medrese il il ortadoğunun birçok devletlerinde arapça eğitim almış arapça farsça ibranice ingizlice olmak üzere anadilinden daha iyi bilir ve konuşurdu. Aynı şekilde hafız kuran idi. Bölgemizde sadece dağ balı kullanırdı. Bütün civara haber salmıştı dağda kim bal bulsa amcama getirildiler. Yüzlerce kilo testilerin içinde dağ balı mevcut idi odasında. Cenabı Allah onu nur içinde yatırsın. Rahmetli özal onu aramıştı özel bir yakını hasta idi kanser hastası tam 6 ay köyde kaldı bir deri kemik kalmıştı hasta. Onu tedavi etti iyileşti. Doktorların 2 sene ömrü kalmış dedikleri kişi 25 yıl sağlıkla yaşadı trafik kazasında vefat etti. Biz o zamanlar yıl da bir veya 2 yılda bir memlekete gelirdik. Akıl edemedik onun yaptıklarını alalım veya kafa yorup öğrenelim bilgi birikimi ile ahiret alemine göç etti. Nur içinde yatsın. Sizin yazınızı teyid etme amaclı bu yorumu yaptım. Umarım bu yorum ile sizi sıkmadım. Hakka emanet olun.