Kusurlar mı engel ulaşmaya yoksa kusursuzluk mu!..
Ben...
… o abaküs, o katran, o başına geldiği cümlenin özeti.
Kişinin kendini gördüğü yer, başkalarınınkinden çok farklıdır.
“Kendini sevmeyen başkalarını sevemez” sözünü saçma bulmuşumdur.
“Kendini seven başkalarını da sevsin” olmalıydı doğrusu.
İkisi arasında büyük fark var çünkü.
Azıcık planımız bozulsun, ‘eski biz’den eser kalmaz.
Az zorluk yaşayalım bizden haklısı yoktur.
Savunmamız gereken harika kişiliğimiz, diğerlerinden ayıran çilelerimiz vardır.
Sorsan ya da sormasan “herkesin çektiği kendine” der çıkarız durumdan…
Seninle birlikte o olayın içinde olmak isterler miydi acaba!
Seninle birlikte o acıyı, o kavgayı, o dövüşü, o hengameyi…
Bunca insan içinde…
Seninle…
Niye?
Maruz kalıyoruz; bu her dakika böyle.
Ya da maruz bırakıyoruz.
Çünkü insan meyyaldir.
Bir şeye meyletmeden yaşayamaz!
Meylettiği doğru sanır, meylettiği güzel ve meylettiği için haklı!
Her şeyi biliyorsan yanlış bilgilendirilmiş olmalısın.
Çoğu şey gördüğümüz değildir; ‘aysberg’ gibi derinde o görünmeyeni barındırır.
Bedenleri ve sonuçları itibariyle başımıza gelenler bize göre olanlardır.
Ha insan eliyle olmuş ya da talih…
Nereye tutunuyorsan o kadar.
Nereye tutunmak gerekti!..
Neyi bıraktın da düşüyorsun!..
Neyi görmedin de başına düştü!..
Neyi duymadın da işittin!..
Ne içindin de sana geldi!
Hediyeler Allah’tan, çileler nefistendir.
İnsan çok da şey sanmasın.
Her lütfun her musibetin, sen bir şeyi yapsan ya da yapmasan da bir sonucu vardır; o bir şey o ilk aklına gelen şey...
Sensin!..
Yoksa kendini görüverdiğin aynalar niye var!
Pek hoşlanmadın değil mi!
Hoş geldin.
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com