Cumhuriyet kutlu oldu
Cumhuriyet 100 yaşını doldurdu ama vatandaşlarının bir kısmı hâlâ ergenliği aşamadı. Oysa, yetişkin olmanın zamanı geldi de geçiyor bile.
Kutlamalar konusundaki tartışmalardan söz ediyorum. Bu konular tartışılmasın demiyorum, ancak daha derinden, daha ileri seviyede tartışalım diyorum.
Laik kesimin çoğu, mevcut iktidarın kutlamalarını yetersiz buldu, yeterli mi yetersiz mi tartışılır ama bu vesile ile eski resmi kutlamaların yerini, daha canlı, daha samimi sivil kutlamalar aldı. İşin burası çok sevindirici bir gelişme.
Diğer tarafta, İslamcı geçmişten gelen iktidar çevrelerinin, Kudüs mitinginde duyduğu heyecanı, cumhuriyet kutlamasından duymadığı aşikar. Ancak ben, işin ortalamasını almanın, bu ülkenin zihin ve duygu dünyasını kavramak açısından daha anlamlı olduğunu düşünüyorum. Bu ortalamayı tanımlamak tabii ki zor, ama hiç olmazsa benim edindiğim genel intibalardan söz edeyim.
Cumhurbaşkanı’nın kutlamayı, İstanbul’da, üstelik Vahdettin Köşkü’nde izlemesinin kuşkusuz sembolik bir anlamı var. Son padişah Vahdettin’in, İslami kesimde makbul bir sembol olması, benim gibi farklı tarihsel okumalardan asla rahatsız olmayan biri için bile sorunlu ve tartışmaya değer bir konu olmaya devam ediyor.
Ancak Cumhurbaşkanı’nın 100. yıl konuşması, bence kutlamaya hakkını veren bir konuşmaydı. Cumhuriyeti, milleti dininden uzaklaştıran bir “ihanet” olarak gören bir zihniyetten gelen bir Cumhurbaşkanı’nın, eşiyle birlikte sergilediği tablonun, cumhuriyetin toplumsal alanda kökleşmesi ve sindirilmesi açısından son derece rehabilite edici olduğunu düşünüyorum.
Bu hususu göz ardı etmemek lazım.
Zira, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığının, cumhuriyete tepkisel bakan çevreyi dönüştürmek açısından çok önemli bir rolü olduğu inkar edilemez.
En basiti, Cumhuriyet Bayramı gibi tarihlerde bambaşka yayınlar yapma alışkanlığında olan medya kuruluşları dahi, bu çerçevede kutlamalara geniş yer vermek durumunda kaldı.
Diğer taraftan, eşiyle daha önce hiçbir siyasetçinin olmadığı ölçüde kamu alanında görünen bir siyasi liderin, eşinin başörtülü olmasına hâlâ hayıflananlar var.
Bence, böylesi bir tepki, kendini odak aldığı için dış dünyada karşılaştıklarını yadırgayıp, hırçınlaşan bir ergen tavrı.
Daha düne kadar, gençler başörtüsü ile üniversiteye girse kıyamet kopacak, cumhuriyet yıkılacak diye korkanlar, olayın hiç de böyle olmadığını görmüş olmalıydı.
Cumhuriyetçilerin cumhuriyete bir vuruşta dağılacak kağıttan kule muamelesi yapmalarını öteden beri anlayamam.
Hadi, cumhuriyetin kazandırdığı özgürlükleri kaybetme endişesi diyelim, yirmi yılı aşkın bir İslamcı-muhafazakâr iktidara karşın, işin bu kadar basit olmadığı hâlâ anlaşılmaz mı?
Tuhaf olan, uzun süre bazı cumhuriyetçilerin bu konuda, İslamcılar ile aynı noktada buluşmuş olmasıdır.
Sonuçta, İslamcılar da toplumun cumhuriyeti benimsemediğini, bu rejimin zorla dayatmadan başka bir şey olmadığı için temellerinin zayıf olduğunu iddia ediyorlardı.
Onlar da bu iktidar sürecinde, işin böyle olmadığını, bırakın siyasal rejimi, onun kültürel açılımlarının sandıklarının ötesinde kökleşmiş olduğunu görmüş oldular veya olmalılar.
Ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, özellikle son seçimlerden sonra bu gerçeği görmüş olduğunu düşünüyorum.
Bu kesimin hırçın ergenlerine gelince, mesela az da olsa, bazı yayın organlarının cumhurbaşkanı konuşmasına kadar, yayınlarını kutlamalara değil, Gazze’ye bağlamış olması benim dikkatimi, çeken bir örnek oldu.
Laik kesimin dar görüşlülerinin sorunu, modernliği, medeniliği, özgürlüğü Batı sembolleri dışında kavrayamamak, ilimden irfandan sadece sığ pozitivizmi anlamak.
Diğerlerinin cumhuriyetten hoşnutsuzluğu, hadi zamanında başta başörtüsü olmak üzere din ve vicdan özgürlüğü konusundaki kısıtlardı, hâlâ mesele nedir belli değil.
En kötüsü, kendi iktidar dönemlerinde bile açık konuşmaktan, tartışmaktan uzak durmak, karnından konuşmaya devam etmek.
Her vesile ile bu kesimin yazar, çizer, kanaat önderlerini, özellikle kadınları tartışmaya davet ediyorum, ses çıkaran olmadı.
Nedir mesele, muhafazakâr/İslamcılar açısından cumhuriyet rejimin en tartışmalı konusu olan laiklik ilkesi kalksa nasıl bir siyasal sistem sizi mutlu eder?
Medeni Kanun’un sizi rahatsız eden kısımları nedir?
Yüzyılı geride bırakan bir süreci hakkıyla kavrayıp, tartışmadığımız sürece, karşılıklı hırçınlıklar devam edecek.
Ancak düşünsel planda dondurulan çekişmeler, toplumsal alanın canlılığı içinde kısmen çözülüyor.
Çözülemeyen demokrasi sorunumuz için de, siyasetin aynı zemini esas alması gerekiyor.
100. yılında cumhuriyet, hakkıyla kutlu oldu, darısı “demokratik cumhuriyet” kutlamalarına!
.
Nuray Mert, dikGAZETE.com