ULUSLAŞMAK;
“Siyasal olarak örgütlenmiş biçimde ve belli bir toprak üzerinde bir arada yaşayan, ekonomik yaşam, dil, tarih, ruhsal yapı ve kültürel özellikler yönünden ortaklık gösteren en geniş insan topluluğu.”
“Uluslaşma”nın sözlük karşılığı böyle söylüyor.
Ek olarak belirtilmelidir ki;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşu esnasında, "kula kul" olmaktan kurtulmanın yolunu açan kavramlar, yenilikler ve aydınlatıcı gerçekler değerlendirilmeye alınmıştır. Buna sebep, kula kul olanın, aklını bir yerlere teslim ettiği gerçeğidir.
Böylelikle bir yerlere teslim edilmeyen akıl ile birlikte, bireysel yeteneklerimizin gelişmesi ve topluma sıçrama yaptırabilecek bilimsel, teknolojik ve ekonomik güce kavuşma şansına sahip olabilmek hedef edinilmiştir.
Çünkü Cumhuriyet; aklı hür, vicdanı hür nesiller sayesinde gelişip serpilecektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti gençliğinin bilmesi ve unutmaması gerekenler;
Türk Milleti’nin var olduğu tarih boyunca asla vazgeçmediği net prensipleri; Adalet, Devlet, Akıl ve Hakkına Kanaat düsturudur.
İnsanlığın önünün açılmasını sağlayan etkiye sahip bu omurga üzerine yükselen yapıya katılımlar tarih boyunca hep olmuştur. Hiçbir zaman, ötelemeden kabul eden ve birlikteliği ön planda tutan Türkler olduğu için, tarihin en son kırılma (1. Dünya Savaşı) noktasında, insanlığın önünün açılmasını hedef alan sıçraması dahi “Uluslaşma” (bir arada yaşama kültürü) kavramını hayata geçirmek üzere formatlanmıştır.
Bizler ‘Türk’üz, insanlık adına ortaya koyduğumuz omurgalı duruşun haklı olmasından kaynaklı dün saflarımıza katılanlar olmuştur, bugün saflarımıza katılanlar oluyor ve gelecekte dahi saflarımıza katılanlar olacaktır.
Bundan dolayı ortaklık gösteren yönlerimizi, duygudaşlık kurarak sağlamlaştırma hamlemiz ile birlikte ULUS olma yolunda birleşmeyi insanlığın önünün açılması adına önermekteyiz.
“Ümmetçilik” adı altında gelinen son nokta, herkesin şahit olduğu gerçekliktir.
İnsan, ‘akıl’ın bir yerlere teslim edildiği ve nesillerin robotlaştırıldığı yığınları gördükçe ‘AKIL'ın ne kadar değerli bir nimet olduğunu daha bir köklü kavrıyor.
Yaratan her yarattığına kendisinden bir parça (üflemiş) vermiş ise bulmamız gereken şey “O” parçacığın ne olduğu ve bizleri Yaratan’a götürecek yol ve yöntemlerin neler olduğunu öğrenmek olmalı.
“Din tüccarları”nın ağına düşmeden, ilk emri “OKU” olan buyruk takip edilerek rotamızı bulmalıyız.
NE YAPTIĞININ DEĞİL, NASIL YAPTIĞININ ÖNEMLİ OLDUĞUNU ASLA UNUTMAMAK DİLEĞİ İLE.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com
Necdet Çelikdonmez 5 yıl önce