USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim stratejisi: Sol-Alevi ittifaka karşı Sağ ve Sünni ittifak!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim stratejisi: Sol-Alevi ittifaka karşı Sağ ve Sünni ittifak!
13-03-2023

14 Mayıs 2023 Pazar günü gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde sürprizlere hazır olun!

Geçtiğimiz günlerde tanıklık ettiğimiz Millet İttifakı içindeki dalgalanmalar, gidişler-gelişler, kısacası kamuoyunun gözü önünde sahnelenen Çadır Tiyatrosu, Türk halkını hangi türden sürprizlerin beklediğini göstermesi açısından önemli sayılabilir.

Seçimler için “Kıyamet senaryosu” yazmaya gerek yok. Türkiye, kötü seyreden ve krize dönüşme potansiyeli taşıyan ekonomisi, 6 Şubat 2023’teki asrın felaketi olarak nitelendirilen depremler nedeniyle zaten kıyameti, yaşadığı kadar yaşadı.

Beterinden Allah muhafaza etsin.

Seçime hangi partiler girebiliyor?

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanı Seçimi ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'ne katılacak parti sayısını, seçime girme yeterliliği olan 36 siyasi parti olarak açıkladı.

Seçime katılmaya hak kazanan siyasi partiler şöyle:

Adalet ve Birlik Partisi, Adalet Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi, Anavatan Partisi, Bağımsız Türkiye Partisi, Büyük Birlik Partisi, Büyük Türkiye Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrasi ve Atılım Partisi, Demokratik Sol Parti, Demokrat Parti, Emek Partisi, Gelecek Partisi, Genç Parti, Güç Birliği Partisi, Hak ve Özgürlükler Partisi, Halkın Kurtuluş Partisi, Halkların Demokratik Partisi, Hür Dava Partisi, İYİ Parti, Memleket Partisi, Millet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Milli Yol Partisi, Saadet Partisi, Sol Parti, Türkiye Değişim Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Türkiye Komünist Hareketi, Türkiye Komünist Partisi, Vatan Partisi, Yeniden Refah Partisi, Yenilik Partisi, Yeni Türkiye Partisi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Zafer Partisi.

AK Parti seçmen kitlesinin sosyolojik analizi:

Türkiye’de seçmen davranışlarının analizi ne derece mümkün bilemiyorum? Çünkü kriterleri ve değişkenleri çok fazla olan farklı etnisite ve inanç sistemlerinin etkilediği bir seçmen kitlesinden söz ediyoruz.

Türkiye özellikle “merkez sağ konum üzerinde cereyan edecek karmaşık siyasal manevraların, belki yeni parti oluşumlarının ya da partilerin yeni kimlik ve imaj düzenlemelerinin yaşanacağı bir süreçten geçerek bugüne geldi.

Bu seçimlerde belirleyici faktör, ekonomik sorunlar olmayacaktır. Deprem nedeniyle 11 ilde yaşanan felaket, kaderci anlayışa sahip Türk toplumunun büyük bir kesimi tarafından sahip oldukları konforun kıymetini ortaya koymuş ve şükür etiğini ve eşiğini belirginleştirmiştir.

Çünkü din anlayışlarına göre kaza ve kadere iman, itikadın olmazsa olmaz şartları arasındadır. Ayrıca Hayr - şer, Allah'tan gelmektedir. O nedenle bu konular seküler olduğu kadar uhrevî bir mahiyete sahiptirler. Öyle olduğunda da şairin dediği gibi; “göklerden gelen bir karar var”dır.

AK Parti seçmen tabanında muhafazakâr kitlenin oranı modern kitleden daha fazla…

2017 yılı ortalamalarına göre, Türkiye’de seçmenlerin yüzde 27’si hayat tarzlarını “modern”, yüzde 45’igeleneksel muhafazakâr ve yüzde 27’si de “dindar muhafazakâr olarak tanımlamaktadır.

AK Parti seçmenleri arasında kendilerini “geleneksel muhafazakârolarak tanımlayanların oranı yüzde 46, “dindar muhafazakâr olarak tanımlayanların oranı yüzde 43’tür.

Kendilerinin “modern hayat tarzına sahip olduğunu söyleyen AK Parti seçmenlerinin payı yüzde 11’de kalmaktadır.

Buna göre, AK Parti seçmenleri içerisinde hayat tarzlarını “geleneksel muhafazakâr” olarak tanımlayanların oranı Türkiye ortalaması ile aynıyken, “dindar muhafazakâr” AK Parti seçmenlerinin oranı Türkiye ortalamasının oldukça üzerindedir.

Öte yandan, “modern hayat tarzına sahip olduğunu söyleyen AK Parti seçmenlerinin oranı Türkiye ortalamasının oldukça gerisindedir. 2012-2017 yılları arasındaki “modern AK Parti seçmenlerinin oranında yüzde 13’ten yüzde 11’e küçük düşüş yaşanmıştır.

Hayat tarzlarını “geleneksel muhafazakâr olarak tanımlayan AK Parti seçmenlerinin oranı 2012-2016 yılları arasında küçük ama düzenli bir artış sergileyerek yüzde 46’dan yüzde 49’a çıksa da, 2017 yılında bu oran %46 olmuştur.

AK Parti -“geleneksel” ve “dindar”- muhafazakâr seçmenleri temsil ediyor…

Dindar muhafazakâr AK Parti seçmenlerinin oranı 2012-2016 yılları arasında yüzde 40-41 civarında seyrederek, 2017 yılında küçük bir artışla yüzde 43’e ulaşmıştır.

2012-2017 yılları arasında Türkiye genelinde seçmenlerin hayat tarzı oranlarına bakıldığında kayda değer bir değişikliği olmadığı görülmektedir. Bunlara bağlı olarak, AK Parti’nin –“geleneksel” ve “dindar”- muhafazakâr seçmenleri temsil etme niteliğini koruduğu söylenebilir.

AK Parti seçmenlerinde dine yaklaşımlarını açısından kendilerini dindar veya sofu olarak niteleyenlerin toplam oranı yüzde 87’dir. Kendilerini dindar olarak tanımlayanların oranı yüzde 69, sofu olduklarını söyleyenlerin oranı ise yüzde 18’dir.

2017 yılında Türkiye’de seçmenlerin ortalamada yüzde 60’ı “dindar”, yüzde 12’si de “sofu” oldukları göz önüne alındığında, bu kategorilere ait seçmenlerin AK Parti içerisindeki oranı Türkiye ortalamalarının üzerindedir.

AK Parti seçmenlerinin yüzde 12’si kendilerini inançlı olarak nitelerken, bu oran Türkiye için yüzde 25’e çıkmaktadır. Yıllar içerisindeki oransal değişimler değerlendirildiğinde, dine yaklaşımları açısından kendini inançlı olarak tanımlayan AK Parti seçmenlerinin oranı 2010 yılında yüzde 19 iken, 2017 yılında yüzde 12’ye gerilemiştir.

Öte yandan, 2010 yılında kendini dindar tanımlayan AK Parti seçmenlerinin oranı yüzde 65 ve “sofu” olarak tanımlayanların oranı yüzde 15’tir.

2017 yılında ise, dindar AK Parti seçmenlerinin oranı yüzde 69’a, sofu AK Parti seçmenlerinin oranı yüzde 18’e çıkmıştır. Buna göre, 2010- 2017 yılları arasında kendilerini “dindar” ve “sofu” olarak tanımlayan AK Parti seçmenlerinin oranında küçük ama düzenli bir artış gerçekleşmiştir.

Türkiye genelinde 2010-2017 yılları arasında kendini “dindar olarak tanımlayan seçmenlerin yıllık ortalamaları küçük bir artışla yüzde 56’dan yüzde 59’e çıkmıştır.

Bu artış, AK Parti seçmeni içerisindeki dindarların oransal değişimi ile benzerlik göstermektedir. Türkiye genelinde kendisini sofu olarak adlandıranların oranında ise 2010-2017 yılları arasında değişim görülmemektedir ve bu oran yüzde 11-12 seviyesinde seyretmektedir. Buna bağlı olarak, dine bakışı üzerinden kendini “sofu” olarak tarif edenler oransal olarak Türkiye seçmen artmamış olsa da AK Parti içerisindeki payını arttırmıştır.

Özetle, son 8 yıllık dönem içerisinde, AK Parti seçmenleri içerisinde “inançsız” olanlar yüzde 1 gibi oldukça düşük bir oranda sabit kalmış, “sadece “inançlı” olduğunu söyleyenlerin oranı düşmüştür ve “dindar” ve “sofu” olduğunu söyleyenlerin oranları düzenli olarak artmaktadır.

Buna göre, ağırlıklı çoğunluğunun hayatında dinin zaten önemli bir yer tuttuğu AK Parti seçmenleri arasında gittikçe artan düzeyde bir dindarlaşma eğilimi görülmektedir.

Türk kadın seçmenin örtünme oranı yüksek…

AK Parti seçmenleri arasında kendisinin ya da erkekse eşinin örtündüğünü söyleyenlerin oranı yüzde 87 civarındadır. 2017 yılı ortalamalarına göre, Türkiye seçmenlerindeki bu oran yüzde 62’dir. Türkiye genelinde seçmenlerin yüzde 32’si kendisinin ya da eşinin örtünmediğini belirtirken, AK Parti seçmenleri arasındaki örtünmeme oranı yüzde 13’te kalmaktadır.

Türk siyasetinde Kürt seçmenin kilit rolü yok!

AK Parti seçmenlerinin büyük çoğunluğunu etnik ve dinsel kimliğini Türk ve Sünni olarak tanımlamaktadır.

Buna göre, etnik kimliğini Türk olarak ifade edenlerin oranı 2017 ortalamasında yüzde 83’tür. Bu oran, Türkiye için yüzde 79’dur. Etnik kökenini Kürt olarak tanımlayan oranı ise yüzde 11’dir.

Bu oran yüzde 14 olan Türkiye ortalamasının 3 puanlık bir farkla altındadır.

Bu da AK Parti seçmenleri içerisinde kendilerini “Kürt olarak tanımlayanların payının Türkiye ortalamasının -yakın olmakla beraber- biraz altında kaldığını göstermektedir.

Sünni seçmen, Alevi seçmenden çok daha fazla…

Türkiye’de seçmenlerin yüzde 91’i mezhepsel kimliğini “Sünni Müslüman olarak tanımlarken, bu oran AK Parti seçmenleri arasında yüzde 98’e çıkmaktadır.

Sayıca ikinci büyük mezhep olan Alevilik ise, oldukça küçük bir oranda temsil edilmektedir. Türkiye genelinde seçmenlerin yüzde 6’sı mezhepsel kimliğini Alevi olarak ifade ederken, AK Parti seçmenleri arasında bu oran yüzde 1’de kalmaktadır. 2010-2017 arasındaki yıllık ortalamalar bu oranlarda herhangi bir değişiklik olmadığını göstermektedir.

Alevi oyları tek blok değil mi?

Evet, değil!..

Bu konuda Zaza toplumunu örnek gösterebiliriz. Alevi-Sünni inanç farklılıklarına sahip olan Türkiye Zazalarının mezhepsel kimlikleri siyasal davranışlarını etkilediği, araştırmalarla ortaya konulmuştur.

19502015 yılları arasındaki genel seçim sonuçları doğrultusunda Sünni ve Alevi Zazaların seçmen davranışları incelenmiştir. Bu araştırmalar için, Sünni ve Alevi Zazalarını temsilen nüfusunun çoğunluğu Sünni Zazalardan oluşan Bingöl ile Alevi Zazaların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu Tunceli illeri seçilmiştir.

Bu çalışmaların sonucunda, siyasetin sağ ve sol yelpazede gerçekleştiği erken dönemde sağ partileri destekleyen Bingöllü Sünni Zazalar, Milli Görüş hareketinin ortaya çıkmasıyla birlikte siyasal tercihlerini bu hareketin temsilcisi İslamcı partilerden yana kullanmaya başladıkları görülmüştür.

Geleneksel olarak sol partileri destekleyen Tuncelili Alevi Zazalar ise etnik Kürt hareketinin siyasallaşmasıyla siyasal tercihlerini sol ve etnik Kürt partileri arasında ayrıştırmışlardır. Alevilik mezhebini baskın kimlik olarak gören Zazaların sol kesimi desteklemelerine karşın, Kürt kimliğini önceleyen Zazaların etnik Kürt siyasal hareketini tercih ettikleri söylenebilir.

1950-1970 döneminde, 1950 seçimi istisna olmak üzere, Bingöl’de Sünni Zazaların büyük oranda sağ partileri desteklemelerine karşın Tunceli’de Alevi Zazaların siyasal tercihleri büyük oranda sol partilerden yana olmuştur. Ancak, hafızalarda henüz tazeliğini koruyan ve CHP’nin tek parti iktidarı döneminde gerçekleşen Dersim katliamının etkisiyle olsa gerek, başta 1950 seçimleri olmak üzere ve 1960’lı yıllarda yapılan seçimlerde Tuncelili Alevi Zazaların CHP dışındaki DP, AP ve YTP gibi sağ partilere daha sonraki dönemlerde görülmeyecek oranda yöneldikleri bu dönemin en dikkat çekici unsuru olarak öne çıkmaktadır.

1970-1990 döneminde Bingöl’de Sünni Zazalar sol partilerle mesafesini koruyarak siyasal tercihlerini büyük oranda sağ ve İslamcı partilerde yoğunlaştırırken, Tunceli’de Alevi Zazaların siyasal tercihi sol CHP olmuştur. CHP döneminde yaşanan Dersim katliamından dolayı CHP’yi 1950’li yıllarda yapılan ilk demokratik seçimlerde cezalandıran Dersimli Alevilerin 1970’li yıllarda CHP’ye yönelmiş olmaları bu dönemin en dikkat çekici olayıdır.

Bunda Dünya’da ve Türkiye’de genel anlamda sol siyasetin yükselmesi, yeni bir sol söylemle çıkan ve karizmatik bir kişiliğe sahip Bülent Ecevit etkisiyle birlikte, 1930’lu yılların sonlarında gerçekleşen olayların 1970’li yıllardaki yeni nesil tarafından unutulması veya göz ardı edilmesinin de etkili olduğu söylenebilir. 1980 sonrasında Bingöl’de Sünni Zazaların siyasal parti tercihleri sağ ve İslamcı partiler olurken, Alevi Zazalar darbe sonrasında geleneksel siyasal tercihlerini devam ettirerek sol partileri desteklemişlerdir.

1990-2002 döneminde Bingöl özelinde Sünni Zazaların siyasal tercihi çok büyük oranda Milli Görüş geleneğinden gelen İslamcı partilerden yana olurken, siyaset sahnesine bu dönemde çıkan etnik Kürt partileri de Sünni Zazalardan kısmi bir destek görmüştür. Sol ise Bingöl’de bu dönem aralığında tamamıyla marjinalleşmiştir. Bu dönemde de Tunceli özelinde Alevi Zazalar geleneksel siyasal tercihlerini devam ettirerek sol partilerde yoğunlaşmışlardır.

Bu dönemde etnik Kürt siyasal hareketi Alevi Zazalardan nispeten daha fazla rağbet görmüş, siyasal tercihler CHP ile HADEP arasında dağılmıştır.

Yasal Kürt siyasi hareketinin ortaya çıkması, daha önce Alevi Zazaların tek adres olarak gördüğü ve büyük çoğunlukla desteklediği CHP’nin konumunu da Tunceli’de değiştirmiştir.

2002-2015 dönemi İslamcı gelenekten gelen karizmatik lider Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki AK Parti’nin Türkiye siyasetine ülke genelinde ve Bingöl özelinde damgasını vurduğu bir dönem olmuştur. Bu dönemde ANAP ve DYP gibi merkez sağ partiler ile DSP gibi sol partiler siyaset arenasından silinmiştir.

Etnik Kürt siyasal hareketi ise bu dönemde güçlenmiştir. Bu dönemde Sünni ve Alevi Zazalar özelinde sağ gittikçe eriyerek marjinalleşmeye başlamıştır. Sünni ve Alevi Zazalar nezdinde solun konumu da sağdan farklı değildir.

Tunceli özelinde Alevi Zazaların sol CHP’ye desteği 2000’li yıllardan itibaren daha da düşerek, 2015 seçimlerinde CHP’nin oy oranı Cumhuriyet tarihindeki en düşük oranına düşmüştür.

2010 yılından itibaren CHP’nin parti liderliğini Tunceli doğumlu Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı düşünülürse, bu durum, daha da önem kazanmaktadır. Sünni Zazaların nezdinde ise sol bu dönemde marjinalleşmiş, Bingöl’de tamamıyla erimiştir. 2002-2015 dönemde Sünni Zazalar AK Parti’nin şahsında İslamcı kesime olan desteği ise çok daha artarak yüzde 60’lar seviyesine çıkmış, AK Parti için Bingöl, Türkiye ve bölge genelinde kale haline gelmiş, kimi seçimlerde AK Parti’ye Türkiye genelinde en yüksek oy oranı Bingöl’den çıkmıştır.

Alevi Zazaların ise geleneksel olarak hiçbir zaman İslamcı partilere rağbet göstermedikleri görülmektedir. İlginç bir şekilde AK Parti, Türkiye’deki en yüksek desteği Bingöl’den alırken, en düşük desteği Tunceli’den almıştır. Bu dönemde Sünni Zazaların etnik Kürt siyasal partilerine yüzde 20’ler seviyesinde, kısmi bir destek vermişlerdir.

Son tahlilde etnik Kürt hareketine Sünni Zazaların Alevi Zazalara oranla daha mesafeli olduğu ve daha az destek verdikleri söylenebilir.

Alevi Zazaların etnik Kürt siyasal hareketine desteği 2000’li yıllarda yüzde 30’lar seviyesindeyken 2010’lu yıllarda yüzde 60’lar seviyesine ulaşmıştır.

1970’li yıllarda çok büyük oranda sola destek verip, 1990’lı yıllarda oylarını sol ve etnik Kürt hareketi arasında bölüştüren Alevi Zazalar, 2015 seçimleriyle birlikte çok büyük oranda etnik Kürt hareketinde yoğunlaşmaya başlamıştır.

Siyasetin sağ ve sol yelpazede gerçekleştiği erken dönemde sağ partileri destekleyen Bingöllü Sünni Zazalar, Milli Görüş hareketinin ortaya çıkmasıyla birlikte siyasal tercihlerini baskın bir şekilde bu hareketin temsilcisi İslamcı partilerden yana kullanmaya başlamışlardır.

Geleneksel olarak CHP özelinde sol partileri destekleyen Tuncelili Alevi Zazalar ise etnik Kürt hareketinin siyasallaşmasıyla siyasal tercihlerini sol ve etnik Kürt partileri arasında ayrıştırmışlardır. Alevilik mezhebini baskın kimlik olarak gören Zazaların solu ve dolayısıyla CHP’yi desteklemelerine karşın, Kürt etnik kimliğini önceleyen Zazaların etnik Kürt siyasal hareketini tercih ettikleri söylenebilir.

Bununla birlikte Alevi Zazaların genel seçimlerde sol partiler arasında öncelikli tercihlerinin CHP olmasında, Avrupa’daki en yüksek seçim barajını öngören Türkiye’deki seçim sisteminin etkili olduğunu söylemek gerekmektedir. Belediye seçimlerinde CHP dışındaki sol partilerin de Alevi Zazalardan önemli oranda oy aldığı görülmektedir.

Erdoğan’ın seçim stratejisi hangi etkenleri işlevselleştiriyor?

Kuruluş programında belirtildiği gibi AK Parti; muhafazakâr demokrat kimliğe sahip, bir merkez sağ partisidir. 1970’ li yıllarda marjinal bir kesimden destek bulan MSP’nin devamı niteliğindeki RP, etkin bir parti örgütlenmesiyle, kentli alt sınıflar gözünde çekiciliğini kaybetmiş sol hareketin bıraktığı boşluğu doldurmuştur.

Geleneksel olarak küçük Anadolu çevre cemaatlerinden destek bulan bu hareket, kentlileşen seçmen tabanı ile birlikte merkez sermayesine karşı gelişen bir çevre sermaye kesiminden de destek bulmuş ve İslami imgelerle muhafazakâr bir ahlaki çerçeve etrafında birleşmiş görünen bir “karşı-elit”i ortaya çıkarmıştır.

Günümüzde ise İslamcı kimliğini muhafazakâr demokrat söylemi ile farklı bir mecraya taşımıştır. Merkez sağ partisi kimliğini kazanmıştır. MHP'nin desteği ile Türk İslâm sentezi, Sünni karaktere bürünerek daha geniş bir seçmen kitlesinin tercih edebileceği politik bir harekettir.

Erdoğan'ın seçim stratejisi iki temel gerekçe üzerinden şekillenmektedir.

İlki deprem bölgesinin yaralarının sarılması, enkazın kaldırılması, bölgenin ekonomik aktivitesinin hızlandırılması ve deprem konutlarının bir an önce tamamlanması. İkincisi ise sol ve Alevi ittifak karşısında sağ ve Sünni bir ittifakın güçlendirilmesi.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Seçilmiş Kaynakça:

https://www.bbc.com/turkce/articles/cd12jpwwd3do

https://acikerisim.tbmm.gov.tr/xmlui/handle/11543/901

https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/110320237

https://birikimdergisi.com/dergiler/birikim/1/sayi-97-mayis-1997/2293/merkez-sagda-yasanan-surec/6201

https://konda.com.tr/uploads/konda-secmenkumeleri-akparti-secmenleri-mayis2018-f3848f8d2137abf61eb8f9d2ab392e27a01c13f29fc7a5334ee3cc1336fd753c.pdf

Yılmaz Bingöl-Murat Kaçer, Sünni ve Alevi Zazaların Siyasi Tercihleri Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz, KOSBED, 2017, 34 : 19 – 43, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/645604

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Ülkücü nefes
Ülkücü nefes 2 yıl önce
Devletimiz ve milletimiz var olsun, bozkurtlar çakallara papuc bırakmaz
kemal kaslı
kemal kaslı 2 yıl önce
muhalefet henüz adayını seçti ancak sanırsınız balkon konuşması yapacaklar. şimdiden zafer sarhoşu oldular. erdoğan’ın stratejisi çok doğru. bunlar birbirlerini yerken bahçeli ile deprem bölgesindeler sık sık ve projeler sunuyorlar. kemal bey ise gittiği İngiltere ‘de tefecilerden borç para alacak diye göbek atıyordu. günahını bile bedava vermeyecek bu Anglo-Sakson yahudi siyonistlerden borç alıp kolunu yanında da bacağını bedava bırakacak haberi yok kemal bey’in. borç alan emirde alır. bu kadar basit.