ABD, Türkiye’de, İngiltere de Rusya’da iktidarı değiştirme peşinde.
Önce Rusya’dan söze girelim.
Rusya’nın işgal nedeniyle askeri olarak aşağılanması, ekonomik krizlerle karşı karşıya kalması ve Putin’in sağlığının ciddi şekilde bozulduğuna dair söylentilerin ardından, Kremlin’de şiddetli bir darbeye gerek kalmadan iktidarın değiştirilmesine dair yöntemler düşünüldüğünün, İngiliz gizli servisi tarafından medyaya servis edilmesine bakılırsa, bu işin içinde İngiliz parmağı var.
İngiltere Dış İstihbarat Servisi Secret Intelligence Service yaygın adıyla MI6’nın 2004'te tekaüte ayrılmış mütekait yani emekli olan eski Başkanı Richard Dearlove, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in sağlık sorunları nedeniyle önümüzdeki aylarda büyük olasılıkla bir sanatoryuma yatırılacağını ve gelecek yıl görevi bırakacağını iddia etti.
Richard Dearlove şimdilerde Lloyd's of London'da Ascot Underwriting Başkanı ve Kent School Connecticut'ın mütevelli heyet üyesi. Ayrıca Kosmos Energy'nin Direktörü ve AIG ve Queens' College Cambridge Onursal Üyesi . Kosmos Energy; İngiltere’nin artan enerji talebini karşılamaya odaklı faaliyet gösteriyor.
Ukrayna savaşı bahanesiyle Rusya’ya ambargo uygulanması konusunda İngilizlerin neden çok istekli olduğu daha iyi anlaşılıyor değil mi?
Almanya gibi değiller. Bu konuda deyim yerindeyse tuzları kuru. Çünkü İngiliz şirketlerinin her biri, enerji sektöründe kartel. Mesela Kosmos Energy, Gana açıklarında, Ekvator Ginesi'nde ve ABD Meksika Körfezi'nde bulunan havzalarda petrol üretimi ve keşfinin yanı sıra Moritanya ve Senegal açıklarında birinci sınıf bir gaz üretimi gerçekleştiriyor.
Richard Dearlove'un başkanlığını yaptığı Cambridge Güvenlik Girişimi (CSi), güvenlik ve istihbarat konularında iş dünyası, hükümet ve akademi çevreleri arasında eşgüdümlü bir bağlantı sağlıyor.
Bu bilgiler bize ne anlatıyor?
İngiliz enerji şirketleri, doğalgaz ve petrol pazarında kendilerine rakip gördükleri Rus şirketlerini tasfiye etmek, enerji arzında talebi kendileri karşılamak istiyor. Pazar pastasındaki dilimi büyütmenin derdindeler. O nedenle Ukrayna savaşını kendi çıkarları doğrultusunda yönetiyorlar. Avrupa Birliği ülkelerini özellikle Almanya’yı, ABD sopası ile terbiye etmek gibi yöntem deniyorlar.
Putin hasta mı?
Rusya Federasyonu Başkanı Putin’in sağlık durumunun bozulduğu, kanser, bunama veya Parkinson hastalığından muzdarip olduğu konusunda yıllardır çok sayıda spekülasyon yapıldı. ABD eski Başkanı Donald Trump'ın Danışmanı Fiona Hill, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve diğer bazı liderlerle bir etkinlikte yaşananlar hakkında yaptığı açıklamada, Putin’in hiçbir şey yemediğini, içmediğini ve fazla konuşmadığını söylemişti. Hill, Putin’e biraz uzak mesafede oturduğunu ancak kendisinden özel bir sabun ya da daha farklı bir garip koku geldiğini ifade etmişti.
Ukrayna savaşı başladıktan sonra Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in sağ el ve ayağının kontrolsüz bir şekilde titrediği yeni bir video görüntüleri Rus liderin sağlığıyla ilgili yeni soruları gündeme getirdi. Putin’in Ukrayna’ya yönelik ‘askeri operasyon’ kararından birkaç gün önce Belarus Cumhurbaşkanı Alexander Lukaşenko ile görüşmesinde çekilen görüntülerde sağ el ve ayağının kontrolsüz titrediği görüldü.
Putin, Lukaşenko’ya yaklaşırken sağ elindeki titremeyi durdurmak için elini göğsüne götürdü, ancak bu esnada bacağı da yalpaladı. Bu görüntülerin ortaya çıkması Rus liderin Parkinson olduğuna dair iddiaları yeniden gündeme getirdi. Hatta Putin’in Ukrayna kararını vermesinde bu hastalıklarının etkili olmuş olabileceği değerlendiriliyor.
Richard Dearlove; Putin’in gidiş tarihini ve nasıl görevden alınacağının yol haritasını dahi belirlemiş. Diyor ki; “Sanırım 2023’e kadar gitmiş olacak ama muhtemelen sanatoryuma gidecek ve oradan Rusya’nın lideri olarak çıkmayacak. Sanatoryumdan çıkmayacağını söylemiyorum ama artık Rusya’nın lideri olarak çıkmayacak. Bu, işleri darbe olmadan devam ettirmenin yolu bu.”
İngiliz istihbaratı Secret Intelligence Service adına konuştuğu izlenimi veren Richard Dearlove'ye göre, Putin’in bir sanatoryuma yatırılması halinde Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patruşev'in görevi devralması bekleniyormuş.
Ukrayna savaşının Moskova'da rejim bunalımına yol açabileceğini ve Putin'in görevden ayrılması noktasında bazı hazırlıkların olduğunu ilk ben yazmıştım. Bu nedenle İstihbaratçı eskisi Richard Dearlove iyi sallıyor. “Boşa atıp, dolu tutmak” derler ya bunun yaptığı o türden.
Bu analizinin kaynağı Rusya merkezli muhalif Telegram kanalı General SVR. 12 Mayıs’ta adı geçen sosyal medyada Putin’in kanser nedeniyle ameliyat olacağı ve bu süre zarfında yetkilerini geçici olarak yardımcılarından birine devredeceği iddia edilmişti.
Telegram’daki bu kanalın, Victor Mihayloviç (Viktor Mihailoviç Çebrikov) takma adını kullanan Rus Dış İstihbarat Teşkilatı’ndan eski bir subay tarafından yönetildiği düşünülüyor. Aslında böyle bir isim var ve 17 Aralık 1982- 1 Ekim 1988 tarihleri arasında Sovyetler Birliği Güvenlik Teşkilatı KGB’nin başkanlığını yapmış.
Ukrayna'nın güneydoğusunda Yekaterinoslav Guberniyası yani eyaletinde doğan Viktor Mihailoviç Çebrikov, 1 Temmuz 1999'da ölmüş. Kanal, Putin’in Patruşev ile iki saat boyunca konuştuğunu, Rus liderin onu en iyi arkadaşı olarak gördüğünü ve birkaç günlüğüne iktidarı ona devredebileceğini bildirdi. Moskova, Putin’in sağlık durumunun kötü olduğu yönündeki haberleri defalarca yalanladı.
Amerikalılar rahat durmuyor!..
ABD düşünce kuruluşları ve istihbarat servisleri, Pençe-Kilit harekâtı ile Kuzey Irak’ta büyük ölçüde saha kontrolünü gerçekleştiren Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Suriye’de benzer bir süpürme operasyonunun önünü kesmek için “Türkiye’nin Operasyonları, PKK’yı İran’a yakınlaştırabilir” yaygarasına başladılar.
Bunun anlaşılabilir bir tarafı var. Birinci Körfez harbinden bugüne Tahran ve Washington, Irak’ı müşterek yönetiyor. Türkiye’nin, Rusya ile geliştirdiği ikili ticari ve siyasi ilişkiler, Dağlık Karabağ savaşı sonrasında ortaya çıkan askeri işbirliğinin uzun vadede Balkanları ve Orta ve Kuzey Avrupa’yı kapsayacak şekilde sürdürülebilir bir format kazanması ABD’nin başını çektiği NATO paktını rahatsız ediyor.
Ankara’nın İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini veto etme hazırlığına gelen tepkilere bakılırsa Cihan Şümul Kadim Türk Devletinin hangi küresel gücün tekerine çomak soktuğu alenen belli değil mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın küresel zorbalığa meydan okumasının yankıları sürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sinyalini verdiği Suriye'nin kuzeyine yönelik olası operasyonu açıklamasının akabinde ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price’in, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine olası bir operasyonunun, bölgesel istikrara zarar verebileceğini belirtmesi yeterince anlaşılmıyor mu?
İktidarın sütten açıkmış ak kaşık olduğunu kim söyleyebilir? Bununla birlikte Ana Muhalefet Partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Türkiye’nin NATO çıkışı ve Suriye’ye yönelik yeni askeri harekat kararlığını beyan etmesinin hemen sonrası Amerika Birleşik Devletleri'nde kurulu “Türken Vakfı”na Türkiye'deki belirli vakıflar üzerinden yüklü para aktarımının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesinin "kaçış planının bir parçası" olduğunu iddia etmesi, zamanlama açısından biraz tuhaf gelmiyor mu? Çünkü bölgesel konjonktür, Partisinin çıkarlarını ülkesinin çıkarlarına tercih etmesini gerektirmiyor.
Kılıçdaroğlu, CHP’nin ABD Temsilcisi Yurter Özcan’ın New York’taki gökdelen inşaatını ve bağış gelirleriyle ilgili belgelerini paylaştığı TURKEN Vakfı’na “bağış” adı altındaki para akışına ilişkin elinde yeni belgeler olduğunu, “ABD'de paravan bir vakıf” dediği TURKEN Vakfı’na Erdoğan ve ailesi tarafından Türkiye’deki TÜRGEV ve ENSAR üzerinden 1 milyar lira aktarıldığını iddia etti.
Kim bu CHP’nin ABD Temsilcisi Yurter Özcan?
2011 yılından itibaren CHP Dış İlişkiler Bölümü'nde danışman, 2012'den itibaren de CHP Yurtdışı Örgütlenmeler Danışma Kurulu üyesi. Ocak 2013'te Kemal Kılıçdaroğlu tarafından CHP Amerika Temsilcisi olarak atandı. Kamuoyu, adı geçen ismin, FETÖ kontenjanından olup olmadığını merak ediyordur.
-Kılıçdaroğlu ve CHP’nin ABD Temsilcisi Yurter Özcan-
Yurter Özcan; 2004 yılında University of Richmond, Virginia'da full burs ile Finans ve Ekonomi dallarında öğrenimini tamamladıktan sonra Accenture, Freddie Mac ve Corporate Executive Board şirketlerinde yaklaşık 7 sene Fortune 500 yöneticilerine kurumsal danışmanlık yapmış.
Amerika'daki anti-Türkiye lobilerine karşı yaptığı çalışmalardan ötürü 2008 yılında Washington Türkiye Büyükelçisi Nabi Sensoy tarafından Assembly of Turkish American Associations (ATAA) yılın 'Genç Türk Lider' ödülü verilmiş. Tabii ki tüm bunların 15 Temmuz öncesi olduğunu unutmayın. Yani FETÖ’nün her yeri ahtapotun kolları gibi sardığı zaman.
Yurter Özcan; 2009-2010 yılları arasında Washington Institute Türkiye Araştırmalar Merkezi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmış. İngiliz gizli servisinin kontrolündeki University of London- SOAS'ta, İngiliz Hükümeti Chevening Scholarship Bursiyeri ve HSBC Fellow olarak Orta Doğu Siyaseti üzerine Master çalışmasını 2011'de bitirmiş. Master tez konusunu "Kürt Hizbullahı'nın Çöküşü ve Yeniden Doğuşu" üzerine yazmış. Tam da İngilizlerin seveceği türden bir çalışma, vay Türkiyem vay, vay ki ne vay!
Yurter Özcan, Washington Institute’in mutemet adamı!..
Washington Institute nedir, kimler tarafından kurulmuştur kimlere nasıl hizmet eder?
Kısaca ondan söz edelim. 1985'te Barbi Weinberg ile Michael Stein’in öncülüğünde kurulan Washington Enstitüsü, Orta Doğu'daki Amerikan çıkarlarına ilişkin dengeli ve gerçekçi bir anlayış geliştirmeyi ve bunları güvence altına alan politikaları teşvik etmeyi amaçlıyor.
Enstitünün kıdemli araştırma kadrosu, Orta Doğu'nun her köşesini kapsayan çok çeşitli siyasi, askeri, güvenlik ve ekonomik konularda uzmanlardan oluşuyor. Bölgenin dillerini konuşuyorlar, orada yaşadılar ve çalıştılar ve genellikle bölgenin kendisinden geliyorlar. Yani hepsi yerli işbirlikçi.
Enstitü; Ulusal Güvenlik Konseyi, Dışişleri Bakanlığı, Pentagon ve istihbarat topluluğu da dahil olmak üzere, Orta Doğu politika yapımında rol oynayan hükümetin hemen hemen her kolunda hizmet vermeye devam ediyor ve bu saydığımız yerlerde Enstitü mezunu uzmanlar çalışıyor.
Başlangıçta, Washington Enstitüsünün araştırma gündemi; Arap-İsrail ilişkileri, siyasi ve güvenlik sorunları ve genel ABD, Orta Doğu politikasına odaklandı. Ancak 1990'larda, Sovyetler Birliği'nin çöküşü, Birinci Körfez Savaşı ve bölgesel stratejik yapıdaki değişikliklerle birlikte, Enstitü'nün araştırma kapsamı, Türkiye'ye özel bir odaklanmayı ve egemen olarak siyasal İslam’ın yükselişini içerecek şekilde büyüdü ve buna Sovyet sonrası Ortadoğu'daki siyasi eğilimleri anlamak eklendi.
11 Eylül 2001 terör saldırılarının ardından Enstitü, ABD hükümetine İslamcı aşırılığı, terörizmi ve kitle imha silahlarının, özellikle nükleer silahların yayılmasını anlama ve bunlara karşı koymada yardımcı olacak araştırma alanları ekledi.
On yıl sonra, sözde Arap Baharı'nın patlak vermesi ve Sünni-Şii çatışmasının bölge çapında alevlenmesi, bölgenin istikrarını sarsan ve asırlık siyasi sınırlarını ortadan kaldırmakla tehdit eden bir olaylar zincirini başlattı. Enstitü bir kez daha Selefilik, çevrimiçi teröristlerin işe alınması ve Rusya'nın bölgesel bir etki olarak yeniden ortaya çıkması gibi yeni konularda son teknoloji analizler sağlayarak yanıt verdi.
Şimdi kalkıp birileri; “muhalefet parti liderinin tespit ettiği her türlü yolsuzluğu dile getirmesi anayasal yükümlülüğü. Bundan doğal ne olabilir? Olması gereken de bu” diyebilir.
Ancak işin içine CIA konttolündeki Washington Institute'de çalışmış, İngiliz gizli servisinin kontrolündeki University of London- SOAS'ta, İngiliz Hükümeti Chevening Scholarship Bursiyeri Yurter Özcan giriyorsa, kimse beni, CHP liderinin samimiyetine, vatanseverliğine inandıramaz.
Hatırlarsanız 09-04-2022'de "MİT dikkat etsin! MI-6 Türkiye’de School of African and Oriental Studies ‘SOAS’ mezunlarını kullanıyor!" diye yazmıştım.
Makalenin sonunda "Siz siz olun bu atasözünü unutmayın; Ağaca balta vurmuşlar sapı bedenimden demiş!Türkiye'de yolu SAOS'tan geçen ne kadar akademisyen, bürokrat varsa mercek altına alınmalı. Yoksa her geçen gün altımız biraz daha oyulur. Bu bir güvenlik meselesidir. Paronaya değil!" diyerek ülkemizin karşı karşıya olduğu tehlike hakkında alarm vermiştim.
Soruyorum Atatürk'ün kurduğu CHP’nin mevcut Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, okyanus ötesinden nereden geldiği az çok belli olan, yabancı bir ülkenin büyükelçilik müsteşarlığının servis ettiği bilgi akışı ile ortaya çıkıp, esip gürlemesi siyasi etiğe uygun mu?
Bilenler biliyor; ABD Büyükelçiliği’nde 2021 yılının Temmuz ayında Baş Müsteşar olarak görevine başlayan Scott M. Oudkirk bu tür dosyaları hazırlıyor, evrak takibi yapıyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nda kıdemli bir meslek memuru olan Scott M. Oudkirk, daha önce, iki görevlendirme ve bir uzatılmış geçici görev kapsamında Ankara ve İstanbul’da toplam yedi yıl bulunmuş birisi.
Kimleri nasıl manipüle edebileceğinin çok iyi farkında. Bizim memlekette Yabancı ile devleti aleyhine işbirliği yapana hain derler!
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça
https://london.ac.uk/about-us/how-university-run/university-governance/board-trustees/sir-richard-dearlove-kcmg-obe
https://investors.kosmosenergy.com/board-member/sir-richard-dearlove
https://tr.topwar.ru/28153-shef-kgb-perelomnogo-vremeni.html
https://tr.sputniknews.com/20220525/abd-suriyede-operasyon-bolgesel-istikrari-daha-da-fazla-zedeler-1056649638.html
https://www.amerikaninsesi.com/a/turkiyenin-operasyonlari-pkkyi-irana-yakinlastirabilir/6587596.html
https://tr.euronews.com/2022/05/25/esra-albayrak-n-yonetim-kurulunda-yer-ald-g-abd-deki-turken-vakf-hakk-nda-neler-biliniyor
https://turkish.aawsat.com/home/article/mi6’nın-eski-başkanı-putin-2023’te-gitmiş-olacak
https://www.amerikaninsesi.com/a/kılıçdaroğlu-abd-deki-turken-vakfı-na-para-akışını-sordu/6587710.html
https://www.washingtoninstitute.org/
Gökhan 2 yıl önce
Seni konuşturan Teşkilata söyle Recep ve Küresel Mafyaya biad eden İstihbarat kliğine Allah gibi itaat etmeyeceğiz
Gün gelecek Devletin gücü üzerinden devşirdiğiniz Zulmün hesabını bu Millete vereceksiniz.
Sizsiniz Ulan Hain