Enes (r.a)’dan;
“Ukl veya Ureyne kabilesi halkından sekiz kişilik bir grup Medine’ye gelip Müslüman oldular. Bir müddet sonra Medine’nin havası onlara dokundu ve hasta oldular.
Şikâyetleri üzerine Peygamber (s.a.v), çobanlarıyla birlikte Medine’nin dışına çıkıp, develerin sütlerinden ve idrarlarından içmelerini öğütledi.
Adamlar bir müddet sonra sağlıklarına kavuştular.”
Buhari’de geçen ve Peygamber düşmanlarının diline pelesenk ettiği bu hadisi duymayan kalmadı.
İdrar sıvısı, böbrekten süzülen kandan meydana gelir. Boşaltım organına gelinceye kadar mikropla temas etmez.
Bize ne kadar abes de gelse, bir şeyin necis olup olmadığına “Din” karar verir.
Örneğin erkek bebeğin idrarı necis kabul edilmemiş, su serpmenin temizlenmesi için yeterli olduğu bize aktarılmıştır.
Örneğin toprak temiz, deterajanlar ve kozmetiklerde bulunan birçok malzeme dinen necistir.
Yani biz temiz olanı genel olarak necasetle yıkayıp “temizlendi” zannederiz.
Bu minvalde “kan nakli” gibi konuların dinen tartışılması gerekirken, deve idrarının polemik konusu haline gelmesi, insanların değiştirilmiş algıları üzerinden hadis ve sünnet düşmanlığının zihinlere yerleştirilmesi amacından başkasını taşımaz.
Bu sözde bilim (!) ve din (!) adamlarının TV programlarına çıkarak kan naklini, aşılardaki cenin dokularını, ilaçlardaki domuz jelatinini, yiyeceklerdeki haram maddeleri gündem ettiğini görmezsiniz.
Mesela tüp bebek tedavisinde kullanılan hormonal uyarıcı ilaçların hamile kadın idrarından üretildiğini, bazı hormon ilaçların at idrarından üretildiğini gündem ettiklerini duymazsınız.
Çünkü amaç, insanların yaşantısını düzeltmek değil, zihniyetini bozmaktır.
Deve idrarı ile ilgili birçok çalışma var çeşitli hastalıklarda özellikle kanserde faydalı olduğuna dair.
İbni Sina, bundan bahsetmiş ve özellikle Arap çöllerine ait develerin idrarının birçok hastalıkta kullanıldığını anlatmıştır.
Avrupa’da bu tedaviye isim bile verilmiştir: “Urinoterapi”.
“Hadis”ten “hastalanan herkes deve idrarı içsin”i değil, spesifik bazı durumlarda tedavi için idrarın kullanılabileceğini anlıyoruz.
Hadisin sıhhat derecesi ise “üst düzey” yani “sahih”.
-Tıbb-ı Nebevi’den öğütler, 12-
.
Dr. Bekir Tok, dikGAZETE.com