Tek tip bir resim anlayışında değildi yüzü ve yüz ifadeleri…
Yöresel kıyafetinin içinde bir başka yorumsallık ve çetrefillik vardı.
Yorum ve çetrefillik…
Bu iki kavram da ilginç olan “Halet-i Ruhiye” idi. Sergilediği davranış, çetrefilli olsa da karşılıklığa anlam kazandırıyoruz.
Hareketleri hayatına odaklıydı. Zayıf bedeni, ayaklarının bastığı her yere bir dokunuş bırakıyordu. Hareketli kişiliği, uğrak noktalara, uğradığı evlere bir hayat dersi ve ve bir hayat notu bırakıyordu.
Bir bayrama, bayram enerjisine bereketiyle geliyordu. Ansızın karşımızda belirdi…
Belirmesinin sebebi, yoksun ve yoksul hayatına insan kazandırmak ve insanların yüreklerinde iz bırakmaktı.
“Her şey nasip” diye boşuna söylememişler!..
O da Ramazan Bayramı’nın bereketli sofrasından nasibini aldı.
Maddi yetersizliklerin ve adaletsiz dünyanın ferdiydi. Bir yese, belki kaç gün sonra boğazından tekrar nimet geçecekti. Lakin prensip sahibiydi.
Kötü ve acımasız dünyada, Allah'ın adaletine ve rızkına amenna etmişti. Yediklerinde ve içtiklerinde seçiciydi.
Seçiciliği ve prensipliliği ona büyük bir seviye kazandırmıştı. Neden mi?
Açlıkla ve yoksullukla imtihan!..
Kimsesizlikle ve yalnızlaştırılmayla imtihan!..
İmtihanın hediyesi, her buyur edilen sofrada Allah-u Teâlâ’nın ona sevdiği yemekleri sunması ve karşısına çıkarmasıydı.
Allah'a olan sevgisini ve saygısını her lokmayı ve her yudumu “Bismillah”-sız boğazından geçirmeyerek gösteriyordu.
Hafızasına, zikrine, gönlüne, insanlığına ve zihniyetine olan “Ahde vefa”sıyla insanları kendisine hayran bırakıyordu. 55 yıl önceki hayatını unutmayan, “Ne halden ne halde geldik” veya “Geldik gidiyoruz…” mantığıyla; “Düşen benim; düşkünlüğüm de benliğim" diyen bir düsturu vardı.
Herkesle bayramlaştı. Teker teker…
Gözlerinde düşmüşlüğün ve kalkmışlığın etkisi vardı. Ama her şeye rağmen dik ve dimdik duruyordu.
Herkesle anlaşamayan bir yapısı varmış. Anlaştıkları, ona sevgi ve saygı gösterenlermiş.
Çayını içti ve kalktı!..
Giderken bile bayramın önemini insanlara ve zihinlere teker teker aşıladı.
Koca yaylada yürüye yürü ye…
Yorgun, zayıf ve yaşlı bedeni ile…
“Sıla-i Rahim” aşkıyla yürümeye devam etti.
EY EMMİ! ÇAMLIYAYLA'NIN EMMİSİ!..
Seni tanıdığım gün; “İnsanlığımla ve hayatımla bir kez daha yoklandım.”
Sen herkes için birer yoklamasın…
Sen ki Çamlıyayla’nın en değerli ve en kıymetli imtihanısın!..
İmtihan… 75 yıllık hayata sığdırdığın o imtihan!..
İnsaniyet-i beşer… Kaderiyet-i baht… Vuslatına ermiş bir gönül ve “Deli” lakabınla gizlendiğin dervişlik…
Boşuna söylememişler: Akıllıların dünyasında, deliliğin sözü ve eylemi yer bulur!..
Deliliği bilmezsin, akliyet-i acizliğin dünyasını bilirsin…
Yakılana ve yanana söz edersin!..
Bilmezsin ki!...
İnsan yandığıyla yanmaz….
Yandığıyla hükm olur!..
Dünyayı yakarsa deliler ve mazlumlar yakar!..
ÇAMLIYAYLALI DELİ RAMAZAN EMMİYE SELAM OLSUN!..
Kelamın sonu, şahsiyet-i beşere selam dursun!..
Vesselam….
.
Muhittin Taha Çalık, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @TahacalikCal , @dikgazete
Necdet çelikdönmez 5 yıl önce