Bürokratik vesayet; cemaat ve tarikatlar!..
“Şüphesiz Allah, seçkin zümrenin yaptıklarından dolayı umumi halkı sigaya çekmez… Fakat kötülükler aleni olarak işlendiği vakit mani olmazlarsa hep birden azaba müstahak olurlar!..”
Ömer bin Abdülaziz
Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün Ayhan Bora Kaplan suç örgütüne yaptığı operasyonla Kaplan ve bazı isimlerin tutuklanmasının ardından örgütün iki numarası Serdar Sertçelik’in gizli tanık yapıldığı, elektronik kelepçe takılıyken de önce bir restoranda tabancayla vurulduğu sonra da yurt dışına kaçtığı/kaçırıldığı ortaya çıkmıştı! (Macaristan’da yakalanıp tutuklandı.)
Soruşturma derinleşince, AK Partili bazı eski bakan ve milletvekilleri üzerinden hükümete yönelik emniyet içinden bir paralel yapılanma benzeri operasyon başlatıldığı da anlaşıldı!
Bunun üzerine İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya bir açıklama yaptı... Sonrasında emniyet içinde müdürlerden bazı isimler gözaltına alındı ve tutuklandı!
Olayın takipçisi olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı açıklamada; “Son dönemde gündeme gelen hadiseyi tüm boyutlarıyla takip ediyoruz... Bürokratik vesayete izin vermeyiz. Kanunun dışına çıkan, marazı olan kim varsa, hukuk zemininde mutlaka hesabını soruyoruz. Ülke ve millete karşı vazifesini yapmamasının hiçbir bahanesi olamaz” diyerek, daha sonra şu ifadeleri kullandı:
“FETÖ’ye diyet borcunu ödemek için Yenikapı ruhunu baltalayanlar görüyoruz ki, asla boş durmuyor. Kuklayı da kuklacıyı da çok iyi biliyoruz. Fitne ve nifak odaklarına kesinlikle göz açtırmayacağız. Bunlara bugüne kadar boyun eğmedik, bundan sonra da geri adım atmayacağız. Her zaman söylüyorum; korkaklar zafer anıtı dikemez.
Ne yarım asrı bulan siyasi hayatımızda ne de 21 yılı aşan iktidarlarımız boyunca korkanlardan, kaçanlardan olmadık. Gün oldu vesayetçilere meydan okuduk. Gün oldu eli kanlı terör örgütlerine meydan okuduk. Gün oldu emniyet, yargı ve ordu içinde yuvalanmış FETÖ’cü alçaklara meydan okuduk. Vatanımızın bekasına, milletimizin istiklaline kim kastederse, bundan sonra da karşılarında dimdik durmaya devam edeceğiz!..”
Erdoğan üstüne basa basa, “Bürokratik vesayete izin vermeyiz!..” dedi!..
Açıklamayla bjirlikte bürokraside bir yapılanma olduğu ortaya çıktı!..
Tarihi süreçte hükümet olan hangi partiyse, değişmeyen kural, kendi adamlarını bürokrasiye yerleştirmek olmuştur…
Kimi zaman açıktan kimi zaman da kapalı olarak bu yerleştirmeler, parti görüşlerine göre süregelmiştir!
Örneğin; Adalet eski Bakanı Seyfi Oktay ve yerine gelen Mehmet Moğultay döneminde açıktan açığa yargı neredeyse baştan sona değiştirilerek, kendinden olanlar atanmışlardır!
Seyfi Oktay’ın çıkışları olmuştur ama Mehmet Moğultay 1995 İstanbul Kongresinde şöyle demişti: “Ben CHP’lileri işe almayacağım da MHP’lileri mi alacağım?!.”
Sonuç itibariyle kendi partisinden olanları işe almıştır!..
AK Parti döneminde kimler işe alınmıştır?!.
Genellikle başlarda, FETÖ’cüler devletin içinde güçlü oldukları için kimi isterlerse onları aldırmışlardır ki; 2016’dan itibaren başlatılan operasyonlar sekteye uğrasa da, halâ devlet içinde oldukları yapılan operasyonlarda ortaya çıkmaktadır!
Sonraki dönemlerde partiye yakın olmakla birlikte, milletvekillerinin, il-ilçe başkanlarının, işadamlarının torpiliyle işe alımlar olmuş, daha çok, özellikle bakanların torpiliyle cemaat ve tarikatlerden isimler alınmıştır!..
Burada snavlarda yazılıdan birinci çıkanların mülakatta elenip, yerlerine yetersiz puan alanların işe alındığını da göz ardı etmemek lazım!..
Bunu Bülent Arınç geçmişte zaten itiraf etmişti!..
Ortada FETÖ benzeri bir bürokrat vesayet yapılanmasından söz edilecekse, bunlar genelde şu an faaliyette olan cemaat ve tarikatların adamlarıdır!..
Hükümetin bir şekilde “bizden” diyerek işe aldığı bu adamlar; sadece şeyhleri, gavsları, hoca efendileri, abileri, efendi babalarını dinler ve onlar ne emrederse, ölümüne de olsa emre itaat ederler!..
Çünkü şeyhlere, gavslara, hoca efendilere, abilere, efendi babalara itaat etmek, Allah’a itaat etmektir onlar açısından!..
Dolayısıyla devletin/hükümetin emri yapılmasa da olur!..
Bunları kafamızdan filan uydurmuyoruz!..
Uzun zamandır konuşuluyor ve son dönemlerde basında da haber olarak yer almaya başladı…
Birkaç örnek!..
31 Mayıs’ta Odatv, “Süleymancılar’ın ‘Mehdiyet’ projesi: Kim bu SS teşkilatı... Eski AKP’li vekil tek tek anlattı...” başlığıyla haber yaptı ve özetle şu ifadelere yer verdi:
“Kamuoyunda “Süleymancılar” olarak bilinen cemaatin kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan’ın torunu, AKP İstanbul eski Milletvekili Fatih Süleyman Denizolgun’un, Süleymancılar Cemaati ile ilgili yaptığı ifşaları sürüyor. Fatih Süleyman Denizolgun, geçen aylarda ziyaret için gittiği bir bakanlıkta, bakan yardımcısının koruması tarafından Süleymancılar Cemaati adına tehdit edildiğini açıklamış, "Kuruşiilik" olarak adlandırdığı "Süleymancı" yapının tüm bakanlık, bürokrasi ve yargının içerisine sızdığını belirtmişti.
Alihan Kuriş’e atıfla cemaatin yeni yönetimini "Kurişiiler" olarak isimlendiren Denizolgun, Kuriş ailesinin Süleymancılar cemaatiyle evlilik yoluyla kurduğu akrabalık ilişkisini “12 Eylül darbesinin bir operasyonu” olarak değerlendirmiş, 31 Ekim 2019'da cemaate ait Kağıthane Sadabad Kursu'nun olaylı yıkımını hatırlatarak; "Kurişiilik İçin devletimize ve hükümetimize ilk başkaldırı harekatı olmasının yanında, işin esası, Mehdiyet ilanı öncesi, ülke içi, devlet içi bir deneme ve yoklama yapmak ana hedef ve konuydu" dedi.
Denizolgun, eniştesi Sabri Kuriş'in de, "SS" olarak isimlendirdiği bu yapı tarafından öldürüldüğünü şu sözlerle ima etti: "Türkiye'deki mecazi manada isim benzerliği olan; S.S teşkilatına sadakatle bağlı ama benim hiçbir zaman, hiç güvenmediğim birileri; eniştem Sabri Kuriş’in vefatını aylar önce söylediğinde çok şok olmuştum!.. Sonrasında bu kişiye eniştem vefat ettiğinde nasıl ve nerden bildiniz diye yazınca, sükut etmişti!.. S.S teşkilatı; ülkemizin en tehlikeli suç ve terör örgütlerinden biridir, tabiki dünya da gelmiş geçmiş en büyük suç ve terör örgütü olan Kurişiilikten sonra!.."
Haberlere devam edelim…
“MASA Stratejik Araştırmalar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Atılgan Bayar, FETÖ ile Süleymancılar arasında akrabalık bağları olduğuna işaret etti.
Bayar’ın yaptığı paylaşım şöyle: "Adil Öksüz'ün kayınpederi Süleymancıların Sakarya mütevellisidir.
Kemal Batmaz'ın babası Süleymancıların il sorumlusudur.
FETÖ lideri gençliğinde Süleymancılara katılmak için evden kaçmıştır. Geçişgenliğe dikkat!.."
Bayar’ın paylaşımını alıntılayan AK Partili eski vekil Metin Külünk, şu paylaşımı yaptı:
"15 Temmuz’dan kendileri için önemli dersler çıkaran ve din psikolojisini terk etmek istemeyen ve de terk etmeyecek emperyalizm, FETÖ yerine, yedekleme olarak Süleymancıları mı hazırlıyor?
O zaman devlet aklı ve siyaset bu gelişmeleri takip ediyor, inanıyoruz. Bir delikten ikinci kez ısırılma şansımız yok.
Özellikle siyaset, üzülerek ifade ediyorum ki, son derece stratejik meselelerde kimi zaman hiçbir şey yokmuş gibi hareket etmeyi çok seviyor!.."
Devam…
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun yıllar danışmanlığını yapan Hüseyin Besli, FETÖ’nün ardından bakanlıklarda görevlendirilen cemaat üyelerine dikkat çekti… AKP’li eski Milletvekili Hüseyin Besli, “Menzil tarikatına” vurgu yaparak, “İsmini palazlandığı şehirden, Adıyaman/Menzil’den alan bir yapının, özellikle bir bakanlığımızda neredeyse bütün pozisyonları kendi mensuplarıyla doldurmasına dikkat çekmek istedim” dedi.
“FETÖ’ye yönelik temizlik ve tasfiyenin devlette ve sivil toplumda ortaya çıkardığı boşluğu doldurmaya çalışan açıkgözler türedi. Kimi tarikatlar ve vakıflar… Eğer, FETÖ’nün bugünkü noktaya, devlete/bürokrasiye sızarak, devlet imkânlarını kullanarak geldiğine inanıyorsak… Bugün aynı yöntemleri kullanan yapıların (tarikat/vakıf) gelecekte aynı sonuca varmalarının kaçınılmaz olacağını söylemek için kâhin olmak gerekmez.”
Gazeteci-Yazar Soner Yalçın, çok önce yazdığı bir yazıda şunları kaydetti;
“Sağlık Bakanlığı’nda Menzil Cemaati örgütlenmesi var! Bir zamanlar Fethullah Gülen cemaatinin devlet kurumlarındaki örgütlenmelerini nasıl görmek istememişlerse, şimdi de benzerini Menzil Cemaati için yapıyorlar. Yani… O kadar görmüyorlar ki, sağlık bakanının kim olduğuna bile dikkat etmiyorlar! Recep Akdağ 11 yıl sonra niye gitti? Ve 15 ay sonra yeniden görevine niye döndü? Bunun Menzilciler ile ilgisi var mı? Bakanlığa hakim olan Menzil Cemaati, Mehmet Müezzinoğlu'nun çalışmasını engelledi mi? AKP, Recep Akdağ'ı yeniden koltuğa bu nedenle mi oturttu? Evet…” bilgisini vermişti.”
“Devlet tehdit altında… Menzil cemaati dört koldan sardı!..
Fetullahçıların boşluğunu Menzil dolduruyor… Devlet içerisinde hızla örgütlenen yapı, milyonlarca lirayı yönetiyor… Kadınlar ve öğrenciler arasında da örgütlenmeye başlayan cemaat, yurtdışı faaliyetlerine de ağırlık veriyor!..”
Bunlar ve benzeri onlarca haberi görmek mümkün!..
Anlaşılan odur ki; 2000’li yıllara kadar gelen hükümetlerin bürokrasiye yerleştirdiği kişilerin büyük çoğunluğu emekli edilmiş veya olmuştur!
Kalanlar varsa da vesayet kuracak bir etkinliğe sayı olarak da, yetki olarak da yeterli değildirler!
Geriye kala kala AK Parti hükümetlerinin işe aldıkları kalmıştır!..
Büyük çoğunluğu da cemaate, tarikata mensupturlar!..
Menzil’de cenaze töreninden sonra Sağlık Bakanlığı’nda etkin olduğu açıklanan bir kişi, “Hocam bir emriniz olursa, bakanlıktayım ben” diyerek, durumu ortaya koymuştur!..
Son günlerdeyse tarikatlerde sözde post, gerçekteyse rant kavgası yaşanmaktadır!
Geçmişte birbirlerine övgüler düzen aynı tarikatın mensupları ve başları, şimdi şeyhlik, ona ‘rabıta’ buna ‘rabıta’ ‘tövbe alma’ (günah çıkarma) kavgasıyla ispatlamışlardır ki; dinmiş, imanmış, davaymış hepsi menfaat için gerekli!.. Aslolan para, itibar, şan ve şöhret!..
Menfaatine dokununca, vazgeçilmeyecek bir şey yokmuş!..
Örnek; İsmailağa-Cübbeli!..
Menzil’deki 3 kardeş!..
Bakınız, bütün basın organlarında yer alan bir haberin başlık ve spotu: “Menzil’de sular durulmuyor: ‘Kardeşlerim FETÖ’den daha tehlikeli!..’
Menzil Tarikatı'ndaki taht kavgası sürerken, Menzil şeyhinin oğlu M. Saki Elhüseyni, "Bu ailenin ve köyün ağası benim" dedi. Elhüseyni, kardeşlerinin, "FETÖ’den daha tehlikeli olduğunu" söyledi.”
Menfaat için kardeş kardeşi düşman ilan ederse, devlet kadrolarına yerleştirdikleri de devleti düşman ilan edebilir ve paralel bir yapılanma içine girebilir!
12. Yüzyılın sonlarına kadar olmayan; o zamanla birlikte ortaya çıkan ve devletlerin yıkılmasında (FETÖ son örnek) büyük pay sahibi olan ve başlarındakinin amaçları para, şan-şöhret dünyaya oynamaktan başka bir şey olmayan din taciri tarikat/cemaat gibi İslam dışı oluşumlar kapatılsın!
Kapatılmazsa, devlet ve millet olarak çok pişman olacağımız günler uzak değildir!..
.
Ali Mevlüt Kaya, dikGAZETE.com
Erdal 5 ay önce
Anlaşılan odur ki; 2000’li yıllara kadar gelen hükümetlerin bürokrasiye yerleştirdiği kişilerin büyük çoğunluğu emekli edilmiş veya olmuştur! Kalanlar varsa da vesayet kuracak bir etkinliğe sayı olarak da, yetki olarak da yeterli değildirler! Geriye kala kala AK Parti hükümetlerinin işe aldıkları kalmıştır!..
ikibin yılında alınanlar yapar dememiş. AKP bür
halim 5 ay önce