- Adam!..
Açık açık “Erdoğan’ın devrilmesi” için başımıza büyük felaketlerin gelmesi gerektiğini…
Bunların arasında büyük yangınların çıkması gerektiğini söylüyor. “Sen ne demek istiyorsun!.. Böyle muhalefet mi yapılır?” diye hesap sorulmuyor.
- Adam!..
Amerikan fonlarından harıl harıl para alıyor…
Yetmedi…
Dönüp Avrupa’dan da ziftleniyor.
Bu arada “Antiemperyalist sol” ayaklarına yatıyor.
Öyle ya!
Zamanında solcu geçinenler beğenmedikleri, her önüne gelene “işbirlikçi!.. Amerikan uşağı!.. Faşist!..” vs. dedikleri için şimdi kalkıp kim ona “işbirlikçi!” diyebilir ki? Kendini bu şekilde garantiye aldıktan sonra, işinin(!) gereği olarak;
Devletimiz, 4-5 cephede savaş halindeyken (Karabağ - Irak - Suriye - Libya vs. şimdi bunlara Yangınlar da eklendi) bozgunculuğa sebebiyet verecek yayınlar yapıyor (E, işi bu!.. Elin oğlu parayı başka ne sebeple versin ki?).
Her şey bu kadar net, ayan-beyan ortada iken yine hesap sorulmuyor.
- Kadın!..
Yunanistan’da yangın çıkarken, saçını başını yolup feryad-ı figan ediyor “Yunanistan’ın acısı acımızdır..” diyor!
Ülkemizde yangın çıktığında ise;
Daha yangınlar devam ediyorken ve yangında vefat edenler toprağa verilmemişken, kadın hiçbir üzüntü emaresi göstermeden, sırf “PKK suçlanmasın” diye dezenformasyon görevini yaparak hedef saptırıyor.
Neymiş?
Yangın yerlerine “akepeliler çökecekmiş!..”
Halkın acısı taze olduğu için, bu kadar adi bir yalanı sorgulayıp;
“sahillerden bu kadar uzak, yangın yerine gelip kim otel yapar? Kaldı ki, bu işin imarı, mülkiyeti, ruhsat işleri bu kadar basit mi?
Ayrıca…
Bu ruhsatları, plan tadilleri vs. yi yapacak belediyelerin büyük çoğunluğu CHP belediyeleri…” diye sorulmadığı için kendini uyanık sanıp, zekâmızla alay ediyor.
Bu kadar mesnetsiz bir yalanın da hesabı sorulmuyor.
- Cumhurbaşkanı 39 yıldır rutin olan bir kararnameyi imzalıyor.
Adam!..
Hemen o kararname üzerine atlayarak, Cumhurbaşkanımızı büyük bir töhmet altında bırakacak kafasına göre bir şeyler yazıp çiziyor, işi saptırıyor…
Hesap sorulmadığı için Cumhurbaşkanlığı makamını diline dolayabiliyor.
Peki…
İnsanları infiale sevk edenlerden yalan haberler yayarak, bozgunculuk yapanlardan, karışıklık çıkmasına sebep olanlara karşı tedbir alınıp hesap sorulmayacaksa güvenliğimiz ne olacak?
Her isteyenin istediğini yapabilme hürriyeti mi var?
Burası yolgeçen hanı mı?
GÜLÜNÇ MUHALEFET…
Muhalefete gelince:
Muhalefet ne diyeceğini şaşırmış vaziyette.
Kılıçdaroğlu…
THK uçaklarının belediyelere devredilmesini istiyor.
Sanki belediyecilik konusunda çok başarılılar da, şimdi sıra geldi orman yangınlarını söndürme işine.
Hâlbuki…
İstanbul’dan başlayıp Mersin, Hatay’a kadar olan tüm sahil belediyeleri yıllardır CHP’nin elinde.
Ve malum olduğu üzere bu belediyeler, Türkiye’nin geliri ve rantı en yüksek belediyelerini teşkil ediyor.
Bu şehir belediyelerinin bir ilçesinin bile (Bodrum, Marmaris, Kuşadası vb. gibi)
Anadolu’daki 2-3 şehir belediyesi kadar geliri var.
Eğer bu sahil belediyeleri, doğru dürüst yönetilmiş olsaydı bunların geliri ile Türkiye’deki tüm belediyelerin önemli ihtiyaçlarını karşılamak mümkün olurdu.
Ama…
Bakıyoruz ki, mezkûr yerlere azıcık yağmur düşse, ortalığı sel götürür.
Bu il ve ilçelerde…
Arabanızı park edecek yeri bırakın, sürecek yol bulamazsınız. İlçede bir tur atmak isteseniz, mümkün değil başaramazsınız. Bu kadar gelire rağmen altyapıları yok veya çok yetersiz.
Neden?
Çünkü…
“Hatırlı” siteler, denize yaklaşmak için vatandaşa bir gıdım yol bırakmamış da ondan.
RANT... YOLSUZLUK... VS.
Eğer denize girmek isteseniz, beş yıldızlı otel ve “hatırlı” siteler kıyıları işgal ettiğinden mümkün değil yer bulamazsınız.
Bu güzelim ilçeler, berbat bir şehircilik örneği ile yaşanmaz hale getirilmiştir.
Altyapıları sıfır…
Lağımların patlayıp ortalığı batırması an meselesi.
Oteller…
Belediyenin onayı olmadan bir çivi bile çakamazlar.
Ama…
Bakıyorsunuz ki, sağa sola yayıla yayıla genişleyip dururlar. Belediyeler bunu görmez.
Neyin karşılığında?
Herkesin bildiği sırdır bu! Söylenmez…
Lafa gelince de “Akp.. rant.. yolsuzluk…” deyip dururlar.
SİVRİSİNEK…
İşte bu muhalefet belediyeleri, daha kanalizasyon tesisatını yapmasını beceremezken kalkmış, devletten uçakları istiyor… Bunlarla yangınları söndürecekmiş!..
Karşınızda 99 depreminde aciz kalmış bir Ecevit yok. O zamanlar bakanlarına ulaşıp, kabineyi bile toplayamamıştı Ecevit…
Şimdi ise…
Cumhurbaşkanı, Bakanları ve tüm ekip ve teçhizatıyla görev başında olan…
Yangını dakika dakika takip ederek 153 farklı yerdeki yangını söndürüp, yaraları hızla sarmaya başlayan bir hükumet var.
Bu hükumeti Ecevit hükumeti ile karıştırmayın.
Siz önce, İstanbul gibi bir şehri sivrisinek istilasından kurtarın da
Sonra büyük işlere talip olun.
.
Emin Batur, dikGAZETE.com
doğruya doğru... 3 yıl önce