BU ZALİMLERLE Mİ KUDÜS’Ü KURTARACAKTIK?
Küfür devam eder
Ama zulüm asla...
Suriye’de Beşşar Esad, zalim Baas rejimi ile birlikte yıkılıp gitti…
Ama hala İran’ın Baas rejimi ile birlikte Kudüs’ü kurtaracaklarına inan arkadaşlarımız var.
Bu rejimin ne kadar zalim olduğunu anlatmaya çalışacağım ama bu zulmü anlatmaya kelimeler kâfi gelmez.
BU REJİME ÖZENENLER DE VAR!..
Diğer yandan Baas’ın zalim rejimine özenen ama bunu diliyle söylemeye cesaret edemeyip, dolambaçlı yollarla ve bilhassa Suriyelilerin ülkemizde mülteci olarak bulunmasını fırsat bilerek kinlerini Suriyeliler üzerinden ifade edenler de var.
Onlar;
Bizim arkadaşlarımız gibi değil,
Gerçekten ve bilerek Beşşar’ın kaçmasına ve Baas’ın yıkılmasına üzüldüler.
Bunların;
Başını bugüne kadar CHP ve küçük ırkçı partiler çekti.
Bu da normal…
Çünkü CHP’nin geçmişinde Baas rejimi benzeri bir uygulaması vardı. Özeniyor olabilir!..
Ama şartlar uygun olmadığı için farklı bir dil ve yöntem kullanıyorlar.
Nitekim;
Kazandıkları belediyelerde Suriyelilere neler çektirdiklerini ve genel başkanlarının buna müdahale etmediğini gördük.
Mesela;
Suriyelilerin kullandıkları suya normalin 10 katı fatura göndermek…
Veya
Evlenecek genç çiftlerden 10 kat harç almak gibi uygulamaları oldu.
Şimdi bu yaptıklarının utancıyla ömür boyu yaşayacaklar (Utanacak yüzleri varsa) CHP böyle…
DEM Parti de PKK/PYD’nin elindeki topraklardan olmasını istemez. Bu haliyle tercihi Baas rejiminin sürmesinden yana. Diğer ufak-tefek marjinal grupları saymaya gerek yok.
Benim sözüm, bizim camiadan bazı arkadaşlara olacak
Ama önce yıkılan Baas rejiminin nasıl bir şey olduğuna bakalım.
SEDNAYA HAPİSHANESİ…
Sednaya hapishanesi aslında 61 yıllık Baas rejiminin özetidir.
Bu hapishane, öyle korkunç bir yer ki, kaç gün geçtiği halde daha hala alt katlarına ulaşılabilmiş değil.
Bunun için bölgeye Türkiye’den arama kurtarma ekipleri intikal etti.
Öyle bir hapishane ki, içine girilemiyor.
İçeride kimler var bilinmiyor.
Dehlizlerle yeraltındaki hücrelere iniliyor ama hala dibine ulaşabilmiş değiller. İçeriden sesler geliyor; beton kırıcılarla duvarlar kırılmak isteniyor ama öyle sağlam yapılmış ki, bu kadar uğraşmalarına rağmen hala tüm mahpuslar kurtarılabilmiş değil.
Bu arada;
Mahpusların dışarıdaki yakınları çocuklarının hangi hapishanede olduğunu, yaşayıp yaşamadığını, ne zaman mahkemeye çıkacağını bilmiyor.
KORKU FİLMİ-ENGİNİZİSYON…
Ulaştıkları biçarelerin kimi aklını yitirmiş, kiminin vücudu açlıktan kadit hale gelmiş, kimisi çıktığında ayakları çekemez olmuş, yürümeyi unutmuş.
İşkence aletlerini vs. buraya yazmaya el vermiyor.
İspanya’da Müslümanlara yapılan enginizasyondan beter diyeyim yeterlidir sanırım. Görüntüler tam bir korku filmi.
ANNE…
Mesela;
12 yıldır kayıp olan çocuğunun hapishanede yaşadığını öğrenen bir anne, sevinçten kriz geçiriyor. Artık nasıl bir hapishane olduğunu düşünün!
Bu bir tane değil…
Bu şekilde binlerce, on binlerce anne var.
BAAS REJİMİ – İSRAİL, PKK- DEAŞ…
Diğer yandan;
Beşşar’ın İsrail’e karşı durduğunu sananlar var.
Yok, öyle bir şey!
PKK DAEŞ’e (IŞİD) ne kadar karşı ise Baas rejimi de İsrail’e o kadar karşı.
Esad ailesini Suriye’nin başına musallat eden batıdır. Nitekim Beşşar, ülkeyi terk etmeden önce son çare olarak asıl patronu ABD’den yardım istemiştir.
Baas rejimin görevi;
Suriye’yi insansız hale getirmek; kaçmayanları öldürmek veya zindana atmaktı. Uzun vadede yaptıkları plan budur.
Böylece İsrail’in önünü açmaktır gayeleri.
Daha iç savaş başlamadan Tayyip Bey’in tüm ısrarlarına rağmen muhaliflerle masaya oturmayıp Suriye’yi bu hale getiren Baas rejimidir. Bu mudur İsrail’e karşı gelmek?
Eğer muhalifler yönetimde olsaydı bugün 10 milyon Suriyeli yurt dışına çıkmamış, İsrail’in karşısında kaya gibi durmuş olurlardı.
ALEXANDR DUGİN…
Tüm bunları görmeden başımıza A. Dugin kesilenler var.
“Suriye bundan sonra çok karışacak!.. Suriye şöyle olacak böyle olacak” diyerek bilgiçlik taslıyorlar.
Suriye’nin çabuk toparlanıp, kendine gelmesi için dua edeceklerine sanki bu hiç bilinmeyen bir şeymiş gibi mırıldanıp duruyorlar.
Yarın en ufak bir karışıklıkta da (inşallah olmaz ama olma ihtimali yüksek) “Bakın bakın! Biz dememiş miydik!..” diyerek içten içe keyiflenecekler.
NİTEKİM…
İsrail, Golan Tepeleri'ne girince, İsrail sanki ilk defa Suriye’yi taciz ediyormuş gibi paylaşımlarda bulundular…
Ve…
"Bakın bakın Beşşar gitti İsrail Suriye'ye girdi. Şimdi beğendiniz mi bu yaptığınızı?" demek istiyorlar.
Ya hu arkadaşlar!
İsrail’in Suriye'yi taciz etmediği gün mü vardı?
İsrail, Şam Havalimanını, Halep Havalimanını ve Şam’da İran Büyükelçiliğini Beşşar Esad’ın iktidarı döneminde vurmadı mı?
TUTARSIZLIK!..
Bir de; “Başşar giderse Suriye'de işler karışacak” diyenler var.
Sanki Suriye’de şu anda her şey normalmiş gibi düşünüyorlar.
10 milyonu dışarıda, 1 milyonu şehit ve hapishaneleri ağzına kadar dolu olan bir ülke, nasıl normal olabilir?
Üstelik;
Amerika, Rusya, İran ve birçok terör örgütü ortalıkta cirit atıyor. Diktatör Beşşar’ın Şam’ın dışında hükmü geçmiyordu. Ülke paramparça... Bundan dolayı İsrail istediği zaman ve istediği yeri vurabiliyordu.
Buna rağmen; "Ya hu Beşşar'ın Baas rejimi kalsaydı da statüko bozulmasaydı" diyenlere sormak lazım:
- Bir ülke daha fazla ne kadar bozulabilir ki?
Benim, CHP ve şürekâlarına diyecek bir şeyim yok
Ama…
Sözüm mütedeyyin arkadaşlarımıza: “Sakın zalime meyletmeyin, sonra ateş size dokunur…” Hud 113
.
Emin Batur, dikGAZETE.com
NOT: Gelecek yazıda; Suriye’de 61 yılda ne oldu? Son 13 yılda ne oldu? Olacak inşallah.