-Miryokefalon Zaferi'nin 848. Yıldönümü kutlamaları, Gelendost.
Bu defa da köşemi Doktora Öğrencisi Tarihçi Orkun Yavuz'a ayırdım.
Miryokefalon Zaferi’nin 848. Yılı Kutlamaları (16-17 Eylül 2024 / Isparta – Gelendost)
Anadolu olarak adlandırılan Türkiye coğrafyasında ‘Türk’ adının varlığı ve devamlılığı açısından önem arz eden bazı kritik savaşlar vardır. Anadolu’da Türklüğün boy göstermesine kapı açmış ilk büyük savaş, herkesin malûmu olduğu üzere 1071 yılında Bizans ve Büyük Selçuklu Devleti arasında vukûbulan Malazgirt Savaşı’dır. Bu savaş, Anadolu Türklüğü açısından sahip olduğu öneme istinaden yılın her 26 Ağustos gününde devlet protokolü eşliğinde Bitlis’in Ahlat ilçesinde büyük bir coşku ile kutlanmaktadır.
Malazgirt Savaşı, neredeyse devletin bütün kademelerinin katılımıyla Malazgirt’te ve bilimsel/resmi etkinlikler ile ülke genelinde kutlanmakta, anılmaktadır. Türkiye coğrafyasında Türk varlığının günümüze kadar ulaşmasında önemli bir yere sahip olan diğer bir savaş ise geçen ay 848. yıl dönümünü kutladığımız Miryokefalon Savaşı’dır. Anadolu’nun uzun yüzyıllar boyunca Türk yurdu olacağını gösteren bu savaşa kimi tarihçiler ‘Yurttutan’ Savaşı adını vermiştir.
Bugüne kadar savaş üzerine yapılan çalışmalar ışığında daha iyi bir şekilde anlıyoruz ki ‘yurttutan’ tabiri gerçekten bu savaşla özdeşleşen, savaşın Türk tarihi açısından sahip olduğu önemi gözler önüne seren bir ifade olmuştur.
17 Eylül 1176 tarihinde Miryokefalon Savaşı’nın yeri, ihtilâflı görülmesi sebebiyle sahip olduğu öneme rağmen, Türk tarihinin ‘yetim kalmış’ savaşlarından birisi gibidir. Savaşın vukûbulduğu coğrafya hakkında çok sayıda bulgu elde etmek mümkün olsa da günümüzde, savaş alanının kesin olarak tespit edildiği söylenememektedir.
Peki, Türk tarihi için büyük bir önem arz eden bu zaferin nerede vukûbulduğunun ‘kesin’ olarak tespit edilememesi bu zaferin sonuçlarını, Türk tarihi açısından sahip olduğu önemi tamamen ortadan kaldırmakta mıdır?
Tarih metodolojisine göre savaşın mevkii olarak nerede vukûbulduğu tabii ki önem arz etmektedir. Diğer bir yandan savaşın Ortaçağ Anadolu’sunda sosyo-politik açıdan ne gibi sonuçlar doğurduğu konuları da önemlidir. Bu bağlamda, Miryokefalon Zaferi’nin nerede yapıldığının tam olarak tespit edilemiyor olması, bu ‘milli’ zaferin ülke genelinde resmi törenler eşliğinde kutlanması için bir engel teşkil etmemelidir.
Miryokefalon Savaşı da ülke genelinde resmi ve bilimsel etkinlikler ile kutlanmalıdır.
Miryokefalon Zaferi’nin anılmasına yönelik Türkiye’deki ilk resmi kutlamalar 1975 yılında Gelendost Belediyesi tarafından yapılmıştır. 1975’den beri Gelendost Belediyesi tarafından ‘her yıl’ resmi tören düzenlenmiş ve bu uygulama, günümüze kadar hiç sekmeden devam etmiştir.
Türkiye’de bu zaferi kutlayan ikinci yerel idare ise Çivril Belediyesidir. Çivril Belediyesi, Gelendost’tan 20 yıl sonra ve 1995 yılından beri zaferi resmi tören ile anmaktadır. Zafer kutlamalarına dâhil olan diğer bir yerel yönetim ise Konya Büyükşehir Belediyesidir. Konya, 2016 yılından itibaren resmi törenlerle zaferi anmaktadır.
2019 yılında Afyonkarahisar/Kızılören Kaymakamlığı ve Belediye Başkanlığı tarafından ortak olarak düzenlenen ‘’Miryokefalon Savaşı Kızılören’’ adlı çalıştay ile savaşın mekânı konusundaki tartışmalara Afyonkarahisar da katılmıştır.
Türkler açısından Ortaçağ Anadolu’sunun kurtuluş savaşı olarak nitelendirilen Miryokefalon Savaşı’nın sadece dört yerel yönetim tarafından anıldığı, Malazgirt Savaşı gibi bütün ülke genelinde kutlanmadığı görülmektedir.
Lisans dönemimde Prof. Dr. Refik Turan hocamın Selçuklu Tarihi derslerinde elde edindiğim bilgiler ve daha sonra Ortaçağ üzerine yapmış olduğum okumalar sonucunda Miryokefalon Savaşı’nın ‘en az’ Malazgirt Savaşı kadar önemli olduğunun farkına varmıştım.
Ve Türkiye genelinde kutlanmadığı sorusuna ise o dönemde mantıklı bir cevap bulamamıştım. Bu sorunun cevabını bulmaya başlamam, Sn. Topraklı ile tanışmam ve onun Miryokefalon Savaşı’nın tarihi coğrafyası üzerine yapmış olduğu çalışmaları görmem sayesinde oldu. 2022 yılında, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi ve aynı zamanda Lisans/Yüksek Lisans’tan hocam olan Prof. Dr. Bahri Ata’nın odasında tezim hakkında hocama danışırken tamamen tesadüf eseri Ramazan Bey ve onun bu savaş hakkındaki fikirleri ile tanıştım.
Tarihler 16-17 Eylül 2024’ü gösterdiğinde çok değerli hocalarımız ve Isparta’ya gönül vermiş kişilerin katılımlarıyla Isparta/Gelendost’ta yapılan Miryokefalon Zaferi’nin 848. Yılı Kutlamaları’na Ankara Heyeti’nin bir üyesi olarak katılma şerefine nail oldum. Heyet; Prof. Dr. Refik Turan ve İnş. Yük. Müh. Ramazan Topraklı başta olmak üzere Prof. Dr. Güray Kırpık, Prof. Dr. Cihat Aydoğmuşoğlu, Prof. Dr. Selahattin Kaymakcı, Dr. Ahmet Cebeci ve burada isimlerini sayamadığım çok değerli şahsiyetlerden oluşuyordu. Genç bir tarihçi olarak bu bilimsel heyette yer almak, yapılan saha incelemeleri ve kutlamalara katılmak beni oldukça gururlandırmıştı.
Ankara Heyeti, 16 Eylül sabahı Saat 07.00 sularında Ankara’dan hareket etti. Daha önce defalarca yapılan bu geziye ben ilk defa katılıyordum ve aslında bir ‘teknik gezi’ye dâhil olduğumu anlamam çok da uzun sürmedi.
Ramazan Bey başta olmak üzere otobüsün içerisinde konu hakkında uzman birçok kişi bulunduğu için araç mikrofonu ile çeşitli konular hakkında çok sayıda konuşma gerçekleştiriliyor ve teknik gezimiz adeta bir bilgi şöleni havasını alıyordu.
Gezimizin Isparta’ya kadar olan güzergahı şu şekildeydi: Çay-Çayıryazı Köyü’nde bulunan, Battal Gazi’nin mezarı olduğu düşünülen Hüseyin Dede Türbesi’ni ve Selçuklu Sultanı Alaaddin Siyavuş’un mezarı olduğu düşünülen büyük mezarı ziyaret; oradan da Şuhut Belediye Başkanı eşliğinde Şuhut’u ziyaret. Şuhut’tan sonra Hoyran Gölü, Kemer Boğazı, Eğirdir Gölü’nün batı kıyıları; Barla önü, İslamköy’de bulunan Süleyman Demirel Müzesi ve Anıt mezarı.
Hoyran ve Eğirdir Gölleri’nin son halleri yüzünden, otobüsteki herkesi büyük bir üzüntü kapladı. Göllerdeki su seviyelerinin büyük bir oranda azaldığını, burayı tanıyan, bilen ve araştıran kişilerden bizzat işittim. Kendi gözlerimle şahit olduğum ekosistem bozukluğu ve araç mikrofonundan yapılan konuşmalar sonucunda elde ettiğim bilgiler ile Isparta için büyük öneme sahip olan Hoyran ve Eğirdir Gölleri’ni hazin bir son beklediğini anlamam çok uzun sürmedi.
Araç mikrofonundan bu konu hakkında bilinç uyandırıcı bir konuşma yapan gazeteci/yazar Sn. Zeki Tarhan’dan elde ettiğim bilgiler, durumu daha iyi anlamam açısından önemliydi.
Isparta’nın can suyu olan bu göllere derhal gerekli müdahalelerde bulunulmalı ve ekosistem eski haline getirilmelidir. Türkiye ve Isparta için oldukça önemli bir şahsiyet olan Süleyman Demirel’in külliyesini ve anıt mezarını ziyaret ettikten sonra Isparta’ya doğru hareket ettik.
Bütün bu ziyaret noktalarına hareket ederken araç mikrofonundan mutlaka ziyaret ettiğimiz yerler hakkında bilgi veren ufuk açıcı konuşmalar yapılıyordu. Bu teknik gezide, önemli tarihi yerleri bizzat görmek ve gezi sırasında konunun uzmanlarından anlık bilgiler edinmek bende cidden çok farklı bir deneyim oluşturuyordu.
Lisansüstü öğrenim gören her genç tarihçinin en az bir kez teknik geziye katılmasının onların ufkunu genişleteceğini ve tarihi coğrafya araştırmalarına olan bakışlarını olumlu yönde değiştireceğini düşünüyorum.
Saat 16.00’da Isparta’ya ulaştık ve şehir merkezinde bulunan bazı önemli yerleri ziyaret ettikten sonra oldukça yoğun ve verimli geçen bir günün vermiş olduğu yorgunluk ile Büyük Isparta Oteli olarak da bilinen İyaş Park Oteli’nde istirahate çekilerek günü sonlandırdık.
17 Eylül sabah 06.30’da otobüsümüzün hareket etmesiyle Eğirdir Gölü’nün doğu yakası istikametinde ilerleyerek kutlamaların yapılacağı Gelendost’a doğru harekete geçtik. Gelendost güzergâhımızda birçok ziyaret noktamız oldu ve ilk günde olduğu gibi gezdiğimiz, gördüğümüz yerler hakkında teferruatlı bilgiler aktarıldı.
Gelendost’ta Kaymakamlık ve Belediye Başkanlığı tarafından sıcak ve samimi bir şekilde karşılandık ve savaş alanındaki Yenice Köyü’nde heyet olarak kahvaltı yaptık. Daha sonra Bizans ordusu ve imparator Manul’e büyük darbenin indirildiği yer olarak kabul edilen Kemer Boğazı’nın devamındaki vadiye gelerek, Kaymakam ve Belediye Başkanı eşliğinde saha incelemesinde bulunduk.
Ramazan Bey, savaşın nerede, nasıl yapıldığını detaylı bir şekilde izah etti. Diğer katılımcıların da katkılarıyla bir bilgi şöleni havası yaratıldı. Türk tarihi için oldukça önemli bir savaş olan Miryokefalon Savaşı’nın yapıldığı sahada bulunmak o an için bende çok farklı duygular yaşattı.
Savaş alanını ziyaret ettikten sonra vadiden devam ederek Akdağ köyü üzerinden resmi törenin yapılacağı Gelendost meydanına geldik ve Ankara Heyeti olarak yerimizi aldık. Siyasi konuşmalardan sonra Ankara heyetinden Prof. Dr. Refik Turan, Prof. Dr. Güray Kırpık, Ramazan Topraklı ve Ömür Çelikdönmez günün anlam ve önemini belirten kıymetli konuşmalarda bulundular. Bu konuşmalarda vurgulanan en önemli konu şu olmuştur: “Türk tarihi için oldukça öneme sahip olan bu savaş, neden tıpkı Malazgirt veya diğer önemli savaşlar devlet kademeleri tarafından resmi tören ile kutlanmamaktadır?”.
Bu hususun yanı sıra kutlamaların Isparta’nın genelinde karşılık bulduğunu söylemek de pek güçtür. Ramazan Bey’in konuşmasında altını çizdiği üzere Miryokefalon Zaferi’nin yıl dönümü kutlamalarına Süleyman Demirel Üniversitesi ve Isparta Milletvekilleri katılmamışlardır. Bu bağlamda zaferin 848. Yılı Kutlamaları, Gelendost Kaymakamlığı ve Gelendost Belediye Başkanlığı bünyesinde yapılan ‘yerel’ bir faaliyet olmaktan öteye geçememiştir.
Miryokefalon Savaşı’nın yapıldığı mekân, bilim dünyasında uzun yıllar boyunca tartışılmış ve tartışılmaktadır. Türk Tarih Kurumu bünyesinde bu konu hakkında birçok araştırma yapılmış ve 2017 yılında farklı görüşlerin çatışmasına fırsat tanınan ‘Miryokefalon Savaşı’nın Yeri Çalıştayı’ düzenlenmiştir. Konu ile ilgilenenlerin malûmu olduğu üzere bu çalıştayda tarih kaynakları örtüşen ve akademisyenlerin çoğunluğu tarafından kabul gören tez, Gelendost tezi olmuştur. Çalıştay’da çeşitli belgeler ışığında savaşın Denizli veya Konya’da gerçekleşmiş olabileceği iddiaları da savunulmuştur.
Son söz: Miryokefalon Savaşı’nın vukûbulduğu yer, elbette tarihî coğrafya açısından büyük önem arz etmektedir, fakat burada odaklanılması gereken asıl husus, Miryokefalon Zaferi’nin Batı Türkleri açısından önemli bir kilometre taşı olduğunu Türklük hafızasına yerleştirmek ve bu önemli zaferi, ülke genelinde halkın katılımıyla kutlamaktır.
.
Orkun Yavuz’un yazısı (Doktora; Genel Türk Tarihi, Ankara Ü, Sos. Bilimler Ens.), Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
KONU İLE İLGİLİ YAZILAR VE GEZİDEN FOTOĞRAFLAR İÇİN:
- https://www.dikgazete.com/yazi/n-a-7236.html