“Bu aşk bir bahri ummandır / Buna hadd-ü kenar olmaz”
Araştırmacı yazar Ömür Çelikdönmez’in “dikGAZETE.com”da yazdığı; “Türk kökenli Umman Sultanı ve İngiliz oltası!” yazısı üzerinden tam iki sene geçmiş. Üstad, gayet teferruatlı yazmış.
Biz de biraz konuyu güncelleyelim.
Umman Sultanlığı (Sultanate of Oman); Arap Yarımadası’nın güney doğusunda, Basra Körfezi’ne hakim, stratejik bir bölgede bulunuyor. Ortadoğu Coğrafyasını güneyden kuşatıyor. Afrika, Hint Alt Kıtası, Pasifik ve İran (Türkistan, Kafkaslar) ile bağlantılı denizyollarının kesiştiği noktada yer alıyor.
İnsanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden biri olan Umman; Peygamber Efendimiz hayatta iken İslamiyet’i kabul etti. Hicaz Bölgesi ile ticari ilişkilerinin ileri seviyede olması İslamlaşma sürecini hızlandırdı.
Umman; bir süre Kirmani (Kirman/ İran) Selçukluları’nın idaresinde kaldı.
15. Yüzyılda Portekizliler, Umman Sahillerinde koloni kurdu ama iç kısımlara giremedi.
Portekizliler, Muskat Kalesini ele geçirip, Körfez’i kontrol altına alır. 1552'de Piri Reis kumandasındaki Osmanlı Donanması, Muskat ve El Celali Kalesi'ni Portekiz işgalinden kurtardı.
Umman, 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı nüfuzu altına girse de; Osmanlı, burada eyalet sistemi kurmadı.
Umman Sultanı’nın bağlı olduğu “BU SAİD hanedanın kurucusu Ezd kabilesinden gelen İmam Ahmed b. Saîd’dir. Ahmed b. Saîd, Ya‘rubîler devrinde (1624-1741) Maskat’ın kuzeyinde, Suhar bölgesinde valilik yaptı.
1775’te Basra Körfezi'nin İran tarafından işgali sırasında, Ahmed b. Saîd, donanması ile Osmanlı askerlerinin yardımına geldi. Umman birçok kez Osmanlı ile birlikte İran’a karşı savaştı.
18. yüzyılda İngilizler bölgeye adım atar. Umman; geleneksel saltanat yapısını sürdürmekle birlikte İngilizlerin etkisi/ yönlendirmesi altında kaldı.
Körfez’deki komşularının aksine, hiçbir zaman İngiliz egemenliğinin veya koruyuculuğunun altına girmemiş olan Umman’da “Devlet Geleneği” kök saldı.
Ekonomisi çoğunlukla petrol ve gaz üretimine dayanan Umman; uyguladığı “Düşük Vergi” oranı ile yabancı yatırımcılar için ülkeyi cazip hale getiriyor.
Umman’ın başlıca ticaret ortaklarını Çin, Birleşik Arap Emirlikleri, Güney Kore, Japonya ve Hindistan oluşturuyor.
Umman, Körfez Krizinin akabinde; denge politikası izleyerek, arabulucu ve çözüm üretici özelliği ile “Tarafsız Ülke” olarak konumunu sabitleştirdi.
Net bir şekilde taraf tutmaktan kaçınan, diplomatik temaslara ve ikili görüşmelere önem veren Umman dış politikası, jeopolitik dengeleri gözetiyor.
Tarafsız olmakla birlikte, elbette bölgedeki İran - Amerika Sürtüşmesi ve Yemen savaşından haliyle etkileniyor.
Cumhuriyet döneminde Türkiye, diğer Arap ülkeleri ile olduğu gibi Umman ile de düşük seviyeli bir ilişki sürdürdü.
İki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler, büyükelçilik düzeyinde 18 Haziran 1973 tarihinde kuruldu. 1980’li yıllardan itibaren karşılıklı ziyaretler başladı ve iki ülke arasında, ilişkilerin seyri hızlandı.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Ekim 2017 ve Şubat 2020, Umman ziyaretleri, iki ülke arasındaki siyasi ve diplomatik ilişkilerin gelişmesine katkıda bulundu.
Umman Üniversitelerinde, Türkçe’nin seçmeli ders olarak okutulması, iki ülke arasındaki ilişkinin geleceği için umut vadediyor.
İslam Coğrafyasının iki önemli jeostratejik noktasında bulunan Türkiye ile Umman’ın siyasi ilişkileri, henüz beklenilen seviyede değil. Umman ile Türkiye arasındaki ekonomi, güvenlik ve kültür alanlarına yönelik ilişkilerin güçlendirilmesi gerekmektedir.
Türkiye, Irak üzerinden demiryolu hattı Türkiye’nin Basra Körfezi’nden Hürmüz Boğazı yoluyla Ortadoğu, Doğu Afrika ve Güney Asya pazarına açılmasını kolaylaşacaktır.
Umman; jeostratejisi itibariyle, Türkiye’nin Orta Doğu, Doğu Afrika, Asya Alt Kıtası ve Uzak Doğu politikaları için önemli bir ortak olma potansiyeline sahiptir.
Umman Müftüsü Ahmed bin Hamed el-Halili; ‘Twitter’ hesabından yaptığı açıklamada; "Minarelerinden ezan sesleri ve mihrabında rüku ve secdelerden yoksun bırakıldıktan sonra ve neredeyse bir asırdır bunun için yas tuttuktan sonra, Ayasofya'nın tekrar İslam'ın rahmetine dönmesine sevinen ve kutlayan bütün İslam alemine teşekkür ediyoruz." dedi.
Aslında bu sözler, coğrafyadaki devletlerin birbirlerindeki gelişmeleri takip ettiğini, ilgi gösterdiğini ve sevindiğini gösteriyor.
Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi; "İsrail'le normalleşen üçüncü Körfez ülkesi olmayacağız. Biz, Filistin halkının meşru haklarından yanayız ve devletlerin egemenliklerinin bir getirisi olarak aldıkları kararlara saygı duyduğumuz gibi onların da bizim aldığımız kararlara saygı duymasını bekliyoruz. Biz, bu iradenin bölgesel barış ve istikrar lehine gelişmekte olduğunu hissediyoruz” açıklamasında bulundu.
Bakanın bu sözleri, Filistin Halkının haklı mücadelesinde, Türkiye ile ortak tavır takındığının altını çiziyor.
Türkiye ile Umman arasındaki ilişkilerin, Katar örneğinde olduğu gibi artırılması için çok ciddi çalışma yapılmalı.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ertelenen Ürdün ziyaretine Umman da dahil edilirse bölge için önemli bir gelişme olur.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığına çok iş düşüyor.
Uluslararası ilişkilerde tek tarafın çabası yeterli olmuyor. Bu sebeple, Umman’ın da bu noktada irade geliştirmesi gerekiyor.
Türkiye ve Umman arasında temsiliyet kabiliyeti yüksek çalışma grupları oluşturulmalı.
Siyasi istişareler ve eşgüdüm artırılmalıdır.
Umman Hanedanı’nın Türkçe konuşan ve Türk annelerden doğan fertlerinin bu sürece dahil edilmesi, önemli katkı sağlar. Kimlik ve kültür üzerinden yakınlık kurmamız gayet doğal olacaktır.
Kalkınmanın çıkış noktası ve hedefi elbette insan.
Kalkınma, toplumu oluşturan fertlerin çabaları ile gerçekleşir. Umman’da siyasal hayatta sivillerin de görünür olması teşvik edilmelidir.
Geleneksel tehditlerin yanı sıra yıkıcı teknolojiler, iklim değişikliği, göç, siber tehditler ve pandemi gibi yeni güvenlik tehditlerinin ortaya çıkmış olması, devletlerin işbirliği sürecini hızlandıracağı beklenilmektedir.
Türkiye ve Umman, proaktif davranış ve strateji geliştirmelidir.
Her iki ülke, eşit aktör olarak uluslararası sistemde hızla değişen dengelerden kaynaklanan riskleri azaltmak için ortak hareket edebilmelidir.
Ömür Çelikdönmez’in yazısının devamında şu anki Umman Sultanı ile ilgili güncel ve merak uyandıran bilgiler yer alıyor.
11 Ocak 2020'de kuzeni Kabus bin Said'in ölümünden sonra yerine geçen Umman Sultanı Heysem bin Tarık bin Teymur el-Said, daha önce Umman Sultanlığı'nın Miras ve Kültür Bakanı olarak görev yaptı.
Sultan Kabus'un amcasının oğlu olan Bin Tarık (66), 1954 yılında Umman'ın başkenti Muskat'ta dünyaya geldi.
Dedesi 1913'ten 1932'ye kadar Maskat ve Umman Sultanlığı'nın hükümdarı Sultan Taimur bin Feisal, 1895 İstanbul doğumlu Tatar/Çerkez Kamile Hanımla evlenmişti.
Bu evlilikten sultanın babası Tarık bin Teymur Al Said, 1920 yılında İstanbul'da doğar.
Said oğlu Teymur oğlu Tarık oğlu Sultan Heysem /Haitham’ın; künyesinde geçen “Teymur” adı, Türkçe “Temir/ Demir” veya “Timur”dan geliyor. Arapça "Temr" sözcüğü Hurma anlamında. Teymur/ Timur ise “kudretli güçlü sultan, idareci” demek.
Umman hükümeti, Suudi Arabistan ve BAE’nin Körfez veya Yemen’e yönelik emperyal niyetlerinden rahatsız.
İngiltere, Körfez ülkeleri arasındaki anlaşmazlıkları krize dönüştürerek bir yüz yıl daha Kraliçe'nin forsunu buralarda dalgalandırmak peşinde.
“Bu aşk bir bahri ummandır / Buna hadd-ü kenar olmaz” /Ey Arap sevdalısı ihvanlar / İngiliz'den size yar olmaz.
Not: Bu yazıyı yazmamda vesile olan “ANKARA HACI BAYRAM VELİ ÜNİVERSİTESİ, Arapça Mütercim Tercümanlık Bölümü” öğrencilerine selam olsun.
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com
https://pacp.gov.om/en/pages/omangovernmentalwebsites.aspx
https://fm.gov.om/ministry/contact-us/