Koronavirüs furyası başlayalı neredeyse 1 sene oldu.
Türkiye’deki “Paronovirüs” tohumu ise ilk defa Mart’ın ortalarında atılmıştı.
Oysa koronavirüs vakaları zaten o tarihe kadar birçok yerde görülüyordu.
Süreç başından beri vurguladığımız şeyler şunlardı:
- Evet böyle bir hastalık var, evet bildiğimiz gribe göre daha ağır seyredebiliyor.
- Evet her hastalık gibi, bu hastalık da kaçınılmaz son olan ölüme bir sebep olabiliyor.
- Labaratuarda genetiği oynanmış bir “Frankenstein” mi yoksa doğal olarak ortaya çıkmış hastalık mıdır bilinmez ama bu virüs ile dolaylı ya da doğrudan birçok kere imtihan olunduk.
Yine vurguladık ki, her hastalıkta olduğu gibi bu hastalıkla da mücadele etmenin en güzel yolu; bedenimizin güvenlik güçlerine destek vermektir, dış müdahaleler (kullanılan kimyasal ilaçlar) beden ülkesine yapılan darbedir.
Evlere kapanmak, güneşten uzak kalmak, toprakla bağımızı koparmak, sokakta nefes almayı engellemek bağışıklığı düşüreceği için insanları daha da hasta eder.
Nitekim şahit oldunuz, en çok sakınan, en ağır şekilde hastalandı. Bir yerde pandemi varsa, ev ev karantina uygulamanın bir anlamı yok; kargoların çalıştığı, insanların işine gücüne gittiği, otobüslerin dolduğu bir vakıada tutup da eğitim faaliyetlerini kısıtlamanın bir anlamı yok.
Vaka az iken çocuklar ve yaşlılar evlere mahkum edildi, vaka çoğaldı, dışarı izni çıktı.
Bağışıklığı düşen insanlar çabucak hasta olunca “ikinci dalga” esareti de yüzünü göstermeye başladı.
Doğru; insanlar ölüyor, ama sorguladık mı niye ölüyorlar?
Öve öve bitirilemeyen “hidroksiklorokin”in yanlış bir tercih olduğu, kardiyak yan etkilerinden dolayı bazı hastaları daha çabuk öldürdüğü itiraf edileli ve bu ilaçtan vazgeçileli çok olmadı.
Solunum cihazı kampanyaları yapıp, canlı canlı entübasyon yapılması istendiğinde bunun doğru olmadığı ve iyileşebilecek insanları bile öldürdüğü sonradan anlaşıldı.
Bizim problemimiz tekrar söylüyorum ki, içimize atılan “paronovirüs”tü.
Korona da olsa influenza da olsa virüslere ve bakterilere karşı vücudumuz mücadele edecek, ettikçe güçlenecekti.
Ama paronovirüs ile ortaya çıkan “panik atak”ı atlatmak, çoğu insan için zor olacak.
.
Dr. Bekir Tok, dikGAZETE.com