“Biyolojik Harp” deyince aklımıza askerî harekâtlar geliyor değil mi?
Hayır!
Artık aklımıza büyük çaplı, cepheleri aşan Ekonomi Savaşları’nın bir boyutu gelsin.
“Biyolojik Harp Unsurları” neler mi?
Bakteriler, Toksinler ve Virüsler..
Virüs: Canlı hücreler dışında çoğalamayan, sadece protein ve genetik malzemeden oluşan çok küçük parçacıklardır. Bu varlıklar bitkileri, hayvanları, mantarları ya da bakterileri enfekte ederek çoğalırlar.
Virüsler AIDS, grip, suçiçeği, kuduz gibi insanda birçok hastalığa sebep olurlar. Antibiyotiklerden etkilenmedikleri için virüslerin neden olduğu hastalıkların tedavisi zordur.
Bu hastalıklardan korunmanın en iyi yolu, bağışıklık kazanmak için aşılanmadır.
Genel bilgiler bunlar.
Peki, ürünlerimizin en iyi olduğu dönemde yayılan ve talan eden çekirge sürüleri, tarlalarımızı basan, hastalık yayan diğer böcekler vd.?
“Biyolojik Harp” deyince; kullanan kontrol edebilmeli, kendisi zarar görmemeli, yönlendirebilmeli, yayanın kendisinin karşı tedbirleri olmalı gibi özellikler sayabiliriz.
Şimdi, CORONA VİRÜSÜ’ne nasıl bir anlam yükleyeceğiz.
Yorumlar ilginç…
- Geçmişte daha çok zâyiat veren salgınlar oldu, milyona varan ölümler. Ancak şimdiki gibi ekonomiyi ve toplumların hayatlarını bu kadar keskin etkileyen süreçler yaşanmadı… Şimdi tüm bunlar neyin nesi?
- Allah CC. İnsanlığı cezalandırıyor.
- Çin ve Batı Müslümanlara ettiğini buluyor…
- Yaşlıları öldürüyorlar…
- Çin’i batırıyorlar…
- Dünya ekonomisini felç ediyorlar…
- Aşı ve ilaç firmaları vurgun yapacak, aşısını bulan yapmıştır.
*
- Kim yapıyor peki?
“Çin yapıyor” dendi, kendisi mağdur.
- Ya ABD?
O da zora giriyor.
Türkiye, krizi fırsata çevirebilir.
- Türkiye mi?
Hayır!..
Umre’den dönen binleri geçen sayıda insan, karantinaya alındı.
Avrupa dökülüyor…
- Biri insanlığı cezalandırıyor mu?
Sonuçları birkaç yönüyle değerlendirmek gerek.
Öncelikle, Corona Virüsü’nden etkilenmeyen ülke kalmadı. Yani tüm ülkeler az ya da çok mağdur.
Dünya ekonomisi, ciddi bir krize doğru gidiyor.
Üretim alanları, ticaret alanları, hayat alanları daraltıldı. Bir çok ülkede sağlık personeli hariç çalışan kalmadı, okullar tatil..
Petrol fiyatları düştü. Petrol üreten ülkeler başta Rusya, Ortadoğu ve Afrika ülkelerini olumsuz etkiledi.
Çin dünyanın, hammadde, yarı mâmul ve mâmul üretiminin çoğunu karşılıyor. Bu yönü ile Çin’de üretim yapan ABD ve AB şirketleri de sıkıntıda.
AB olumsuz olarak çokça etkilendi.
Tüm devletler mağdur olduğuna hatta devlet adamlarının ailelerine dahi bulaştığına göre, daha yukarıda birileri bir şeyleri yeniden yapılandırıyor, test ediyor, tasarlıyor.
- Devletlerden daha yukarıda hangi organizasyonlar peki bu etkin yapılar?
Dünyanın birçok bölgesinde savaş var.
Buralarda BM, ABD ve İngiltere askerleri de var.
Adına “Vekâlet Savaşları” dedikleri, aslında bölgenin insanını birbirine boğazlattıkları iğrenç bir durum.
Eskiden savaş, mukaddesât ve büyük millî menfaatler için yapılırdı. Şimdi bir sürü paralı çapulcu asker var.
Maalesef kan ve gözyaşının olduğu topraklar da İslâm Coğrafyasında…
- Dünyayı etkileyen güçler kimler peki?
- Devletler ve Liderler gibi görünüyor değil mi?
Çocukken, IMF’ye borcumuz bitmezdi, zannederdim ki IMF, ABD’nin. Tüm dünya ABD’ne borçlu. Sanırım tüm solcular “Kahrolsun ABD!” derken benzer düşünüyorlardı.
Şimdi bir de baktık ki ABD dünyanın en borçlu ülkesi. Hâsılı dış borcu olmayan ülke yok.
- Kime borçluyuz peki?
- Osmanlı ilk borcunu ne zaman ve kimden aldı?
1854’te İngiltere ve Fransa’nın yönlendirmesi ile Londra’da ‘Palmer Ortakları’ ve Paris’te ‘Goldschmid ve Ortakları’ ile ilk dış borç alındı.
- Sahipleri kim peki?
- Rothschild Ailesi…
Dünyayı Yöneten Küresel Sermaye.. (1)
200 yıldır yeniden yapılanan küresel sermayenin kontrolünü elinde bulunduran perde arkası güçlerdir.
Küresel sermayenin mensupları sadece şirket sahiplerinden oluşmamakta; üst düzey yöneticiler, akademisyenler, siyaset adamları da karar verici olabilmektedir.
Bunlara medya, istihbarat servisleri, uyuşturucu kaçakçılığı ve organize suç örgütlerini de eklemeliyiz.
Küresel mafya, temel finans örgütlerinin sahibidir.
ABD Dış İlişkiler Konseyi (CFR), Bildelberg ve Üçlü (Trilateral) Komisyon. Yahudi kökenli olan İsviçre-Basel’deki Rothschild ailesi ile ABD’deki Rockefeller ailesi küresel sermayenin iki ana koludur.
Rockefeller’in 1921 yılında kurduğu CFR’nin 1.600 üyesinin 120’si kendi gazete, dergi radyo ve TV ağını yönetmekte ve akademik dünya ile iç içedir.
CFR üyeleri, dünyanın en önemi vakıflarını yönetir ve kurulduğu günden beri CIA, onların kontrolü altındadır.
Pek çok ülkedeki politikacıları ağına düşürmüştür.
ABD Başkanını seçen Kongre üyelerinin belirlenmesi bu elit tabakanın işidir.
Avrupa kısmında 12. yüzyıldan beri, kıtada feodal yapıları ele geçiren soylu aileler (Karanlık Asalet) grubu bulunmaktadır.
Hâlen “Güneş Batmayan İmparatorluk, demokrasinin beşiği anda.. Dünyaya yutturulan komediye bakın” İngiltere Kraliyet Akrabası Avrupa’daki tüm hanedanlıklarla akrabadır.
Kraliçe’nin kocası Yunan Prensi.
Bu aileler, sadece siyaseti ve ekonomiyi kontrol etmiyor, dünyanın sosyal güçlerine de hâkim olmak için düşünce merkezleri, NGO’lar, vakıflar kuruyor, hayırseverlik işlerine el atıyorlar.
Böylece toplumu ve modern insan tarihini değiştirmeyi ve yeniden şekillendirmeyi hedefliyorlar.
Sorosçular dikkatinizi çekiyor değil mi?
Neden FETÖ vb. sözde İslâmî ya da Millî görünümlü birileri aklımıza gelmiyor? (Abdulhamid Han’a karşı olanlara ve sonraki hayatlarına bakınız. Kendisine karşı idiler, sonrasındaki uzun hayatlarında, yazdıklarına tek özür kelâmı eklemediler. Tâlebeleri torunları bulunup helâlleşildiğini iddia eder bazılarının.)
Bu mutlu ve zengin kesimin gücü ülkenin şirketleri, bankaları, medyası, hukuk sistemi, üniversiteleri, yardım örgütleri, siyaset belirleme kurumları, gazinoları, spor alanları arasına dağılmıştır. Türkiye’deki zenginler onların franschising (bayi) uzantılardır. Birlikte hayırseverlik ödülleri düzenlerler. Sanırsınız ki hayatlarını insanlığa adamışlardır.
Hâlbuki hedefleri kendilerine hizmet eden tek bir dünya devleti kurmak ve dünya nüfusunu azaltarak, ırkları ayıklamaktır.
Bu yüzden moleküler biyoloji, nano-teknoloji, gen bilimleri, klonlama, genleri değiştirilmiş yiyecekler (GDO), yeni aşılar; onların marifetleri, kurdukları vakıf ve araştırma merkezlerinin ana çalışma alanlarıdır.
Aşı, ilaç…
Yerli ve kontrollü üretimin insanlığın geleceğini kurtarmak adına ne kadar önemli olduğunu düşünün.
Rockefeller ve Rothschild imparatorluğu..
Rockefeller’ın bankaları ABD’deki en büyük 50 ticari bankanın varlıklarının yüzde 25’ini, 50 büyük sigorta şirketinin varlıklarının yüzde 30’unu kontrol eder.
Rockefeller ailesi, iki ana bankanın sahibidir; J.P. Morgan Chase ve Citigroup.
Rothschild ailesi de iki ana bankayı kontrol etmektedir; Barclay Bank ve State Street Bank.
Bu iki aile, ana bankaları kontrol ederek FED’i, FED ise ABD ekonomisini kontrol etmektedir.
Sekiz dev Amerikan finans şirketi (JP Morgan, Wells Fargo, Bank of America, Citigroup, Goldman Sachs, U.S. Bancorp, Bank of New York Mellon ve Morgan Stanley) yüzde 100 oranda 10 hissedar aile tarafından kontrol edilmektedir.
Dört büyük (BlackRock, State Street, Vanguard ve Fidelity) şirket bütün kararlarda daima yer almaktadır.
Federal Rezerv Bankası bu dört büyük özel şirket tarafından kontrol edilmekte ve bu şirketler aynı zamanda ABD ve dolayısıyla dünya para politikalarını da belirlemektedir.
Bu sistem, İsviçre Basel’deki “BIS” (Uluslararası Ödemeler Bankası) tarafından yönetilir.
Rothschild ailesi; Bank of England, Federal Rezerv Bankası, Avrupa Merkez Bankası, IMF, Dünya Bankası ve BIS’i kontrol etmektedir.
Londra Altın Borsası’na ilave olarak dünyadaki altının çoğuna sahiptir.
Altının günlük değerini belirleyen ailenin başında olduğu BIS, IMF ve Dünya Bankası’ndan para beklemekte olan ülke merkez bankalarına “köprü borçları” verir.
Merkez bankaları diğer ülkelerin hükümetlerini bir daha kurtulamayacak şekilde borçlandırırlar.
Bu borç, o ülkenin parasına ve varlıklarına el koymak için meşruiyet sağlar.
Rothschild’e ait olan İsviçre bankaları, Vatikan’ın ve Avrupa’nın diğer asillerinin kirli servetini saklar.
Bu düzende kara para ile ak parayı ayırt etmek oldukça güçtür.
Dünya para piyasasının denetimini sağlamak üzere, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) yasal ve teknik çalışmaları CFR tarafından yapılmıştır.
Küresel sermayenin para planlama ve aklama merkezi Londra’dadır.
Aksiyon merkezleri ise Wall Street-ABD, Belçika-Brüksel ve Singapur’dadır.
City of London, İngiltere’nin bir parçası değil, egemen bir finansal devlettir.
Burada uluslararası bankacılar için kendi oyunlarını (dünya hükümeti) oynayacak özel bir kartel alanı oluşturulmuştur.
Londra’da (Royal Bank of Scotland içinde) bir banka paneli tarafından açıklanan günlük faiz oranı (libor), küresel temel faiz oranıdır ve uluslararası finans piyasaları için çok önemlidir.
Bu faiz oranına göre diğer bankalar kendi para politikalarını belirler.
Özetle, dünyanın süper güçleri olarak gördüğümüz emperyalist devletler, bizzat merkezlerinde çöreklenen sermaye sahiplerinin adeta emrindedir.
1990’ların başında Jacob Rothschild’in himayesinde KÜRESEL GÜVENLİK FONU oluşturuldu. -Dikkat ederseniz, FON kelimesi o kadar çok şeyi arkasında gizliyor ki!- Bu fon, istihbarat servisleri tarafından jeopolitik mühendislik amaçları için kullanılmaktadır.
Bu dev ve kanunsuz tröst fonu, örtülü şekilde rüşvet, suikast, terörist faaliyetleri destekleme gibi amaçlar için bir finansör mekanizmanın mali kaynağıdır.
Soros aslında Hedge fon sihirbazı ve Soğuk Savaş’ın finansörüdür.
Küreselleşme, NATO, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, serbest pazar ekonomisi, çok partili demokrasi ve savaşlar bu ailelere hizmet etmektedir.
Rockefeller kurumları sosyal kontrol ve sosyal mühendisliği (soy arıtımı) en önemli vasıtalardan biri olarak görmektedir.
Rockefeller Vakfı, Carnegie Şirketi (New York) ve Carnegie Endowment for International Peace; dış politika, propaganda ve hükümetlere sızma konularında büyük fonlar kullanmaktadır.
Moleküler biyoloji ve genler ile ilgili çalışmalar Rockefeller Vakfı’nın yarattığı bir alandır.
Nüfus azaltması ve GMO’lar büyük bir stratejinin parçasıdır ve dünya nüfusunda önemli bir azaltmayı hedeflemektedir.
Düşünün, “Türkiye’de en az üç çocuk, Kazakistan’da en az beş çocuk yapın” diye tavsiyede bulunan bir siyasi lider, nasıl bir tekerleğe çomak sokuyor?
Bill Gates’e göre; “Dünyanın nüfusu bugün 6,8 milyardır ve 9 milyar civarına ulaşacaktır. Eğer yeni aşılar üretir, yeniden üretim sağlık hizmetleri ile birlikte bu nüfusu yüzde 10–15 azaltabiliriz”
Rockefeller Vakfı, Nüfus Konseyi, Dünya Bankası, BM Kalkınma Programı (UNDP), Ford Vakfı ve diğerleri Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte 20 yıl boyunca, tetanoz ve diğer aşıları kullanarak üremeyi önleyici aşı üzerinde çalıştılar. Bu manada Corona vb. virüslerle ilgili çalışmaları da doğal değil midir?
Aşıların, ilaçların Millileşmesinin önemini düşünün.
Cumhurbaşkanımızın “Türkiye’de üretin!” dayatmasının sebebini de vicdanlarınıza tevdî ediyorum.
Bakın arkasında nasıl büyük bir kavga var?
Şimdi soruyorum; bu duruş bile Millî hedeflerimize ulaşmak için arkasında durmamıza yetmez mi?
Kara para trafiğine gelince; Federal Rezerv Bankası sistemi içinde gizlice uygulanan mafya tipi bir bankacılık süreci gizli hesaplarda bu işlemleri yürütmektedir.
Trilyonlarca dolar kara para, uluslararası bankacılık sisteminin kontrol ettiği kıyı bankacılığı denilen İsviçre, Lüksemburg, İngiliz Kanarya Adaları, Cayman Adaları ve dünyanın 50 diğer yerindeki bankalarda tutulmaktadır.
15 sanayileşmiş ülkenin 8’inde kara para trafiği suç olarak bile görülmez ve kimse bununla suçlanmaz.
İsviçre, dünyanın en büyük kara para ülkesidir.
Büyük Batılı bankalar ve finansal kurumlar uyuşturucudan gelen paraları bu hesaplarda saklamaktadır.
Uyuşturucu geliri, Amerikan ve dünya ekonomisinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Dünyada uyuşturucu ticareti tek bir şebekenin kontrolü altındadır ve bu dünyadaki en büyük iş alanıdır.
Uyuşturucu trafiği, tarladaki afyondan caddenin köşesindeki eroin satıcısına, dünyada tek bir entegre operasyon ağı ile çalışır.
İngiliz monarşisi 200 yıllık tecrübesi ile Uzak Doğu’ya yönelik uyuşturucu trafiğini yönetmektedir.
Anglo-Dutch (İngiliz-Hollanda) kıyı bankacılığı sistemi ve ilgili değerli metal ve mücevher ticareti kara para üzerine dizayn edilmişken, dünya uyuşturucu trafiği baştan aşağıya İngiliz ve müttefiki monarşilerin kontrolü altında çalışır.
İngiltere’de MI6, “dünya uyuşturucu trafiğinin Lordu” olarak bilinir.
Hong Kong, İngiliz uyuşturucu trafiğinin merkezi idi.
Kokain, dünyanın en karlı ticaret maddesidir.
CIA, Meksika’dan Honduras, Panama ve Peru’ya kadar, ülke istihbarat servisleri uyuşturucu işlerinde işbirliği ağı kurdu.
1980’lerde, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai’si serbest liman ve kara para aklama merkezi haline getirildi.
Arap Prenslerinin geldiği noktanın arka planı kafanızda biraz daha netleşti sanırım.
CIA, artık Hong Kong yerine Dubai’den afyon ve gizli silah satışını yürütmeye başladı.
Yaratılan bu Altın Hilal’de İran, Afganistan ve Pakistan bulunmaktadır.
Bölgede çıkan kargaşa kimin işine yarıyor?
PKK’nın uyuşturucu trafiğindeki yeri, DEAŞ’ın dahî, nasıl kullanıldığı hafızalarımızdadır.
Uyuşturucu trafiğine güneydoğuda FETÖ’cü kamu görevlilerinin de katkı sağladığı mahkeme kayıtlarına yansımıştır.
Rockefeller ve Rothschild İmparatorlukları arasında uzun süredir devam ede gelen bir çekişme söz konusudur.
2012 yılında küresel planlar için Rusya konusunda aralarında derin anlaşmazlık çıktı.
Bugün Ruslar’ın, ABD içinde bu kadar çok konuşulmasının nedeni de Ruslar ile Rothschild ve Trump’ın özel ilişkileridir.
Son yıllarda varlıklarını büyük ölçüde satan David Rockefeller ölünce, onun yerini şimdilik eski İngiltere Başbakanı Tony Blair aldı.
Tony Blair’i, Irak’ın işgali sürecinde “Irak’ta Kimyasal silahlar var.” iftirası ve işgalden hatırlayın.
Küresel sermaye elitinin sahip olduğu güç ve kontrolün sınırlarını çizmek kolay değildir.
Bilinen aynı kişilerin siyasi partileri kontrol ettiği, liderlerini seçtiği ve politikalarını dikte ettiği, devlet içindeki önemli mevkilere tayinlere etkili oldukları ve bu kişileri usulsüz, büyük iş bağlantıları için kullandıklarıdır.
Küresel sermaye, üç halka şeklinde işlev görmektedir.
Birinci halka, beyin olan aileler ve bağlı kuruluşlarıdır.
İkinci halka, onların işlevlerini yerini getiren Batılı ve işbirlikçi kurum ve kuruluşlardır.
Son halka ise onların “Üçüncü Ülkeler”deki iş dünyası, medya, istihbarat servisleri, yerel bürokrasi içindeki uzantılarıdır.
Türkiye’de özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası, birilerinin zengin olması bu bağlantılar sayesinde olmuştur.
Bu bağlantıların ortaya çıkarılması hâlâ en önemli güvenlik sorunu olarak önümüzde durmaktadır.
Tam bağımsız ve egemen bir ülke olmamız buna bağlıdır. (1)
Azîz Milletim!..
Unutmayalım ki ilime, teknolojiye, fen bilimlerine, yaradılıştaki hikmete, İslâm’ın aydınlık ve yükselme çağlarındakiler gibi Marifetullah’ı keşfetme, tanıma, ilim, fen, teknoloji, tıp, astroloji, matematik, mantık, sosyoloji, iktisat gibi birçok alanda inkişâf etme, muassır medeniyetin üzerine çıkma gibi hedeflerimiz olmaz ise bilin ki 200 yıllık geri kalmışlık aralığı artacaktır.
Daha hızlı giden Batı karşısında yok oluşun, pespayeliğin önüne geçmek için çok çalışmamız gerekmektedir.
Bakınız, Suriye’de üstün teknoloji ürünü, yerli üretim ve yazılım İHA ve SİHA’mız olmasaydı, kendi ürettiğimiz silah ve cephanemiz olmasaydı, zayiatımız daha çok olmaz mıydı?
Corona Virüsü ile dünyanın başına bela olan Büyük Sermaye sahiplerinin yeni bir düzene geçme çabası içinde olduklarını düşünüyorum.
İngiltere ve ABD başta olmak üzere, büyük ülkeler de doğrudan bunların kontrolleri altındadır.
Türk Milleti, başta Abdulhamid Han olmak üzere Batı’nın “Karanlık Asâlet” dediğimiz Kara Soyluları’nın içinde yer almadılar.
Onların akrabalık ve ortaklık tekliflerini reddettiler.
Filistin’de toprak talebinin karşılığı bu güçlü ailelerin içinde yer almak, belki ABD ve İngiltere gibi sömürge merkezi olmaktı.
Türk Milleti bu tekliflere karşı mücadele ettiği için toprakları yağmalandı.
Düşünün, Birinci Dünya Savaşı devam ediyor.
Büyük Türk Milleti!..
Büyük ve Münevver tarihin, güçlü mâzin, köklü tasavvurun, tüm tehdit ve oyunlara karşı dik duruşunla hedefsin.
Seni kuşatanlar, dışarıdan fiîlî olarak bunu yaparken, sana müzahir kardeş halkları sana düşman etmeye çalışırken, içeride de her türlü ihaneti, aldatmayı, fitneyi yayarak seni bölmeye, yıkmaya çalışıyor.
“Corona Saldırısı”na yüklenen anlamları düşünün.
İran’da insanlar türbeleri yalıyordu.
İslâm Dünyası’nı içine düşürüldüğü taassup ve yobazlardan kurtarmak zorundayız.
Necip Fazıl merhum, yıllar önce “Gençliğe Hitabe”sinde “Ham yobaz, kaba softa!” dememiş miydi?
Bu noktada, Türkiye’miz büyük devlet olduğunu gerek duyarlılığı, gerek aldığı tedbirler, gerek yurtdışındaki vatandaşlarını toplamadaki hızlılığı gösterdi.
Özetle, Corona Virüsü’ne dünyanın gösterdiği tepki, ülkelerin aldığı tedbirlerin bir kısmı anlaşılabilir değildir.
Sebebinin halklardan saklanan, daha büyük tehditler olduğunu düşünüyorum; ayrıca kimi yüksek devlet memurları ve ailelerinde de virüsün görülmesi ilginç değil mi?
Aziz Milletim!
Okullarına sahip çık, istikbâlin olan evlâtlarına sahip çık.
12 Eylül Öncesi çıkartılmak istenen iç savaş ve mezhep savaşını düşün.
“28 Şubat Süreci” dediğimiz 1990’lı yılların cami önü nöbetçi provokatörlerini düşün, “Oynak Fadime”li, donlu, bir karış sakallı yarı çıplak şeyh görüntülerini düşün.
Bu görüntülerle “Şeriat geliyor!” diye halkımızı korkutanlar, diğer yandan FETÖ ihanetini büyütmediler mi?
Bu gün hâlâ dünyada ve ülkemizde olanları anlamaya çalışmak yerine, kendi örümcek kafasına, geçmişin benzer kışkırtma, fitne ve ihanetlerini sosyal medyada âlenî aklamaya çalışmalarına rağmen, kendi körlüğüne karşı olacak herkese FETÖ’cülük dâhil iftira atabilen, maâlesef bu ülkenin en iyi okullarından mezun insanlar var.
Bu insanların toplumlar üzerindeki etkisi virüslerden daha tehlikeli ve kalıcı.
Fitne, Gülümüz SAV tarafından; “Fitne uykudadır. Uyandırana Allah lanet eder!” buyuruyor.
Yenilmeyeceğiz!
Uluslararası emperyalizme yenilmeyeceğiz!
Milletimize, Ümmet-i Muhammed’e açık-gizli düşman olanlara yenilmeyeceğiz.
İşbirlikçi, Sorosçu çağdaş görünümlü, “lâiklik hassâsiyeti” iddiası ile Milletimin değerlerine karşı kavga edenlere, yerli ve Millî duruşumuza düşman olan Gezi Zekâlılara yenilmeyeceğiz.
Yenilmeyeceğiz!..
Sözde dindar görünümlü, tarikât, cemaat, mezheb, meşrep, şeyh, yol, edeb vb. diyerek Güzel Dinimizin, Millî terbiyemizin dışında, hassâsiyet ve samimiyet kisvesi ile Azîz Milletimizi, daha da kötüsü Ümmet-i Muhammed’i bölmeye mâtuf, dışı güzel görünümlü ihanetlere de yenilmeyeceğiz.
Unutmayalım ki, başta İngiltere olmak üzere, ABD, İsrail, Fransa, Almanya gibi asırlarca düşmanlık gördüğümüz ülkeler, İslâm Coğrafyası’nda “Din Adamı” kisvesi ile bulunan ajanları aracılığı ile etkin olmuş, fitne yaymış ve Müslümanları zayıf düşürmüştür.
Daha geçen haftalarda Libya’da “Din Adamı” görünümlü bir Alman İstihbaratçısı, Irak’ta İngiliz yakalanmıştır.
Vaktiyle Osmanlı’ya karşı ayaklanan Vehhabi Suud Ailesi ve “Şerif” Hüseyin Âvanesi, İngiliz Ajanı Lawrens’i “Seyyid” -Peygamberimiz SAV’in Torunu- diye tanıtmadı mı halka?
Yenilmeyeceğiz!..
Millî, Büyük ve Güçlü Türkiye’yi yeniden ihyâ etmek için hayatı pahasına mücadele eden, tüm Ümmet Coğrafyası’nda uyanışa, Türk Devletleri’nde birlik ve beraberliğe vesile olan, Millî Güç Unsurlarımızdan biri olmuş Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN’a düşmanlık maskesi ile devlet ve milletimize düşman olanlara; düşmanlık yapanlara yenilmeyeceğiz.
.
Emekli Yarbay Halil Mert, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-
(1) YAZAR: Prof. Dr. Sait YILMAZ, http://ankaenstitusu.com/yeni-baslayanlar-icin-dunyayi-kim-yonetiyor-kuresel-sermaye/, YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN; DÜNYAYI KİM YÖNETİYOR? (KÜRESEL SERMAYE) makale.