Titreşim (frekans) görünmez bağları kurarak tüm olanda birleşime götürür, hayatın rotası budur.
Neden sosyal varlıklarız?
Çünkü hep, bütünde buluşma ve olmayana (eksiklerimize) ulaşma özlemi vardır içimizde.
İşte, en temel kural olan eksiğin tamamlanması isteğini tetikleyen ise titreşimdir.
Kâinatı, tamamı ile enerji kaplamış durumdadır ve bu enerjinin çıkış noktası da titreşimdir.
Herkesi ve her şeyi kendisine bir mıknatıs gibi çeken şey de odur.
Algıların önündeki en büyük engelin aşılması, gelecek kaygısının oluşturduğu akıl tutulmasının kırılması ile mümkündür.
Gelecek kaygısı mikro ölçekte aşılsa dahi, makro ölçekte karşılaşılan baskı noktasında konu kısır döngü şekline bürünecektir.
*
Bu noktadan yola çıkarak, coğrafyalarda nüfuz eden yapıların ki etki gücü olan kadim yapılara kasıttır, eşit ve asgari müşterekler üzerinden yakınlaşarak eşit söz hakkına sahip olunması kaydı ile bir üst yapı oluşturulması (ortak ve üstün AKIL) elzem görülmektedir.
Peki, nasıl kurulmalı bu birliktelik?
Her yapı (Devlet) etkili olduğu yönünü işbirliğine sunarak pay sahibi olmalıdır.
Eş güdümlü olarak ilgi alanlarına giren lakin sorumluluk alanı dışında kalan bölgelerde, bir tarafın diğer tarafa pasif destek sunduğu, Örneğin; Rusya’nın koordinasyonuna düşen coğrafyada, Türkiye ve İran’ın söz sahibi lakin pasif destekçi olması gibi.
Veya Türkiye’nin koordine ettiği bölgede diğerlerinin söz sahibi olduğu, lakin pasif destek sunduğu gibi örnekler ile zenginleştirebileceğimiz program doğrultusunda, dayanışma temelli bir coğrafya inşasının hayata geçirilmesi başarılacaktır.
ABD’nin küresel koordinasyonculuk pozisyonundan (tekelinden kurtulmak) kendisini azil etmesi öngörüsü ile birlikte doğacak boşluğun bölgede mevcut yapılar tarafından dayanışma temelli olarak doldurulması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.
Rusya’nın (Halkı’nın) domine edici gücü, İran’ın (Halkı’nın) domine edici gücü, Türkiye’nin (Halkı’nın) domine edici gücü, doğal olarak coğrafik sınırların çizgisini akıllarda şekillendirmektedir.
Tabii ki herkesin gelecek kaygısı taşıdığı günümüz dünyasında geleneksel reflekslere sahip yapılar, bu risk analizini yaparak doğru koordinasyonu oturtmak zorundadırlar.
Kaygılar giderilmedikçe dayanışmanın önünün açılması kolay görünmemektedir veya ilerleme hızı, şartların dayattığı sorunlar karşısında ihtiyaç duyulan hızlı yapılanmayı geciktirmektedir.
Aşılması gereken sorun öncelikli olarak, algıların savunma refleksi ile çalışması noktasıdır.
Birlikteliğin ve dayanışmanın kurgulayacağı “Ortak ve üstün akıl yapısı" bu konuların aşılmasında domine etme yeteneğine sahip olacaktır kanaatini hepimiz taşımalıyız.
Rusya’nın Türk cumhuriyetlerinden askeri personel toparlayarak askeri yapısını güçlendirme yolunu seçmesi, Türk-Rus ilişkilerini yakınlaştırır.
Bu yakınlaşma, İran’ın da dayanışmada elini taşın altına sokmasını destekler ve itici güç olur.
Türkiye, İran ve bu iki yapı arasında denge unsuru görevi görmek üzere kendisini formatlayan Rusya.
Bu şekilde "Suya atılan taş" misali başlangıcı yapılan dayanışma, halkalar halinde coğrafyada bulunan diğer yapıları da dayanışmaya destek vermeleri noktasında domine ederek dönüştürecektir.
İngiltere, dünya üzerindeki nüfuz alanlarının denge değişikliğine gidebileceği noktasında, bu dayanışmaya pasif de olsa destek sunmak durumunda kalacaktır.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurgulanan yapı, hatta planlaması çok daha öncelere dahi uzanan ve günümüzde dünyayı şekillendiren yapının icraatları ve sonuçları gün gibi ortadadır.
Açlık sınırının altında yaşayan, çok düşük fiyatlar karşılığında çalışmak zorunda bırakılan, dünyanın belirli bir kesiminde saltanatın devamı için tüm insanlığın sömürülerek mağdur edildiği bir dünya portresi ile bugün karşı karşıyayız maalesef.
Bu sistem artık insanlığın büyük bir kısmı tarafından reddedilmekte ve kabul görmemektedir.
Arzu edilen ise mazlum ve mağdurların da insanca yaşayabileceği bir dünyanın kurularak insanlığın hizmetine sunulmasıdır.
"Komşusu AÇ iken kendisi TOK yatan bizden değildir’" der eskiler.
"Hiç akıl etmez misiniz" diye defalarca uyarılmamıza rağmen neden akıl etmeyiz!..
AKIL, AKIL, AKIL… Tek çıkış yolu budur.
İşte bu şiar etrafında toplanan herkes bizdendir ve dünyayı yaşanılası bir şekle sokmaya zorunlu olanlar da ‘’O’’ insanladır.
Geçmişe takılıp, geleceği Iskalamamak adına edilecek kelâm şöyle olmalı:
Coğrafyamızda sınırların olması, bizlerin birlikte hareket edemeyeceği anlamına gelmez.
Hep birlikte ‘’ortak ve üstün akıl’’ oluşturup geleceğimizi kendimizin tayin ettiği bir duruş, coğrafyayı barış ve istikrara taşıyacaktır.
Diğer devletler birleşip dünyalarını kurarken, bizler kendi coğrafyamızda neden ayrışalım!
"Doğru akıl"ı ortaya koyanlar doğru ve istikrarlı dünyalarını da kurarlar.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com