BİREYDE ARA İNANÇ
Günlük yaşamımızda yapılması gereken içlerimizde ukde; her şeyi tam yapmalıyım inancıyla hareket ederek, kendimizi stres altına sokarak depresyona sebep vermekteyizdir.
Psikolojide ara inanç kavramıyla anlamlaştırılan bu düşünce tarzı, davranışlarımızda büyük değişiklikler yapmaktadır. Özellikle iş ve aile hayatımızda başladığımız herhangi bir işe yoğunlaşma sürecinde ciddi boyut taşıması insanı farkında olmaksızın depresyona sokabilmektedir.
“Hayatta daima kaygımı kontrol altında tutmalıyım” iç baskısı, “eğer başkasına hayır dersem yardımsever bir insan olmam” düşüncesi, “her zaman güçlü olmalıyım, eğer eşim eve geç geliyorsa bu artık beni sevmediği anlamına gelir” ve benzeri düşünceler kişilerin hayata karşı koyduğu kurallar, varsayımlardır.
Her insan bunları yaşar ve yaşayacaktır.
Farkında olmaksızın bilişsel davranış, terapide ara inançlar, otomatik düşüncelerimizin arkasındaki varsayımlar ve kurallardır.
Varsayımlarımız hakkında bile sorularımızın cevaplarını kendimiz zamanla buluruz. Aslen bulamazsak ciddi psikolojik desteğe ihtiyaç duymaya başlarız.
Yaptığı her işte “başarılı olmalıyım” endişesiyle yola çıkan kişi, kendini yıpratırmışçasına daha fazla gayret, çaba sarfetmeye motive olacaktır.
Ara inancı besleyen bu kurallar ve varsayımlar, beynimizin çalışma şeklini yönlendirerek, davranışlarımızın ve muhakememizin kestirme yollarıdır.
Bizlere hayatta karşılaşabileceğimiz muhtelif kurgularda hangi prensiplere göre davranmamız gerektiğini söylerler. Yaşamımızı sürdürmemizde vazgeçilmezdirler.
Elbet bunlar hayatımızı da güçlendirebilmektedirler. Aşırıya gidilmediği sürece…
Bir ara inancın uyumsuz, işlevsiz ve orantısız olması problematik hale getirir.
Ara inanç kurallarından birine ne kadar inanırsak, ulaşmanın ve sorgulamanın o kadar zor olduğu bilinmelidir.
Ara inançlarımızda ukde, kişisel yasalarla donatılmış olduğumuzu kabullenerek, önümüze çıkan engelleri nasıl aşabileceğimizi öğrenmiş oluruz. Ancak bu ara inançlara çoğu zaman ulaşabilmek zor olabilir. Çünkü depresif bireyin öncelikle kendini buna hazırlayarak karşısındakini de zorlamayarak tedaviyi kabul etmesi öngörülür.
Gerçekçiliklerle hareket ederek daha evvel yaşanmışlıklarımızı muhakeme edip, bizlerde olumsuz duygu ve otomatik düşünceleri tetikleyen belirli bir olayı anımsayarak odaklanabilmeyi bilmeliyiz.
Bilişsel davranışçı psikoterapilerle birey, kendini uzman gözetiminde tedaviyi kabullenerek üstesinden gelebilmeyi öğrenmesi yaşamını en faydalı şekilde sürdürebilmesini sağlayacaktır.
Varsayımlar, eğilimler ve temel inançların telafi edilmesine yarayan zorunluluklar, yasalar ve yasaklardan oluşmaktadır.
Hayata karşı bireylerin bakış açısında kültür, eğitim, coğrafya, iş ve benzeri faktörler farkındalık getirdiği için herkese aynı şekilde öneride bulunma gafında bulunulmamalıdır.
Çevresinden onay alarak insanın hayatını idame ettirmesi hoş görülür; bu kendisinde pozitif duygular ve düşünceler doğmasına sebep verecektir.
.
Volkan Yaşar Berber, dikGAZETE.com