Bir gerdanlık hikayesi
Hz. Hatice validemiz, kızı Zeynep'i evlendirirken ona düğün hediyesi olarak çok şık bir gerdanlık takar.
Aradan yıllar geçer; Zeynep, bir peygamber kızı olan Zeynep, kocasının Müslüman olmaması ile imtihan olunur. Kocasını sever, mutlu bir evliliği vardır fakat eşi müşriktir.
Hatta bir savaşta Müslümanlara esir düşer. Fidye ödemelidir özgür kalması için. Eşi fidye olarak bir gerdanlık gönderir.
Gerdanlığı gören Peygamberimiz, çok duygulanır. Eşini, mutlu günlerini, en zor zamanlarında ona destek veren Hatice validemizi hatırlar ve hüzünle der ki; bu gerdanlığı geri göndersek de yerine başka bir şeyi fidye olarak alsak...
Bir gerdanlığın maddi ve manevi muhasebesini yaparak güçlenen bir ekonomi ile mücadele etti Yahudilerle Peygamberimiz.
Kudüs'e, “Miraca çıktığım yerlere bir daha gideyim, göreyim” demedi; Kudüs, gayrimüslimlerin elinde iken.
Önceki gün, bir ‘grup’ta bir duyuru yapıldı; “Önümüzdeki pazar günü, Kudüs'e gezi düzenleniyor. Sadakalarını göndermek isteyenler şu ‘iban’a atabilir, yalnız dolar olarak, TL değil!..” Birisi de soruyor, “dolar hesabım yok, TL olarak kabul edilir mi” diye.
Bu konuyu bir iktisat uzmanına danıştım, öfke ve hüznünden cümle kuramadı.
Peygamberimiz şimdi olsa, “Yahudilerin silahları gölgesinde şu miraca çıktığım yerleri bir ziyaret edeyim, ilk kıblemizi anayım oradaki Müslüman ümmetime moral destek vereyim geçmiş olsun demeye gideyim” mi derdi?
Yoksa; “kimse umreye-hacca-Kudüs e gitmesin; bu paralar Müslüman birliği için kullanılsın, Gazze’yi Şam’ı Halep’i yeniden kuracağız, Müslüman öksüz ve yetimleri yedirip doyurup okutacağız” mı derdi?
Herkes İslam’ın ve Müslümanların ne olduğunu, nasıl olduğunu gayet iyi biliyor. Bu din yeni değil ki; 1400 yıllık müktesebatı var. Gayrımüslimlere şirin görünmek için onlara zekât verilmesi Ömer’e kadardır.
Zaman; Hz. Ömer’in anlayışı, feraseti ve basireti ve adaletini kuşanma zamanıdır. “Yahudiler tarafından ne büyük teslimiyetle öldürüldük şehit edildik, buna rağmen onların esirlerine biz insanca muamele ettik, onlar bize nasıl karşılık verdi!.. Bakın İslam bu, Müslümanlık bu, Gazze’deki Müslümanların ahvalini görüp, İslam’ı tanıyan, Müslüman olan sayısı arttı” diye övünme zamanı değil...
Ardında bir Ömer yok diye Ebu Ubeyde’ler yüzünü gizlemek zorunda kalmışsa bugün, bizim artık çok daha ciddi düşünmemiz gerekir.
“3 yahudi serbest bıraktık karşılığında 90 Müslüman aldık, üstelik onlara biz işkence etmedik ama yahudiler her zamanki gibi eziyet etti esirlerimize. 50 bin şehit verdik, 100 binimiz engelli kaldık, başka alemlerle farkımız bizim!
Şimdi de dolar kuruyla oraya ziyarete gidip, sadaka vereceğiz, yahudi vizesiyle, yahudi silahları gölgesinde Aksa’da namaz kılacağız!..”
Farkında mısınız Müslümanlar bu halde.
Durumunun farkında değil. Bunları yapmakla durum değişmiyor.
Bir toplum, kendi kendini düzeltmezse Allah, o toplumu düzeltmez; ilahi bir yasadır.
Bunları demek haddi aşmak değildir, durumun ciddiyetini anlamak için en başta kendi nefsime olmak üzere Müslümanlara haddimizi, ahvalimizi göstermektir.
Başka alemlerle farklı olduğumuzu, Yahudilerin ne güvenilmez ve acımasız olduğunu, Allah’a verdikleri sözü bile çok çabuk unuttuklarını zaten biliyoruz. Bu durumların tekrar tekrar yaşanmaması için ne yapmalıyız?
Evet Yahudiler terör ve şiddet yanlısı! Bunu anlamamız için daha kaç Müslümanı şehit vermeliyiz?!.
Kutsal kitabının üçte biri yahudilerin ihanetini anlatan bir dinin mensupları olarak geldiğimiz yer bu mu olmalıydı?
.
Sevim Korkmaz, dikGAZETE.com