"Çoğu zaman, hepimizin bize hayatımızın başlarında dağıtılan kâğıtlarla oynamak zorunda olduğumuza inanıyorum"
-Evlilik Sözleşmesi, Michelle Richmond-
.
“Boşver” yalnız başına berbat bir kelime.
“Boşver nasılsa öleceğiz!” ne kadar da mükemmel.
Her şey bir hak ediş.
Mükafat da sınav da…
Yoksa başkasında olurdu.
Lakin hak edişin sonucunu değiştiren bizleriz.
Devam ediyorsa daha, sonunda değiliz; sonundaysak hak ettik.
Efendime söyleyeyim; açık sözlülükle patavatsızlığın karıştırılmasının yegane sebebi, duruma göre yer değiştirmesidir.
Doğru zamanda patavatsızlığınız, açık sözlülük; yanlış zamanda açık sözlülüğünüz patavatsızlık…
Tabii ki efendime söylüyorum.
Nabza göre şerbet veriyorum.
Zor anlarda suskuyla baş edebilmek…
Susku ne ya!?
Sevi gibi bir şey olabilir…
Fark etmediğim zamanlara yanıyorum.
Susmak, sabır değildir.
Sabır, yutkunmaktır.
Yutkunmak da değildir, sindirmedikçe…
Yoksa son..
Boşaltımdır.
Üzerimize afiyet.
Sonumuz toprak...
Seni sevdiğim kadar toprak; su, güneş, çamur, grizu…
Seni sevdiğim kadar çay.
Yaşadığım o anların önümden seyirterek gittiğini gördüm ben..
Şimdi hepsi beyaz bir ışığın içinde kaybolup...
Küçükken çok saftiriktim.
Öyle kalabileydim….
Efendime söyledim.
Ya Rabbi, beni insana düşürme, insan kıl.
Ama insan, bir parça da düşmektir.
İvan Turgenyev; “insan nasıl bir darbe alırsa alsın, yine aynı gün, en çok ertesi gün yemek yemeye başlar. İşte size ilk teselli” demesi gibi…
Acıdan korkmamak gerek.
“Her şey güzel olacak” diyen ile “hiçbir şey güzel olmayacak” diyen arasında…
Şerde acizlik var, hayırda güç.
Lakin bakakalıyor insan…
Hak ettiklerine…
Yani dediğim o ki; rahmette zahmet, zahmette rahmet.
Tarif her şey…
Anlamak şey.
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com
Süheyla acar 4 yıl önce