Bu inşallah ilk olacak, kitabımı muhterem hocam Ahmet Sarıoğlu’nun anısına ithaf etmeyi diledim.
Bir aydın, bir insan, bir Müslüman
Kısa bir süre önce talebesi oldum. Üniversiteli kardeşlerim tanıştırdı bizi.
Nitelikçe geniş bir çevrenin “Ahmet Hoca”sıydı. Ona danışılıyor, ondan feyz alınıyordu.
Bilgisini başkalarını ezmek için kullanan, kıyısından köşesinden olsa da şöhret yıldızını yakalamaya çabalayan, halk adına halkın inançlarına düşmanlık eden, şu veya bu kliğin gözdesi olmak için çırpınan, kendisine entelektüel sıfatını yaftalamış Batıbesk aydınlardan değildi.
Çoğunluğu okuyan gençlerin teşkil ettiği bir halkaya, durup dinlenmeden en saf biçimiyle Kur’an ve Sünnet’i aktarmaya çalışan aydınlık bir aydındı.
Kimseye üstten baktığını, aşağıladığını görmedim.
Genellikle sakin ama İslam’ı koruma söz konusu olduğu zaman alabildiğine öfkeliydi.
Despot değil, hakimdi.
Ciddiyetini asık suratla ispatlamaya yeltendiğini hiç görmedim.
Karadenizliydi. Yöre ağzıyla yaptığı ince nükteleri, bir mesele ortaya atıldığında çoğunlukla peşinen kullanıp, binbir vurguyla çeşitlendirdiği, araştırıcılığını bildiren “Bilmiyorum”larındaki mütevaziliğiyle aklımızdan çıkmayacak kardeş bir insandı.
Araştırıp sıhhatine ve doğruluğuna inanmadan meşhur da olsa hiçbir yönelişi, adeti benimsemezdi.
Şu veya bu grubun çizgisine mensup olup diğer Müslümanları olumsuzlayanların yollarını benimsemedi hiç.
Allah (c.c.) ve Rasûlü’nün aydınlık yolundaydı.
Vakitten vakite görevli olduğu camie teşrif eden memur Müslümanlardan şükür ki hiç nasibini almamış bir devlet memuruydu.
Uykuya ayırdığı 5-6 saatin dışında hep camisindeydi.
Arapça dersinden çıkıyor, Tefsir’e, oradan Hadis dersine giriyordu. Sonra tekrar Arapça dersine.
Uyuşukluklarına düzeni bahane edenlere karşı Tebliğ’in yerine getirilebileceğinin korkmaz ve yorulmaz bir örneğiydi.
“Tatil günlerinizin birinin yarısını verin, size Sahih-i Buhari’yi verelim.” Bir Tefsir dersinin başında tahtaya yazdırdığı bu cümleyle başladık Hadis derslerine.
-Ulvi 84 (Ulvi84)
Biz üşengeçlik gösterirken dinlenebileceği iki saati de yorgunlukla değiştiriyordu hocamız.
Dünyasını ahirete değiştiriyordu. Örnek bir Müslümandı.
Bayrampaşa Muradiye Camii İmamı Ahmet Hoca’mız Regaip Kandili’nde vefat etti (1985). Ertesi Cuma günü toprağa verdik onu.
Nur içinde yatsın.
O sevgilisine kavuştu. Ama biz yarım kalan notlarımız, boynu bükük hatıralarıyla yetim kalan biziz, talebeleri.
İşte kısaca bir aydın, bir insan, bir Müslüman.
-BİZİM(mi)kiler kitabımdan-
.
Ulvi Alacakaptan, dikGAZETE.com