Ülkemizdeki futbolun en üst liginin önüne ‘süper’ tamamlaması koyanları tebrik etmek gerekiyor.
Gelişmeler ‘futbol’ oyunun dışında o kadar hızlı, bir o kadar değişken ki, yetiş yetişebilirsen.
Tribün olayları, şike söylentileri, hakem kararları v.s. Ki Milli Takım kafilesinde Arda Turan gelişmesi buna sadece bir örnek.
Ligin ilk üç sırası başta olmak üzere, genel sıralamasına bakıldığında irdelenmesi gereken gerçekler o kadar açık ve net ki, söylenecek sözün dışında fazla açıklamaya hacet bırakmıyor...
Takımların aldığı yenilgi ve beraberlik hanelerine bakınız.
İstikrar abidesinden ‘dem’ vuran ekibi görmek imkânsız gibi.
Takım olma açısından, kötünün iyisini alkışladık, kötünün daha kötüsünü ise bir alt liglere uğurladık.
Tamam ligde mutlu sona ulaşan da, düşen de geride tartışma bıraktı.
Bu olumsuz tablonun içerisinde ortaya çıkan değerlerin de hakkını teslim etmek gerekiyor. O ayrıntı/değerleri ‘puslu’ ortamlardan çıkarıp gündeme çekmemiz yarar sağlayacaktır.
İşte şampiyon takımın çalıştırıcı, Şenol Güneş...
‘Feda, Cefa, Sefa’ sloganı ile ağır bir o kadar emin adımlarla mutlu sona ulaşmak siyah-beyazlı ekibe oldukça yakıştı.
Üst üste kazanılan bu başarının yerli bir teknik adam, Şenol Güneş’le kazanılması ayrı bir öneme sahip.
Güneş’in kariyerine sadece çalıştırıcı başarısı olarak eklemedi, aynı zamanda duruşu ve söylemleriyle de örnek oldu.
Şenol Güneş’in Başkanına nazire edercesine, basketbol branşında Fenerbahçe’nin Avrupa Ligi Şampiyonluğunu kutlayacak kadar da örnek alınması gereken, seçkin bir karaktere sahip olduğunu gösterdi.
Evet, spordur yenmek de var yenilmek de var. En önemli sadık değerler, gök kubbenin altında her daim hatırlanacak bir hoş sada bırakmak olsa gerek...
TRABZONPOR’UN MARKA DEĞERİ!..
Türk futbolunun en güzide ekiplerinden Trabzonspor’u sıradanlaştırmak için gösterilen gayret ve çabanın arkası kesilmiyor.
Takım ligin son haftasında Bursaspor’a yenilmiş olmasaydı, belki de bugün bunları gündeme taşıyor olmayacaktık.
Abarttığımız bir durum yok.
Teknik direktör Ersun Yanal’ın basın toplasında sarf ettiği, ‘Ne bu maçla biz kümede bıraktık, ne kümeden düşürdük. Ne de rakip kümede kaldı, kümeden düştü’ sözleri her şeyi özetler nitelikte.
Siz bakmayın bordo-mavili ekibin geçen sezona göre, bu yıl 11 puan fazla topladığına.
Toplanan puanlarla ulaşılmak istenen Şampiyonluk, Kupa, Avrupa hedeflerinin çok gerisinde kalınıp gelecek sezona ‘hedefsiz’ girilmesi ancak ‘dramatik’ tanıma karşılık geliyor...
Hal böyle iken siz kalkıyor Bursaspor maçını kaybediyorsunuz.
Oysaki ligin ikinci yarısı başlayıp, devam eden süreçte taraftarı takımları için ‘Şampiyonluk Trabzon’dan geçer, bu takım Avrupa’ya gider’ şeklinde umutlanmıştı.
Hiç kimse hesaba katmamıştı, şampiyon kadar ligden düşen takımı da Karadeniz ekibinin belirleyeceğini.
Tarihi rakiplerinin başkanının (Fenerbahçe) ‘Trabzonspor o gün (2009-2010 sezonu) Bursaspor’u şampiyon yaptı, bakalım bugün küme düşecekler mi? Çok merak ediyorum” sözüne ne demeli?
Zamanlama açısından ‘uygun’ karşılanacak bir durum değil.
İçerik bakımından camiaları gerginliğe sürükleyecek ‘talihsiz’ bir açıklama.
Bu durumda dik bir duruş sergilenmesi gerekirdi; sahaya çıkıp kendisine yakışan bir mücadele sergilemeliydi!
Mücadele et de, yenil! O da yok.
Sonrasında, haklı olarak tartışmanın içinde buluyorsun kendini.
Yetmedi, Kulübün 50. Yıldönümü denk gelen gelecek sezona siz hangi bu anlayışla girerseniz, camiaya yakışmayacak gibi görünen sonuçlarına da katlanmak zorunda kalırsınız...
Trabzonspor’un Kulübü Başkanının sosyal medya üzerinden yaptığı "Trabzonspor’u şike imasıyla suçlamak en hafif tabiriyle ar damarı çatlamışların işidir” açıklaması, futbol sahada bitse de, tartışmasının saha dışında devam edeceğini göstermektedir.
Bu açıklamalar belki camialarının adına iyi niyetle söylenmiş gibi görünebilir ama, sonuçlarının hiç kimseye bir şey kazandırmadığı gibi, sözü dillendiren ‘kurumlara’ zarar verdiği her defasında şahit olduğumuz bir durum...
:
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com