MOSKOVA
İstanbul'da uluslararası bir forumda tanıştığım bazı Batılı gazetecilerin, Ukrayna krizi ile ilgili Rusya'nın tutumunu anlayışla karşıladıklarını farkettim.
Akşam yemeğinde karşımda oturan bir Alman gazeteci ile Türkçe konuşarak Rusya'nın özel askeri operasyonu ve genel olarak son gelişmeleri konuştuk. Yanımızdaki bazı yabancı gazetecilerin de yanında oturdukları Türk tercümanlardan özet tercüme yapmalarını rica ettiğini farkettim. Anlaşılan Rusya ve Ukrayna olayı onların çok ilgisini çekiyordu.
Alman gazeteci; "Rusya neden böyle bir adım attı?" diye konuya girdi. Ben de, "Peki Batı neden Rusya'ya karşı bu adımlarda bulundu?" diye soruya soruyla karşılık verdim.
O da; "Batı, Ukrayna'yı savunmak zorunda" deyince ben hemen, “Ben, 2000'li yılların başlarında, hatta Sovyetler'in son günlerindeki yaşananlardan bahsediyorum. Ukrayna krizi ise 2014 yılında patladı" diye araya girdim.
Alman gazeteci, "Bahsettiğiniz tarihlerde Rusya'ya karşı hangi yanlış adımlar atıldı ki?" diye merakla sordu.
Ben, "Sovyetler dağılmadan önce Batı, NATO'nun eski Sovyet coğrafyasına kadar genişlemeyeceği sözünü vermişti. Batı bu sözünde durdu mu? Hayır durmadı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2000 yılında göreve geldiğinde Batı ile ilişkilere önem verdiğini her defasında vurguladı. Uluslararası teröre karşı işbirliği, ekonomik işbirliği gibi önemle mesajlarda bulundu. Rusya'nın eski Alman ve diğer Batılı hükümetler ile ilişkileri iyiydi. Putin'in şahsi dostluk ilişkilerinin burada rolü büyük. Batılı şirketler Rusya'daki yatırımlardan ve genel ekonomik faaliyetlerden çok memnun idi. Peki buna paralel olarak neler yaşandı? Batı durmadan Rusya'nın sınırlarına doğru askeri gücünü artırmaya başladı. Sanki savaşa hazırlanıyorlardı. Putin farklı bir lider. Açıkça söylüyor: Bizim sınırlarımıza yaklaşmayınız. Putin'in bu uyarısında anlaşılmayacak ne var ki? Açık açık söylüyor. Putin, 2007 Münih Konferansı'ndaki konuşmasını tekrar dinleyin lütfen" diye önerdim.
Alman gazeteci, "Ben o konuşmayı çok iyi hatırlıyorum. Bana anlattıklarınızdan yola çıkarak Rusya'yı iyi anladığımı söyleyebilirim. Fakat benim sorum şu: Ukrayna halkı Rusya ile değil Batı ile birlikte olmak istiyor. Bu onların kararı" diye konuya farklı açıdan girdi.
Ben de, "Rusya ve Ukrayna iki kardeş halk. Ukrayna yıllardır en fazla desteği Rusya'dan aldı. İki kardeş halkın arasını bozmak için büyük oyunlar, senaryolar hazırlandı. Rusya, başkent Moskova'ya birkaç yüz kilometre mesafede NATO askeri üslerini asla görmek istemiyor. Rusya, Ukrayna'nın NATO üssüne çevrilmesini asla istemiyor. Rusya Karadeniz'in kalbi sayılan Kırım'ın NATO üssüne çevrilmesine asla müsade etmezdi. Rusya, Ukrayna'nın gelecekte Rusya Federasyonu'na yönelik kirli oyunlarının yapılması için bir düşman poligonuna çevrilmesine asla izin vermez. Burada anlaşılmayacak ne var ki? Ben sizi basit kelimelerle anlatmaya çalışıyorum. Moskova'nın tutumu bu" dedim.
Alman gazeteci de, "Anlıyorum ve gayet iyi anlıyorum" diye diyaloğumuzu noktaladı. Masadaki diğer gazeteciler de konuşmama müdahale etmemeyi tercih etti.
Ertesi gün bir Yunan gazeteci de aramızdaki konuşmada Moskova'yı anlayışla karşıladıklarını belirtti.
Yazımı, klasik söylemle bitirmek istiyorum. Bu konuşmalardan şunu bir kez daha anladım: Bu tür gergin, kritik olaylarda enformasyon savaşı çok çok önemli.
.
Fuad Safarov, dikGAZETE.com