MOSKOVA
Ünlü Sovyet ve Rus sinema yönetmenlerinden, Rusya'nın Hollywood'u sayılan Mosfilm'in Genel Müdürü Karen Şahnazarov, devlet Rossiya-1 kanalının bir siyasi programında anlatıyor…
Olay şu: Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2000'li yılların başlarında Mosfilm'i ziyaret ediyor. Şahnazarov, Putin'e sinema teknik alet ve techizatlarını göstererek, “Genellikle yabancı markalar” diye anlatıyor.
Bunun üzerine Putin, “Olsun!.. Biz kimseyle savaşa hazırlanmıyoruz” diye araya giriyor.
Elbette, Rusya'ya satılan tüm yabancı markalar Batı kökenliydi.
Putin de başta ABD olmak üzere Batılı ülkeleri kastediyordu.
Bu örnek, Rusya yönetiminin, 2000'li yılların başlarında Batı ile işbirliğine ne kadar önem verdiğini ortaya koyuyor.
Bazen siyasiler, siyaset bilimciler, uzmanlar, gazeteciler, Rusya-Batı ilişkilerini anlatırken kimin haklı olup olmadığını kanıtlamaya çalışıyor.
Bence Şahnazarov'un örneği çok soruya yanıt veriyor.
Batılı şirketler, Rusya pazarından milyarlarca dolar kazandı.
Bugün ise Rusya'nın özel askeri operasyonu nedeniyle Batılı şirketler, milyarlarca dolar zarar ediyor.
Özellikle Avrupalı esnaf perişan. Çünkü Avrupalı yöneticiler, kendi ulusal çıkarlarından ziyade, Washington'un ulusal çıkarları doğrultusunda adımlar atıyor.
Elbette, Avrupa'da bazı siyasiler, durumun kendileri aleyhine geliştiğinin farkında.
Örneğin, İtalya eski Başbakanı Giuseppe Conte, sosyal medya hesabında NATO'nun Ukrayna ihtilafına yönelik stratejisinin tamamen başarısız olduğuna işaret ediyor; ona göre, Kiev rejimine silah tedariki yoluyla ihtilafı tırmandırma politikası, Ukrayna ordusuna savaş alanında başarı getirmedi.
Rusya'yı tecrit etme politikasının da etkisiz olduğu ortaya çıktı.
Hatta son BRICS zirvesiyle de teyit edildiği gibi, Moskova'nın uluslararası nüfuzu da arttı.
Rusya'nın iç istikrarsızlaşması olasılığına dair Batı’nın umutları da çöktü.
Conte, tam tersine Rusya'nın kendi liderinin etrafında tek yumruk olarak birleştiğine dikkat çekiyor.
Conte, şunu da önemle vurguluyor: Ukrayna'daki ihtilaf, Avrupa Birliği'nin ABD'den sağlam ve bağımsız bir politika izleyemediğini de ortaya çıkardı.
Devam edelim örneklere?
Geçtiğimiz günlerde Financial Times, uzmanların yaptığı bir araştırmaya atıfta bulunarak şunu yazmıştı: Dev Avrupalı şirketler, özel bir operasyonun başlamasının ardından Rusya pazarında en az 100 milyar avroluk kayıp yaşadı.
Veya...
Almanya Başbakanı Olaf Scholz da Alman ekonomisindeki sorunlardan şikâyet ediyor.
Scholz, ülkenin ihracata bağımlılığına dikkat çekti. Ona göre Almanya'da uzun vadede elektrik fiyatlarını sübvanse etmeye yetecek para yok.
Scholz, Almanya'nın borcunun son yıllarda, yüz milyarlarca avro artış kaydettiğine de dikkat çekti.
Politikacı, hükümetin enerji krizinin sonuçlarıyla başa çıkmak için büyük miktarda harcama yapmak zorunda kaldığını söyledi.
Benzer örnekler çok fazla.
Ve şimdi insan bu durumda soruyor:
-Avrupa, böyle milyarlarca avro zarar ederek nereye doğru gidiyor?
Rusya zaten farklı pazarlara yöneldi. Rusya'dan ayrılan Batılı şirketlerin yerini Türk markaları ve diğerleri dolduruyor.
Hatta bazı Avrupalı iş çevreleri, “Biz satamıyoruz! Türkiye ise Rusya pazarından devasa para kazanıyor!..” diye şikâyetlerini dile getiriyor.
Peki, bu gelinen noktada suçlu kim?
Belki, Batılı seçmen, kendi yöneticilerinden Rusya ile ilgili politikalarını gözden geçirmesini mi talep etmeli!..
Ortadoğu ve Afganistan'da yaşananlara ses çıkarmayan Avrupa, ne oldu da şimdi Rusya'ya karşı seferber oldu?
Pekâla o zaman, bu durumda tercih Avrupa'nın ama görünen o ki; Batı, Rusya'yı değil, kendisini izole ediyor.
Batı dünyası, en azından gelinen şu durumda artık gözünü açmalı ve gerçekleri görmeli.
.
Fuad Safarov, dikGAZETE.com