"Sizin o b...u yemediğiniz gün mü vardı?” diye başlıktan soran bir ifade ile başladığı yazısında Ali Karahasanoğlu, hemen yazısının girişinde Basın İlan Kurumu’na hatırlatmalarda bulunarak Kurum ilgililerini de uyardı.
Karahasanoğlu, “Bekir’in kafası kalındır” diyerek izahatlar vererek örneklerle anlattığı Sözcü’nün Bekir Coşkun'undan alıntılara geçmeden önce, Basın İlan Kurumu’nun her türden hakarete, ismiyle cismiyle imza atan bir gazeteye karşı neden herhangi bir yaptırımda bulunmadığına dikkat çekerek, başladığı yazısında malûm Sözcü’ye karşı yapılmayanın köşesindeki bu alıntılar yüzünden kendi gazetesine yapılma ihtimaline karşı tedbirini de böyle aldı.
İşte, Ali Bey'in "Bizde -olmaz ama mesela- böyle bir şey olsa, anında uyarı ve ceza gelir!.." anlamındaki, Basın İlan Kurumu'na (BİK) uyarı mahiyetindeki o yazısı... Sözcü, B. Coşkun'un üslubu vesaire de bu yazının tuzu-biberi.
:
Peşinen hatırlatayım.
Basın İlan Kurumu Yönetim Kurulu toplanıp, “Bu ifadeler Basın Ahlak Esasları’na aykırıdır” diyecekse..
Alıntılayacağım sözler, benim değil.
Dokunmadıkları..
Dokunamadıkları..
Ceza kesemedikleri.
Kestikleri cezalarda da, kendilerini savunup, cezaları onaylatamadıkları Sözcü gazetesinde yayınlanmış sözler, bunlar...
KÜFÜRBAZIN SÖYLEDİKLERİ...
Küfürbaz yazar Bekir Coşkun’un sözleri bunlar..
Bekir Coşkun’un yazısının girişinden bire bir alıntılıyorum:
“İsrail ile barış isteyen Yahudi dölüsün…”
“Anan Yahudi…”
“Piç İsrail uşağı…”
“Ulan Başbakanımız sayın (van minit) İsrail’e haddini bildirdi, ezdi geçti, niye bundan gocunuyorsun o… çocuğu…”
Bu sözleri hatırlatarak, “Şimdi ne oldu” diye soruyor Bekir Coşkun..
Ben de cevap veriyorum Bekir Coşkun’a..
Şimdi ne oldu, biliyor musun Bekir?
B. COŞKUN’UN KAFASI KALINDIR… ANLATAYIM...
Yazının girişine alıntıladığın cümlelerin hepsi..
Bire bir ispatlandı..
Nasıl mı?
B. Coşkun’un kafası kalındır..
Anlatayım..
İsrail askerleri, Türklerin bulunduğu sivil gemiye saldırır..
“Hoop ne oluyorsunuz” deriz..
Bekir Coşkun’un köşesine taşıdığı yukarıya da alıntıladığım o cümlelerin muhatapları..
“İsrail ile niye kavga ediyoruz ki?” derler..
10 Türk’ü vahşice öldüren terörist İsrail’e itiraz etmeyip, ağzının payını vermeyip, sanki madalya takacakmışız gibi..
İsrail’e rest çekmemizi eleştirirler..
Sonra..
İsrail özür diler..
Tazminat ödemeyi kabul eder..
“Gazze’ye yardım edebilirsiniz, ama yardımları bir de benim denetlemem gerekir” diyerek Türkiye ile anlaşma zemini arar..
Anlaşma yapılır..
Bekir Coşkun’un yazısındaki o cümlelerin muhatabı olanlar, hiç utanmazlar:
“Madem anlaşacaktık.. Niye kavga ettik” diye, yine sahneye çıkarlar..
Dahası..
Utanmaz B. Coşkun’un yazısında bitiş cümlesindeki gibi: “Madem böyle olacaktı, o zaman biz bu b..u niye yedik?..” diye sorarlar..
HER GÜN ASLINDA KENDİ YEDİKLERİ…..
Aslında her gün o b..u yediklerini unuturlar...
Nasıl mı?
Anlatayım..
Devirmek istedikleri Tayyip Erdoğan bu ülkede başbakan olmadan, cumhurbaşkanı olmadan önce.
İsmet İnönü başbakanlığında.. 1964’te Kıbrıs’a müdahale için plan yapılırken..
ABD Başkanı Johnson’un bir mektubu ile..
İsmet Paşa, hazırola geçip..
Müdahaleden vazgeçer..
Ambargonun lafı bile yetmişti..
Yani..
Bekir Coşkun’un ‘Yiyoruz’ dediğini, esasında eski dönemlerde yiyorduk..
1974’te Kıbrıs harekatını yaptığımızda..
ABD ve şürekası.. Daha önce Türkiye’ye sattıkları silahların yedek parçalarına ambargo uyguladılar.
“Mermisini vermeyeceğiniz silahı biz ne yapacağız? Programını kullanamadığımız savaş uçağını biz ne yapacağız” diyememiş..
Bekir Coşkun’un dediği o “b..”lu duruma bir daha düşmüştük..
Kimse cesaret edememişti, ABD’ye iki kelime etmeye..
Susmuş oturmuştuk.
MUAVENET ZIRHLISI BATIRILDIĞINDA DA AYNI BO...
Tarih 1992.
Ege Denizi’nde, NATO organizasyonu ile tatbikat yapılıyor.
Tatbikat sırasında, Saratoga uçak gemisinden ABD’lilerin attıkları iki ayrı atışla..
İkisi de isabet ederek.
5 askerimiz şehid olur..
Oysa Muavenet gemisini vuran füzelerin ateşlenmesi için..
Hataen oldu denilen ateşlemenin gerçekleşmesi için, 6 ayrı karara ihtiyaç vardır..
Nasıl olmuşsa, 6 ayrı karar sektirmeden ve hataen alınmış ve Muavenet gemimiz vurulmuştur.
Karşılığında ne denilmiştir?
“Geminizi vurduk, özür dileriz!”
Ardından da..
Sözümona tazminat adı altında..
İşlevsiz hale düşürülen gemi yerine, başka bir gemi tazminat olarak verilirken..
Önce verilip, sonra tazminat karşılığı verilen geminin de bedeli tahsil edilmiş..
BEKİR COŞKUN’UN İKTİDARLARLA KOLKOLA OLDUĞU YILLAR...
Hani diyor ya..
Bekir Coşkun..
“Biz bu b..u niye ...” diye..
Aslında eski yıllarda..
Bekir Coşkun’un iktidarlarla kol kola girdiği yıllarda..
Bu bir gelenek imiş!
Şimdi şimdi..
Bir şeyler değişiyor..
“Gelen ağam, giden paşam” devri yerine..
Anında rest çeken..
“One minute” diyen bir dönemi yaşıyoruz.
Gemimize mi saldırıldı..
Anında büyükelçi geri çekiliyor..
Hava sahamız mı ihlal edildi..
Birincide nota..
İkincide af yok..
ESKİ ALIŞKANLIKLARINI UNUTANLAR...
Ama eski alışkanlıklarını unutanlar..
“Ölen pilotun ailesine başsağlığı dilerim”i bile..
Bak bak.. Özür diledik işte..
Diyerek çarpıtıyorlar.
Aslında ortada Türkiye’nin dilediği özür mözür yok ama..
Velev ki özür dilediler..
O Rus uçağını da düşürdüler ya..
Var mı sizin tarihinizde, Rus uçağını düşürmek?.
Yok.
Siz sadece..
Hep “Bu b..u niye yedik” demiş, durmuşsunuz.
KISKANÇLIĞINIZDAN PATLAMIŞSINIZ...
Şimdi şahsiyetli bir dış politikayı görünce..
Dünyanın devlerine posta koyan bir lideri görünce..
Yeri geldiğinde “Heeyyt” diyen..
Yeri geldiğinde, “hoşt”’ diyen lideri görünce..
Kıskançlığınızdan patlamışsınız..
Patlarken de havlıyorsunuz: “Madem anlaşacaktık.. Niye rest çektik”..
Eleştirdiğiniz lider, resti de çekiyor, anlaşmayı da yapıyor..
Ya siz?
Siz sadece, “Peki efendim.. Olur efendim. Nasıl uygun görürseniz efendim”i oynuyorsunuz!
Yani. Tam da bugünkü Türkiye’ye dediğiniz gibi...
Düne kadar..
Sabah akşam.. Sizler o “b..”lu işi yapıyordunuz!
Ali Karahasanoğlu, Yeniakit -29 Haziran 2016-
-Yazıda bazı yerlerdeki siyahlaştırma ile yapılan vurgulamalar ve ARA BAŞLIKLAR bize aittir-
dikGAZETE.com